Sosyal Medya

Yunan Adaları Neden Ucuz?

22 Ağustos 2025

Son zamanlarda Yunan adalarında özellikle yeme içmenin ne kadar ucuz olduğunu duymaya başladık. Her giden İnstagram’da yiyip içtiklerinin yanı sıra adisyonu da paylaşıyor ve bizleri kıskandırıyor. Bende bu konuya kendi alanım olan kurumsal finansman açısında yaklaşmaya karar verdim. Tabii basit konuları bile karmaşık hale getirmek finansal danışmanlığın olmazsa olmazıdır, bu nedenle şimdiden kusura bakmayın.

Önce enflasyonun sıfır olduğu bir ortamda bir işletmenin durumunu ele alalım. İşletmenin gelir tablosu aşağıdaki gibi gözükmektedir.

Satış

100,0

Faaliyet Karı

10,0

Finansman gideri

-1,3

Vergi Öncesi Kar

8,8

Vergi

-1,8

Net Kar

7,0

 

  • Şirketin faaliyet karı %10,

  • İşletme sermayesi ihtiyacı 90 gün, yani satışlarının %25’i

  • İşletme sermayesinin tamamını kredi ile finanse ediyor ve bunun karşılığında %5 oranında reel faiz ödüyor. Enflasyon 0 olduğu için nominal faiz de %5.

  • Her ne kadar Türkiye’de pek çok işletme için önemli olmasa da %20 oranındaki kurumlar vergisini ödedikten sonra Net karı da 7,0 TL oluyor

 

Enflasyon sürekli sıfır olduğundan, işletme başka bir yatırım yapmadığı sürece, yeni işletme sermayesine ihtiyaç duymuyor ve bankasından almış olduğu krediyi artırmaya ihtiyaç duymuyor. Dolayısıyla işletme her sene elde ettiği 7 TL karı temettü olarak dağıtabiliyor.

Şimdi enflasyonun fırladığı bir durumu ele alalım. Enflasyon neden durduk yere fırlar? Bunu burada tartışacak değilim ama emin olduğum tek şey enflasyon devletin iş birliği veya işgüzarlığı olmadan yerinden pek kıpırdamaz. Enflasyon devletlerin, gelir ve servet dağılımını kendileri ve yandaşlarının çıkarları için bozup ardından iş içinden çıkılmaz hale gelince seçimleri kazanmak için herkese mavi boncuk dağıtarak geçiştirmek ve ertelemek için kullandıkları bir alettir

Enflasyon nedeniyle tüm fiyatlar ortalama %50 artmış, işletmenin tüm satın aldığı mallara ve ücretlere o oranda zam gelmiş ve o da ayak uydurmuş, satışları 150 TL’ye çıkartmış, faaliyet karını da sabit %10’da tutmuş ve karı 15TL’ye çıkmış. Tahsilat süreleri, stok süreleri gibi işletme sermaye unsurları aynı kalmakla beraber maliyetleri de %50 arttığından 150TL satış yapabilmek için bu sefer 37,5 TL işletme sermayesi konması lazım. Kısacası işletmenin 12,5 TL nakit ihtiyacı oluştu.

Bunu da yine bankadan temin ettiği takdirde banka da %5 reel faiz ile 37,5 kredi için %57,5 nominal faiz (=1,50*1,05) talep edecek. Bu durumda işletmenin gelir tablosu aşağıdaki gibi gözükecek:

Satış

150,0

Faaliyet Karı

15,0

Finansman gideri

-21,6

Vergi Öncesi Kar

-6,6

Vergi

0,0

Net Kar

-6,6

 

  • İşletme dönem sonunda bankadan almış olduğu 12,5 ek kredi dışında bir de zarar finansmanı (6,6) için tekrar banka kapısına gidecek.

 

İşletme sermayesinin kredi ile değil tamamen özkaynak ile finanse edildiği durumda bile durum görüldüğü kadar iyi değil: Nakit akımından dolayı yine nakit açığı oluşmakta

Satış

150,0

Faaliyet Karı

15,0

Finansman gideri

0,0

Vergi Öncesi Kar

15,0

Vergi

-3,0

Net Kar

12,0

 

  • Gözüken işletmenin hala vergi öncesi %10, vergi sonrası ise %8 kar ettiğidir.

  • Ancak işletme sermaye ihtiyacı 12,5 TL olduğundan kazancı yetmeyip ortaklardan ek sermaye istemek zorunda kalacaktır.

 

Gerçi Türkiye’de işletmelerin vergi ödeme konusunda pek bir kaygıları yoktur ama yine de teorik bir durumu yansıtmadan geçmeyelim. Aslında işletme burada bir de gizli bir vergi daha ödüyor. Enflasyon muhasebesi yapılmadığı durumda, ki devlet bunu uygulamamak için çok çaba sarfeder, eski değerdeki stokların maliyete yansıtılmasıyla maliyetler olduğundan düşük çıkar ve kar artarak ödenecek vergi artar. Bunu kısaca enflasyon oranı/stok devir hızı*maliyet*vergi oranı şeklinde formüle edebiliriz. Bu örnekte enflasyon %50, stok devir hızı 4, maliyet 135 olursa ödenecek gizli vergi 3,4 TL (135*%50/4*%20) çıkmaktadır. İlk bakışta düşük gibi gelebilir ama işletmenin zaten 3 TL vergi ödeyeceği göz önüne alınırsa, alınan vergi neredeyse 2 katına çıkmıştır diyebiliriz.

Gizli stok vergisini de hesaba katarsak gelir tablosu aşağıdaki şekilde

Satış

150,0

Faaliyet Karı

15,0

Finansman gideri

0,0

Vergi Öncesi Kar

15,0

Vergi

-3,0

Stok vergisi

-3,4

Net Kar

8,6

 

Nakit akışı

-3,88

Net Kar

8,63

İşlt. Serm. ihtiyacı

-12,50

Alınan Kredi

0,00

 

 

 

Kredileri kartopu gibi yuvarlamak veya sürekli ortaklardan sermaye talep etmenin dışında işletmelerin önünde sınırlı seçenekler kalıyor. Bunlardan ilk akla geleni kar marjlarını arttırmak oluyor.

Kredi ile finanse edilen ilk işletme eski karlılığını tutabilmek için 21,6 TL tutarındaki finansman giderini kâr marjına eklemek durumunda kalacak. Bu sefer kâr marjını %10’da %24,4 (36,6/150) oranına yükseltmesi gerekecek. Esnaf ve patronlarımız da fiyatlama yaparken malı aldığı fiyattan değil, yerine koyacağı fiyattan hesaplayarak bunu zaten formüle ediyorlar. Finansal tabirle beklenen enflasyona göre fiyatlama yapıyorlar.

Karşı kıyıdaki Hristo için hayat pek bir tekdüze ve sıkıcı (enflasyonsuz) devam ederken, yaz aylarında talep yoğunken ve çalışan sıkıntısı çekilirken restoranlarımızın bu yönteme başvurması kaçınılmaz gözüküyor.

Fiyatını arttırma konusunda sıkıntılı olan işletmeler için kâr marjını artırmanın tek seçeneği maliyetleri düşürmek. Dışardan satın alınan mal ve hizmetlerin fiyatlarını düşürmek böyle ortamlarda neredeyse imkânsız olabilirken en kolayı ücretleri reel olarak düşürmek oluyor. Yüksek enflasyon ortamında gecikmeli olarak verilecek ücret zamları bile bu işe yarar. Devlet enflasyonla mücadele için “Tüm fiyatları beklenen enflasyona göre ayarlamak gerekir” dediğinde ilk ve son kurban ücretliler olur.

Sonuç olarak ne olursa olsun enflasyonun acısını genellikle aynı kişiler olan sabit ücretle çalışanlar, emekliler ve tüketiciler devleti sırtlanmak zorunda k alıyor. Onlar her seferinde seslerini çıkartmadan bu yükleri üstlendikleri için arada hiç kullanmayacakları HGS etiketini bedava alabilmek gibi lütuflara mazhar oluyorlar.

Tabii bu yazıyı okuyup insanın aklından şöyle bir düşünce geçebilir “madem finansman maliyeti kâr marjına ilave ediliyor, faizler iyice düşürülürse ve bu maliyet sıfırlansa…” Buna benzer bir Nas ekonomisini tekrar uygulamayı düşünenlere bir arabayı halat ile çekebilecekleri ama halat ile itemeyeceklerini hatırlatmak isterim.

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları