Sosyal Medya

KUVVA-İ GAYRIMENKUL

15 Mayıs 2022

KUVVA-İ GAYRIMENKUL

Ekonomiye giriş derslerinde anlatılan önemli bahislerden biri de, ülkeler arasındaki fiyatlar genel seviyesinin durumudur.

Bu fiyat seviyesindeki değişimler ülkeler arası para ve mal hareketlerini şekillendirir.

Türkiye taammüden fakirleştirildiği son dönemde fiyatlar genel düzeyindeki yüksek oranlı artışla, dünya için gayet ucuz hale geldi.

Bu ucuzluğu tespit için ayrıca bir hesap yapmaya gerek yok. Kapıkule’den giriş yapan Bulgarlar bize bu durumu en net biçime gösteriyor.

Komşu ülkeye gelip alışveriş yapan Bulgar figürü artık ülkenin standart bir parçası haline geldi. Bulgaristan plakası İstanbul’da neredeyse 34’ten sonra en çok görülen plakaya dönüştü.

Türkiye’deki mal fiyatları farklı nedenlerle Bulgaristan’dan (ya da Avrupa’nın farklı ülkelerinden) gelenlere ucuz geliyor. Bunda en önemli sebep halkın alım gücünün fazlasıyla yok edildiği bir ortamda, Avrupa’daki Euro cinsi fiyatların ulaşılamaz hale gelmesi.

Avrupa’nın en küçük parası bizim paramızla 20 liraya geldi. Ufak şişe suyun birim olarak dikkate alındığını düşünecek olursak, devalüasyonun etkilerinin temel ürün fiyatlarına Avrupa ile yakınlaşma sağlayacak oranda yansıması için daha çok uzun süreye ihtiyaç olacak.

Diğer yandan enflasyonun gizlenmiş olması nedeniyle ücretler de yarım yamalak artırıyor. Bunun bilincinde olan Nurettin Nebati de sürekli temel gıda ve ihtiyaç maddesi fiyatları için pazarlık ediyor.

Ücretlere hak ettiği zammı yap(a)mayan, yaptırmayan iktidar çareyi üreticileri halka şikayet etmekte buluyor.
Gıda, temizlik malzemesi, asgari beyaz eşya vs. gibi ürünlerde fiyatlar düşürülse sanki ülke güllük gülistanlık olacak.

Bütün bu fiyat hareketleri içinde iktidarın (muhtemel ki iktidar cenahı da önemli bir gayrımenkul varlığına da sahip olduğu için) ağzını açmadığı alan gayrımenkul oldu.

Gayrımenkulun fiyat artışı doları da euroyu da altını da geçti. Bu durumun doğal sonucu ev fiyatlarının dolar/euro bazında da artması kaçınılmaz.

Ahmet Büyükduman gibi sektörü yakından takip eden uzmanların tespit ettiği üzere bu artışın gerekçeleri arasında arz ve talep dengesizliğinden söz edilebilir. Üretim maliyetlerinin devasa yükselmesi de hem fiyatları artırıyor hem de arzı baskılıyor. Ama yine de neredeyse ülkenin her bir noktasına yayılan bu fiyat artışının arkasında başka bir sebep aramanın da gerekli olacağını düşünüyorum.

Yakın zamanda bu konuya dair yazdığım yazıda şu ifadeleri kullanmıştım :
Türkiye toprakları Almanya’daki gurbetçiye, Suriyeli zengine, İran’dan kaçana, Bulgaristan orta sınıfına, Ukraynalı savaş yorgununa, Rus oligarkına bedavadan az pahalı geliyor. Diğer yanda bu ülkeye alın terini akıtmış emekçiler ülke topraklarının bu sonsuz ticaretine yutkunarak bakıyor.”

Türk halkının alım gücü bile isteye yok edilirken ülkenin yakın ve uzak coğrafyasına topraklarını açması yukarıdaki cümlenin anlamını göstermektedir.
Eski Türkiye’de bir ülke vatandaşı Türkiye’de gayrımenkul alacaksa o ülkede, “Türk vatandaşının gayrımenkul alma hakkı var mı yok mu?” bakılırdı.
Yeni yani AKP yani Erdoğan Türkiyesi ise, gayrimenkul alan ülkenin Türkiye’ye ve Türk vatandaşına bu hakkı verip vermediğiyle ilgilenmiyor.
İlgilendiği tek şey para…

Parayı veren 183 dünya milleti Türkiye’de mal/mülk alıp bir güzel keyfine bakıyor. Ama ülke toprağını alan yabancının ülkesinde bizim TC vatandaşı olarak gayrımenkul almamız yasak.
Bu durum yaklaşık olarak şu manaya geliyor. Türkiye dünyanın 183 ülkesinin az çok para pul sahibi kesimi için açık pazar olmuştur.

Ben bu durumun Türkiye’de gayrımenkul piyasasındaki akla ziyan fiyatlamaların temel nedeni olduğunu düşünüyorum. Vücudun bağışıklık sistemi devreye girip nasıl mikroba virüse karşı mücadele ederse, gayrimenkul fiyatlarındaki yükselişin dünyanın 183 köşesinden koşturan bu mal meraklılarına bir tepki olduğu kanısındayım.

Böyle bir fiyat hareketi olmasa işler iyice kolaylaşacak ve Türk halkının ekonomik olarak zayıfladığı bir dönemde yabancılar deyim yerindeyse etin en yağlı yerini höpürdeteceklerdir.
Mevcut durumda dahi bu sınırsız alım serbestisiyle Türkiye’de barınma hakkı dünya çapında bir tehditin altındadır.

Arzın düştüğü bir ortamda 183 ülkeden alıcı çağırmak talebi patlatmak demektir.
Öte yandan bizi kıskanan Almanya’da para kazanıp Türkiye’ye “durumları olmadığı” için çok istemelerine (!) rağmen dönemeyen gurbetçiler de cabası.
Türk Halkı yanlış siyasetin yanlış ekonomiyle taçlandığı öz yurdunda 183 devletin vatandaşının cüzdanına karşı deyim yerindeyse Kuvva-i Gayrımenkul ile çarpışıyor.
Gazamız mübarek olsun.

Analiz, Veysi Dündar 15.5.2022
Toplumsal

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları