Sosyal Medya

Veysi Dündar: Mardin’den İstanbul’a Bir Yol Hikayesi…

20 Mart 2022

Mardin’den İstanbul’a Bir Yolculuk Hikayesi…

Türkçe’de söylenmiş en güzel şiirlerden biridir Yılmaz Erdoğan’ın şu iki satırla başlayan Yaşayabilme İhtimali:
“soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam..”

Güneydoğulu hemşerim Yılmaz Erdoğan için otobüs yolculuklarının manasını kestirmek zor değil…

Türkiye’nin Marshall Planı ile lastik tekerin hegemonyasına terk edilmesi, 1950’li yılların anıları arasında yerini alır.
Tren komünizmin simgesi bile denildi bu ülkede…
Trenle yolculuğun planlanmış halinden otobüsün o başına buyruk ticareti hep tercih edildi.

Dünyayla işi sınırlı olmasa; cebinde herkesin pasaportu olsa, Türk insanı bundan ne kast ettiğimi muhakkak anlardı. Fakat biz bir otobüsün ve şoförünün aklına emanet ettiğimiz canlarımızla, 760 bin km2lik yanlış ve güzel ülkemizde yıllardır yolumuzu arıyoruz.

AKP’nin de gelir gelmez tıpkı 1950’lilerin Amerikancılarının yolunda giderek, tüm enerjisini karayoluna vermesi ve buna abanması aslında siyasi zekanın nirvanası olarak ele alınmalı.

Trenleri ihya edip ülkeye kalıcı bir ulaşım ağı emanet etmektense, yol yapmak hep en kolay çözüm olarak görüldü.

Parasız yollarla başlayan AKP iktidarı olgunlaştıkça, bize bedava peynirin fare kapanında olduğunu daha da net biçimde gösterdi.

Bedava yollar dünyanın en pahalı yollarına giden ara geçişlerdi aslında.

2022 Türkiye’sinde Mardin’den uçak bulamayıp İstanbul’a dönüş için “neden otobüs olmasın” dediğimde bilet parasının 500 lira olduğunu gördüğümde hissiyatım tam da bu oldu.

500 liraya bundan birkaç sene önce belki otobüsün dörtte birine bilet alabilirdiniz.
Uçak biletinden hallice olmuştu otobüsün parası.

Yine de alternatif komşu şehirlerde havaalanlarında şansımı denemektense uzun yıllardır kullanmadığım bu ulaşım aracı ile Mardin-İstanbul arasındaki 20 saatlik yolu aşmaya cüret ettim.

Yerdeniz Üçlemesinin yazarı Ursula Le Guin, yolculuk için “bir sonu olması iyidir ama sonunda yolculuğun kendisi önemlidir” yazmış.

Çocukluğumun ve gençliğimin anılarıyla dolarak kuruldum Mardin Seyahat’in tek kişilik en ön koltuğuna. Anneciğimsiz geçen ilk Mardin seyahatimin sonunda onun kucağında 9’umuz olmasa da 2’miz, 3’ümüzle yaptığı otobüs yolculuklarını anımsadım ve gözüm doldu.

Hangimiz anne ve babasının kucağında otobüs yolculukları yapmadı ki…

Mardin’e veda ederken hafiften kar serpiştiriyordu. Rakımı 1000 metredeki şehir için sert geçen 2022 kışında bu kadar olsun artık; İstanbul Kanada’ya dönmüşken.

Paramız puldan hallice oldu ve Mardin-İstanbul arası 500 liraya alınmış 1500 km’lik bileti ile yolculuk başladı 15 Mart akşam üstü.

İlk durak Kızıltepe sonra Viranşehir ve ardından klişe Peygamberler Şehri Urfa…

Bu yol boyunca yönünü sola çevirdiğinde Suriye’ye bakmış olursunuz. 10 yıldır duran ticaretin ekonomiye etkisi çok ağır. Milyona varan insan kaybı. Hesaplara göre zarar 100 milyar doları geçmiş. Okyanusun öbür yanından Amerika, Asya steplerinden Rusya kelimenin gerçek anlamında ülkeye çökmüş durumda.

911 km sınır önce mayından temizlenir ardından 5 milyon Suriyeli Türkiye’nin protoplazmasına dahil edilir. Bir ülkenin savaşsız işgalidir bu.

Hizbullah zayıfladı. Suriye (ki zamanında İsrail’e kafa tutmuştur) pasifize edildi. İran zaten kendi kendini yok ediyor. Sözde İslam anlayışına yapılan diktatöryel dokunuşlar aslında İslam’dan nasıl soğuturuz projesinin parçası gibi.

Ama bumerang döndü dolaştı Avrupa’yı da vurdu. Aylan bebek ile Olga bebek kaderleri kesişti…

Bu makro düşüncelerden Kızıltepe’de yolcu alma faslı ile çıkıyorum. Tam bir festival havasında otobüse neredeyse evin tüm eşyaları doluyor. Uçakla taşınsa servet ödenecek denkler, otobüsün o hiç dolmayan bagajına yerleşiyor.

Sınır ticaretinin doyurduğu Cizre’den Ceylanpınar’a tüm sınır halkı şimdi daha fakir. Yine de gönlü zengin. İstanbul’a becerikli kadınların yaptığı lezzetli yemeklerin de bizle yollandığına adım gibi eminim.

Viranşehir’i geçiyoruz. Zihnimde yaptığım yolculukta Eyüp Peygamberin mezarına da selam ediyorum. Düşüncelerim otobüs muavinini bıraktığı Topkek ve poşette kahve ile birden bugüne dönüyor. Otobüs yolculuğu onlarsız eksiktir.

Suruç’tan geçiyoruz. Canların yok edildiği ve siyasi iktidarın omuz silktiği Suruç’tan…

Yol boyunca otomobillerin azlığı dikkatimi çekiyor. Bu otobüsün deposu 6 bin liraya doldu. 180 gram fındık içine 50 lira vermişken otobüs bileti ucuz geldi gözüme.
Ben fındığımı yiyorum şoför de kabak çekirdeğini deviriyor. 1 kilo kabak çekirdeğini devirdi kaptan. Tabii kimse duymasın ama sigara da serbest. Bu yol nasıl biter?

Yol bitiyor…
Tam 20 saat sonra. Erdoğan’ın ilk icraatı olan Esenler Otogarında. Biraz hasta da oldum ilerleyen saatlerde. Bünye eskisi kadar sağlam değil herhalde.

Yılmaz Erdoğan ile başlamıştım otobüs yolculuğuna dair, Atilla İlhan’la bitireyim :
“ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz
Kars’a mı desek
Ardahan’a mı desek
yollarda kar bulut mavisi/dağlar duman
derin bir uykusuzluğa sarkmış uykusuzluğa sarkmış yolcular
bir uçuruma sarkar gibi
tedirgin
ürkek
gizli böcek çıtırtıları şoförün radyosundan
camlar buğulandı
sabah oluyor
omuzumda uyuyorsunuz”

Analiz, Veysi Dündar 20.3.2021

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları