Sosyal Medya

FAKRU ZARURET İÇİNDE BİTAP BİR MİLLET

14 Haziran 2022

Erdoğan’ın konuşma metinlerini kocaman bir ekip yazıyor. Bu ekibin kaynak sıkıntısı olduğunu iddia edemeyiz.
İstedikleri bilgiye belgeye veriye sahipler…

Peki neden yalan söylüyorlar ve ısrarla aynı yalanı tekrar tekrar söylüyorlar..?

Üniversitelerin kuruluş tarihi üzerinden daha önce de duyduğumuz “  ……Üniversiteyi biz açtık.” şeklindeki yalanın en güncel versiyonunu Van’da gördük.
1982’de açılmış bir Üniversiteyi kendilerinin açtığını ifade eden Erdoğan’a, ağırlıkla llkokulu zor bitirmiş bir kitle tezahürat ediyordu.
Kitlenin Erdoğan için önemi yok…

Bu defa dünyaya ihracat yapan firma sahiplerine hitap ederken enflasyonun Şubat Mart’ta düşeceği yalanını, Erdoğan metin yazarları önüne koymuş.

Oysa ki enflasyon bir armut mu ki olgunlaşıp düşsün. (Ali Çağatay hocanın ekonomist konuğundan alıntıdır.)
Enflasyon endeksinin düşmeyeceğini fakirleşen, geliri elinden alınan milyonların enflasyonun önceki endekse nazaran düşmüş görünmesinden fayda sağlamayacağını herkes biliyor.

Ülkenin özellikle 15 Temmuz’un sonrasında yaratılan baskı ve korku ortamı ile dikensiz gül bahçesine dönüşmesi sayesinde, bu denli ağır tabloya rağmen protestolar görmüyoruz.

Halk bahane üretme kapasitesi yüksek bir iktidar baskısı karşısında, demokratik hakkını muhafazaya çalışıyor. Son bağımsız TÜİK Başkanı’nın ifadesiyle bağımsızlığı Merkez Bankasından bile kıymetli olan İstatistik Kurumu aracılığıyla halkı taammüden fakirleştiren bir iktidarın, ayakta kalmak için her yola başvuracağını tahmin etmek zor değil.

Akaryakıta %200 zam yapıp, kiralar %25 artsın diyebilecek kadar hakkaniyetten yoksun bir devlet aygıtı için söylenecek söz bitmiştir.

Peki AKP’li metin yazarları bu yalanlara başvurmaktan neden vazgeçmiyor. Türkiye’ye ne oldu da normal şartlarda iktisadi başarısızlık istifa gerekçesi iken bugün bir siyasi kadro başarısızlıklarını madalya gibi taşıyabiliyor.

Türkiye Cumhuriyeti bir hastalığa yakalanmış gibi…

Gerçeklikten kopmuş, aynı yalanları tekrar tekrar söyleyen bir devlet mekanizması ağır bir hastalıktan muzdarip olmalı. George Orwell’in 1984’te tarif ettiğinin de ötesine geçen bir halden söz ediyoruz.

Dünyanın neredeyse tamamı için açık bir pazara dönüşmüş, vatandaşlığı para ile satılan teorik olarak 8 milyar insanın çekince duymadan gelip yerleşeceği bir konuma gelmiş durumda.

Tek kriter gelenin varlıklı olması. İşin en garip yanı ise eş zamanlı olarak ülkenin kendi halkı görülmemiş bir fakirliğe mahkum oluyor.

Ülke halkı fakirleşirken ne hikmetse parası olan yabancılara ülke toprakları sonuna kadar açık. Hiçbir kaide koşul bulunmuyor.

“Gel” diyor “akşam pazarı bunlar”.
İnsanın aklına ister istemez Atatürk’ün Gençliğe Seslenişi geliyor:
Ne diyor Atatürk : Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Gençliğe Hitabe’nin diğer tüm cümlelerini tartışabiliriz ama yukarıdaki cümlenin bugünün Türkiye’sinin dolaysız bir ifadesi olduğu şüphe götürmez.

2022 Türkiye’si gerçeklikle bağını koparmış sanal bir varoluş ile yönetme hırsı ile dolu bir devlet aparatının karşısında akamete uğramış durumda.

Halkın kendi parasına yabancılaşması öyle bir noktaya varmış durumda ki artık para biriktirmek tercih edilmiyor. Bozuk paranın değeri üretildiği metalin değerinin gerisine düştü.

Buna karşın ülke yönetiminin yaptığı yanlışı kabullenmemek için sürekli yeni bir gündem yaratması, gerçekliği bozması gerekiyor.

Gerçeklikle bağın kopması, gerçeklik aleyhe döndüğü için bir seçenek olmaktan mecburiyete evriliyor.

Türkiye devleti siyasal İslamcı gömleğin üstüne giyilen vahşi neo liberal ceketin bedeni boğmasından muzdarip. Bu tuhaf giysi ile halkın karşısına çıktığınızda yalan da opsiyonel değil standart oluyor.

Metin yazarları gerçeklikle derdi olanları çıldırtmak ister gibi, yalanın perdesini daha da yükseltiyor.
Gerçeklikten kopmuş bir iktidarın sözlerinin de gerçeklikten kopmasına şaşmıyoruz.

Sizce bu hastalığın adı ve ilacı ne olabilir?

Analiz, Veysi Dündar 14.6.2022
Paraanaliz

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları