Sosyal Medya

Çetin Ünsalan: Çok da takılmamak lazım

25 Ağustos 2022

Eğer bir ülkede insanlar kur ve faize konsantreyse, gündemlerini bu oluşturuyorsa ne düşünürsünüz? O ülkede kişi başı gelir çok yüksektir ve insanlar yatırımlarını değerlendimek için finans piyasalarını takip ediyordur.

Peki ya bir ülke tasarruf fakiriyse, her iki çalışandan biri açlık sınırının altındaki asgari ücreti alıyorsa, hatta toplumu oluşturan kesimlerin borcu 1 trilyon TL’yi aşmışsa ve nüfusun ağırlıklı bir bölümü borçlu ve geçim sıkıntısı içindeyken kur ve faize takılıyorsa ne düşünürsünüz?

İşte birinci sorunun yanıtıyla ikinci sorunun yanıtı arasında çok büyük bir fark var. Herkes kabul edecektir ki, bizim ilk tarifle uzaktan yakından ilgimiz yok. O zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da deyimiyle kur ve faize takılmıyor olmamız gerekmez mi?

Peki niye takılıyoruz? İşte ekonomi yönetiminin anlamak istemediği konu bu. Çok da takılmamak lazım denilen ve üretimin esas alınması gerektiği ifade edilen konunun tıkandığı yer burası da o yüzden.

Bir ara dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak da dolar kuru sual edildiğinde ‘dolarla mı maaş alıyorsunuz’ diye bir soru sormuştu. Gerçi dolar ile maaş alan biri doların yükselmesinden neden rahatsız olsun? Bunu o gün de kimse anlayamamıştı ama asıl anlaşılmayan kurun dolar ile maaş almamaktan dolayı insanların gündeminde olduğu idi.

TL, dolar karşısında her değer kaybettiğinde, petrol fiyatları her arttığında iğneden ipliğe zam geliyor, satın alma gücü düşüyor ve en önemlisi kur gevşese de burada ortaya çıkan maliyet fiyatlar düzeyinde geri gelmiyor.

Türkiye’nin dolara karşı kırılgan olduğunu anlamayan, bunun da 84 milyonun hayatını geçinemez noktaya sürüklediğini düşünmeyen yaklaşım, doğal olarak insanların da parası olmadan niye dolar ile ilgilendiğini çözemiyor.

Faiz meselesinde de durum çok farklı değil. Kimse faizin kaç olduğu ile ilgilenmiyor. Borcuna işleyen faizle, açıklanan faizin arasındaki makas insanları faiz konusundaki yanlışta buluşturuyor.

Gerçek olmadığı herkes tarafından bilinen bir enflasyon rakamının bile altında belirlenen, ama hayatın hiç bir evresinde uygulamaya geçmeyen bir politika faizinin ekonomideki zorlukları ve hasarları arttırdığının bunun da yeni zam ve vergi olarak kendisine yansıdığının farkında.

En basitinden yılın yarısı olmadan tüketilen bir bütçeye, ek bütçe adı altında 800 milyar TL’yi aşkın yeni bir bütçe eklenince, insanlar ekonomik gerçekler üzerinden fantazi yapılmasına tepki göstermeye başlıyor.

Her iki ‘takılmayın’ denilen mesele ise, tam da bu noktada üretimi, istihdamı, daha doğrusu işsizliğini tetikliyor ve o nedenle burada takılıp kalınıyor. Çünkü insanlar biliyor ki, faiz, dolar ya da enflasyon sadece bir sonuç.

Yapılan yanlışların barometresi niteliğindeki bu sonuçlar üzerinden, reel sektör diye sadece inşaatın algılandığı bu ülkede aslında kişiler ‘daha ne kadar zorluk yaşarım ve henüz kaybetmediğim işim ne kadar riskte’ sorularının yanıtı arıyor.

Siz meseleyi böyle okumazsanız, üretimsizleşen ya da üretmek için ithalata bağımlı hale getirilen, ürettiğinden de para kazanamayan bir reel sektörü göremez, inşaattan öteye gidemez, bu hataların sonucunda da gösterge olarak ortaya çıkan faiz ve kurun borçlu insanlar tarafından niye takip edildiğini anlayamazsınız.

 

[email protected]

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları