Sosyal Medya

FÖŞ yazdı:  Yerel seçim, demokrasi ve ekonomi politikası

7 Şubat 2024

Pazar günü eşimle Feshane’de sergilenen Tate Müzesi’nin “Dinamik Göz: Optik ve Kinetik Sanatın Ötesinde” koleksiyonunu görmeye gittik.  Modern sanata yabancıyım, klasiğine de öyle, ama ufuk açıcı bir serüvendi.  Öğle sularında Kemerburgaz’a dönüyoruz, direksiyonda eşim, dışarda hava bulutlu ama içimi açan metalik bir pırıltı var, tatlı bir bahar rüzgarı esiyor. Düşünmeye dalmak için ideal. Kendi kendime “AKP bina yapar, CHP de içini doldurur” dedim.  Feshane hakikaten güzel restore edilip kültür hayatımıza kazandırılmış, acaba İmamoğlu’nun yerine Kurum kazanırsa, orada ne tür koleksiyonlar sergilenecek?

 

Daha da derin düşüncelere daldım. CHP 2019’da kazandığı illeri kaybederse, demokrasiden söz etmek mümkün olacak mı?  Yerel seçimlerden sonra ekonomi politikası hangi rüzgarlarla savrulacak?  Keyifli bir Pazar sabahının hüzünlü izdüşümlerini paylaşacağım sizinle.

31 Mart  yerel seçimleri en az Mayıs 2023 seçimleri kadar önemli, belki daha da tarihi kıymete haiz. Mayıs’ta çantada keklik seçimleri kaybeden muhalefet bloğu dağıldı.  Erdoğan ve ortağı Bahçeli’nin hayalini kurdukları çöpsüz üzüm Türkiye’ye tek bir adım kaldı. İstanbul ve Ankara başta büyük kentlere hakim olup, tüm rant imkanlarını yandaşlara pay etmek.  Türkiye’nin büyük kısmının üstüne çöken kasvetli Orta Çağ yaşamını metropollere de taşımak. Mafya’ya yeni iş alanları yaratmak. Mehmet Şimşek ve Ekonomik İstikrar Programı’nı (EİP) savunduğum için çok eleştiri alıyorum, ama siyasi öngörüm hiç değişmedi.

Erdoğan ve Bahçeli iktidarda kaldıkça, Türkiye’nin kalkınması ihtimali sıfır. Yerel seçimleri de kazanırlarsa, Türkiye’de rekabetçi siyaset biter.  Seçimler yapılır, ama kimse Erdoğan’ın kaybedeceğine inanmaz. Sandığa da gitmez, muhalif seçmen ilk fırsatta soluğu başka bir ülkede alır. Ya da kendini siyasetten dışlar, Boğaz’da, Kordon’da içtiği 2 duble rakı ve yediği kavunla mutluluk aramaya başlar.

Ankara ve İstanbul anketlerine göre Yavaş ve İmamoğlu AKP’li rakiplerinin önünde. İzmir’de daha tek bir anket var, orada  CHP adayı önde ama fark çok dar. Siyasi analizimde kullandığım birincil araç hala anketler, ama İstanbul ve Ankara’da bu sonuçların seçime kadar dayanabileceğini iddia etmekte zorlanıyorum. Örneğin, Başak Demirtaş aday olur da, Yeniden Refah son anda Erdoğan’la el sıkışırsa, İstanbul elden gidebilir. Anketler bu ay sonunda başabaş yarışa işaret ediyorsa, Erdoğan kesenin ağzını bir karış daha açar.

Ne ilginç değil mi, ne zaman seçim yaklaşsa terör olayları azıveriyor birden. İsrail karşıtlığı ve din sömürüsü de  Erdoğan-Bahçeli’nin elini güçlendiriyor. İktidar bloğu tam konsolide, tüm gücüyle seçime asılırken,  CHP’de Özel aday belirleme sürecini eline yüzüne bulaştırdı. İYİP merkez sağın siyasi pastada pazar payını artırma projesini kenara bıraktı, CHP’den oy çalma peşinde. DEM ise bir önceki seçimde kazanan tüm adaylarının kayyım vasıtasıyla görevden el çektirildiğini unuttu herhalde.

Maalesef, ne kadro, ne de seçmen bazında muhalefet  sıtmanın ölüme yeğ olduğunu kavrayamıyor. Münferit hedefler doğrultusunda hareket edip, Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürüyor.

Eğer Erdoğan ve Bahçeli yerel seçimde hedeflerine ulaşırsa, EİP açısından önlerinde 2 seçenek var. İlkinde, muhalefetin darma dağın olmasından yararlanıp, kendi aralarında anlaşıp derhal yeni anayasayı gündeme getirirler. Sağdan-soldan eksik MV’i giderilir, 2025 başlarında bir sandık daha ufukta görünür. Bu senaryoda, Mehmet Şimşek görevde kalır, ama EİP’e enflasyonu düşürmek ve cari açığı sürdürülebilir kılmaktan çok bir sonraki sandığa kadar durumu idare etmek misyonu yüklenir.

Eğer İstanbul ve Ankara CHP’de kalırsa, Erdoğan anayasa konusunu 2-3 yıl öteleyip, Şimşek’in ekonomiyi gerçek anlamda istikrara kavuşturması için süre ve yetki verebilir. Diyelim 2026 sonunda enflasyon gerçekten tek haneye indi.  Cari açık milli gelirin %3’ü civarında ve uzun vadeli özel sektör borçlanması ve yabancı doğrudan sermaye akımlarıyla finanse ediliyor, büyüme de 2 yıl sürmüş olan bir durağanlıktan sonra yeniden depara kalktı. O şartlarda, Erdoğan’ın anayasa reformunu kazanması çok daha kolay olur.

Ama bir senaryo daha var. Erdoğan ve Bahçeli seçimde ummadıkları bir hezimete uğrarlar. Yapılacağı nerdeyse kesin olan tüm hile, desise ve kara propagandaya rağmen, seçmen demokrasiye sahip çıkma bilinciyle oy verir. Ya da azan enflasyon  ekonomik okur-yazarlığı daha yüksek kentli seçmeni AKP-MHP’yi sandıkta protesto etmeye yöneltir. AKP tabanı kazan kaldırır, seçimi kaybetmenin suçunu Şimşek’e yükler. Eski nas günlerine döneriz. Türkiye 2024 kışında uzun zamandır son dakika ofsayt golleriyle ötelenen ödemeler dengesi krizini doya doya yaşar.

Trajik değil mi?  Ekonomide düze çıkma için demokrasiyi feda etmek gerekebilir. Ya da, bitmeyen sandık serisi yüzünden ekonomi yıllarca belini doğrultamaz. Ya da ya da demokrasiye sahip çıkar, ama kışın krizin soğuğunda gebeririz.

 

FÖŞ

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları