Sosyal Medya

ÜLKE YÖNETMEYİ OYUN MU SANDIN?

17 Aralık 2021

ENFLASYON 21 AMA ZAM 50. BU NASIL MATEMATİK?

AKP ve Erdoğan’ın ülkeyi getirdiği ekonomik kriz, ülke yönetmenin ne denli zor olduğunu gösterdi.

Menderes’ten Çiller’e kadar ülkenin çok partili demokrasi dönemine damgasını vuran tüm liderler, hepimizin bir özrünü hak ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti 1950’den 2021’e kadar geçen 71 yılda çok kriz, çok bunalım, çok kaos gördü ama bu kadarını görmedi.

Hiç de tesadüf değil bu durum…

Erdoğan’ın bile kendi geçmişini aratan son 5 yılında devlet yönetiminde emeği geçmiş herkese yaptığımız haksızlık için kalbi bir özür dilemeliyiz.

Buna 2002-2013 Erdoğan’ı da kısmen dahildir.

Peki son 5 yılın meşruluktan yoksunluğunda bir tür yarı saltanat rejimi içinde tıkanmamıza yol açan bu sürecin, asıl mimarını göz ardı edebilir miyiz?
Tabii ki Hayır.

Bahçeli MHP markasını bu düzenin tesisi için kullanmaktan çekinmezken, ortaya çıkan faturanın da önemli bir kısmın altına imza attı.

Erdoğan&Bahçeli ortak girişimi olarak adlandıracağımız bu dönem, insanlığın modern dönemde üzerinde ittifak kurduğu pek çok demokratik değeri yıkmakta tereddüt etmediler.

Bir an için gözlerinizi kapayın ve kendinizi 1990’larda 1980’lerde düşleyin, asgari ücrete %50 zam yapılmış, kimse beğenmiyor ama enflasyonun da %21 olduğu söyleniyor.

Bırakın ekonomist profesör Özgür Demirtaş’ı Kastamonu’nun merkeze bağlı bir köyünde pancar üreten İsmail amcayı, aynı şehrin şeker fabrikasındaki mevsimlik işçi Hasan’ı, Seka Fabrikası müdürü Selim beyi, Süt Fabrikasında kapıda bekleyen güvenlik Sait’i bile kendinize inandıramazdınız.

“Enflasyon 21’ken sen kime 50 zam veriyorsun?” diye kalın çerçeveli gözlükleri, tombul parmaklarının arasındaki dolma kalemi ile haykırırdı Özal.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gördüğü en büyük organize kalpazanlıkla karşı karşıyayız.

Koca bir ülkeyi yöneten akıl; maaşlara 50 puan zam yaparken, bize 21 puan enflasyona inanmayı telkin ediyor.

Üstelik bu 50 puan artışın da alım gücü bir öncekinin alım gücünden tam yarı yarıya düşüktür.
Bir öncekinin alım gücü de öncekinden yarı yarıya düşüktü.
Bu gariban asgari ücretlinin refah payını geçiniz, reel olarak alım gücü çeyrek kaplan gücüne dönüşmüş durumdadır.

Peki bu cüreti Erdoğan&Bahçeli ikilisi nereden buldu?

Menderes’ten Özal’a, Çiller’den Yılmaz’a, Ecevit’ten Demirel’e, 2.İnönü’den 1.Erdoğan’a kadar herkes çok mu saftı da, 2.Erdoğan-Bahçeli koalisyonunun bulduğu bu müthiş sistemi keşfedemediler.
Tabii ki hayır.

Bunların hepsi hırslı siyasetçilerdi. Hepsinin zaafları ve sorunları vardı. Hiç biri mükemmel değildi. Zaman zaman kötü işlere de tevessül ettiler ama toplumun onlara emanet ettikleri kurumları tarumar etmeyi akıllarından geçirmediler.

Zaman zaman bazı kurumları etki altına alıp işlerini kolaylaştırmaya çabaladılar ama bunu hiçbir zaman kalıcı bir sonsuz iktidarın payandası olarak düşünmediler.

Yeri ve zamanı gelince şapkalarını alıp gitmeyi bildiler.

Erdoğan’ın güçle ilişkisi her zaman sorunluydu ama ondaki madeni parlatmak Bahçeli’ye nasip oldu. Bahçeli’nin yüreğinde gram yağ bırakmayan ceberut demokrasi katliamı ile belediyeler, vekiller, halk iradesi hiçe sayıldı.

MHP’nin bayrak yayın organı iktidar havuzundan beslenerek varlığını güçlendirdi.

Bütün bunların neticesinde ülke tepetaklak uzay boşluğunda yuvarlanırken, iktidar blokunun %21 enflasyon %50 zam formülünü sorgulatmayan bir kamusal düzeni terkip ettiğini anlamak için siyaset bilmeye bile gerek bulunmuyor.

Devlet kurumlarını, yargıyı, basını, sendikaları, STK’ları topyekün bağlı kuruluş haline getirebilen iktidarın başaramadığı tek şey, matematiğin kurallarını değiştirmek oldu.

Matematik kurallarına göre hesaplanan enflasyon %21 idi ama maaşı %21 artırdığında çıkan sonuç kıymet taşımıyordu.
Maaşı 50 artırdığında etki yarattığına inanabiliyordun ama o bile peynirin sütün otomobilin kiranın matematiğine yeniliyordu.

ÖZGÜR DEMİRTAŞ  VS GEÇMİŞİN KAHVE SOHBETİ

Özgür Demirtaş hoca alınacak belki ama onun asgari ücretle ilgili söylediklerinin düzeyi bundan 25-30 sene öncre yukarıda belirttiğim üzere kahve sohbeti düzeyinde sözlerdir. 1980’lerin 90’ların Türkiye’sinde yaşayan insanların düzeyi bugün ancak İktisat profesörü ile ikame edilebiliyor.

“Ne istediler de vermedim” denilerek örülen yolda gelinen Türkiye için ne kadar üzülsek az.
Bu kurumları yok olmuş ülkede böylesi bir iktisadi başarısızlığa şaşmıyoruz.

Ülkede kendine muhalefet edecek kimseye tahammül edemeyen bir iktidarın, tek parti-tek adamlık döneminde bu kerte başarısız olması tesadüf değil.

Ülke yönetmek oyun değil, çocuk oyuncağı hiç değil.

Bu ülkeyi 2002’ye hatta kısmen 2013’e kadar yönetme cüretini gösteren herkesi ayakta alkışlıyorum.
Onlar bu zor işi zor şartlarda yaptılar.
Bayrağı sonrakine bıraktılar.

Bayrağı ardına bırakmamak için direnenler ise ülke yönetiminin müşkül iş olduğunu ve bunu beceremediklerini hepimize gösterdiler.

Türkiye kurumlarını geri kazandıktan sonra yoluna devam edecektir.
Ülkeler batmaz.
Ülkeleri batıranlar tarihe karışır.

Analiz, Veysi Dündar 17.12.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları