Sosyal Medya

Veysi Dündar: UKRAYNA KRİZİNDEN NE ÖĞRENDİK?

23 Şubat 2022

PETRO’DAN PUTIN’E RUS STEPLERINDE YENI BIR ŞEY YOK

 

Tarihin nehrinin suları hiçbir zaman aynı değildir.

Ama bu nehrin yatağının değişeceği

anlamına gelmez.

Hatta su her zaman akar ve yatağını bulur.

Dünyanın en büyük ülkesine sahipseniz, Dünyanın en çok kaynağına da sahip olmanızdan daha doğal bir şey olamaz.

Dünyanın en çok kaynağına sahipseniz; bu güç demektir.

Dünyanın temel kaynakları her zaman hammaddedir, enerjidir.

Teknolojinin dijital çağın başlamış olması bizi yanıltmamalı.

Dijital dünyamızı kuşatan 1 ve 0’lardan oluşan o yoğun evrenin görünen yüzünün arka planında müthiş bir kaynak tüketimi vardır.

Bir zamanlar televizyon camının karşısında toplanan insanlığın her bir bireyinin cebinde artık televizyon, telefon ve postayı birleştirmiş birer “meta televizyon” var.

Dünyayı dijital hale getirmek için harcanan kaynaklar bedava değil. Her birini toprağın derinlerinden çıkarıp birer üretim nesnesine dönüştürmek gerekiyor. Bunun için yapılan mücadele ise hiç de azımsanacak düzeyde değil.

Kaynağınız çok ve yeterince büyük bir ülkeyseniz her zaman bu mücadelede yer almak için çaba sarf edersiniz.

Arap yarımadasının petrol zengini ülkeleri ne denli paraya boğulmuş olsalar da, hiçbir zaman dünyada söz sahibi olamadılar. Coğrafya onların kaderiydi çünkü.

Diğer tarafta koskoca bir Pers imparatorluğunun bakiyesi İran, dünyaya kafa tutmasını petrolüne borçlu.

Enerji kaynağı olmayan İran’ın dünyadan izole biçimde geçirdiği son 40 yılın 4 yıl bile devam edemeyeceğine bahse girerim.

Zaten bizim de en büyük derdimiz bu değil mi?

Koskoca Osmanlı Devletinin bakiyesiyiz ama enerji kaynağımız hammaddemiz yok. Şam’da namaz kılma hayalleri eğer bu varlığımız olsa hayalde kalmaz hayata geçerdi. Fakat hayaller Şam’da namaz kılmakken, gerçekler Yeşilköy sahilinde Suriye havası oldu.

Amacım jepolitik üzerine tarihsel bir akademik metin yazmak değil. Buna da ihtiyaç var.

Ama asıl yapılması gereken bundan sonra ne olacağına ve bundan çıkarılması gereken derslere dair olmalı.

Türkiye enerjisiz, hammaddesiz bir ülke. AKP’nin her seçimden önce bulduğu ama bir türlü çıkaramadığı doğalgaz ya da dünyanın en önemli madeni olduğu iddia edilen Bor’a dair boşa konuşulmuyor.

Hammaddesi/Enerjisi olmayan ülke için bunun hayalini pazarlamak bile bir iktidar yöntemine dönüşmüş durumda.

Türkiye, Cemiyet-i Akvam’dan Birleşmiş Milletler’e oradan Avrupa Konseyine kadar tüm uluslararası kuruluşlarda aktif rol alarak, Dünyanın ortak bir zeminde hareket etmesine boşa yatırım yapmadı.

Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” söylemi boş bir slogan değil, kendi jeopolitik konumunu kavramış bir ülkenin ortak iç sesiydi.

Emevi camiinde namaz kılmaktan, Libya semalarında pozisyon almaya, “Ey Nato sen kimsin?” söylemlerine kadar, ülkenin son 20 yılı bu iç sesi kısarak ülkeyi ekonomik kaosa sürükleyen tercihlerin manzumesi oldu.

Rusya’nın geleneksel politikasının sıcak denizlere akmak olduğu aşikar iken, sırf batı demokrasisi alerjisi nedeniyle Rusya ile yapılan dansın hiç de katkısı olmadı.

Rusya yayılmacı eğilimlerini gizlemedi. Kırım’la başlayan süreç Donetsk, Luhansk ile zirveye çıktı.

Rusya’nın S400’leri için yapılan harcamanın bırakın ülke savunmasına katkısını, bugün yarattığı baş ağrısı Türkiye’nin dış politika şirazesinin kaymasının acı bir neticesi olarak kayda geçti.

Bugün Türkiye Putin’in kararlarını “sözde” diyerek eleştiriyor. Ancak batı blokundaki güvenilirliğinde ciddi bir erozyon ile girilen bu süreçte yaşananlar hiç de umut verici değil.

Türkiye berbat bir ekonomik konjonktürde karşılaştığı bu kaotik süreçten en az hasarla çıkmak zorunda. Bunun için yapılacak ilk ve en önemli hamle batı demokrasileri ile araya konulan mesafenin hızla kapatılmasıdır.

Türkiye sırf iç politik kaygılar uğruna demokrasiden uzaklaşmış ve savrulmuştu. Bugün bu savrulmanın hasar tespitini yaparak, Rusya’nın yayılmacı duruşuna karşı konumunu yeniden belirlemesi gerekiyor.

Rusya Petro’dan Stalin’e ondan Putin’e çizgisinde zerre sapma göstermeyen otoriter rejimini kaba güce bir kez daha tahvil etti.

Türkiye demokrasisi bundan sonra özenilecek bir Rusya olmadığını anlayarak yoluna devam edecek.

Bu krizin bütün çirkinliğine karşın bu ülkeye öğreteceği yegane fayda bu olacaktır.

 

Analiz, Veysi Dündar 23.2.2022

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları