Sosyal Medya

Veysi Dündar: EKONOMİDE HEZİMET SURİYE’DE ZAFERLE TELAFİ OLMAZ

1 Haziran 2022

EKONOMİDE HEZİMET SURİYE’DE ZAFERLE TELAFİ OLMAZ

İnsanlık tarihinin gördüğü en klasik çıkmaz sokaklardan birine girdik.

İdeolojik yapılan tercihler her zaman aynı sonucu verdi.

Mağarada duvarlara resim kazıyan bir canlı türü interneti keşfetti ise, aslında sorunun türle alakalı olmadığı açıktır.

Ama gelin görün ki 1 Haziran 2022 itibariyle Türkiye Cumhuriyeti ağır bir ekonomik krizin altında deyim yerindeyse kıvranıyor.

Krizin temelinde tek bir sebep var: İdeolojik saplantı.

İdeolojiler  eğilip bükülmeyen katı kavramlardır. Onları esnetemezsiniz. İdeoloji dirençle gerçeklere karşı koyar ve bu durum; kırılıp hem kendini yok edip hem de direnç gösterdiği ne varsa zarar verene kadar devam eder.

Türkiye siyasal İslamcı bir ideoloji ile yönetildiğini dün Erdoğan’ın alkol ve sigaraya dair sözleri ile bir kez daha kanıtladı.
Sigara ve içkiye karşı dinen konulan çekinceleri devlet yönetimiyle uygulayan Erdoğan, herkesin bildiği sırrı bir kez daha ifşa etti.
İnsanları zararlı alışkanlıktan korumak için bu ürünlerin fiyatlarını devasa adımlarla artırdığını ifade etti.
İnsan aklına iradesine, seçme özgürlüğüne yapılmış en büyük hakaret hiç kuşkusuz bu tür yaklaşımlar olmalı.

İnsanlık biranın oluşumundaki fermantasyon sürecini Anadolu’da keşfetti, üzümün fermantasyonu ile şenlikler yaptı.

Bütün bu uygarlık adımlarının en önemli duraklarından biri Anadolu idi. Bakmayın Anadolu Efes’in Efes’ine alerji gösterenlere. Anadolu da Yunanca doğu demektir.

Velhasıl Türkiye’yi dinin vizöründen izleyip dinsel bir hamur gibi yoğuracağını düşünen Erdoğan’ın, 20 yıl sonra ülkeyi soktuğu ekonomik kaosu artık Haşmet Babaoğlu, Cengiz Algan gibi isimler bile eleştiriyor.

Her ne kadar utangaç bir şekilde AKP adını geçirmeden bu eleştiriyi dillendirip yumurtasız omlet yapsalar da, artık mızrak hiçbir şekilde çuvala girmiyor.

Türkiye siyasal körlüğün bizi soktuğu bu karanlık odada masanın üzerinde ne varsa kırıp döken sağlam hiçbir eşya bırakmayan bir yönetimin insafına adeta terk edilmiş durumda.

Muhalefetin, farklı söz söylemenin sokaktaki versiyonu dayakla, meclisteki versiyonu ise hukuk sopasıyla cezalandırılıyor.

Dün Kaftancıoğlu’nu hapse soktular bugün İmamoğlu’nu yargılıyorlar.

Tabii siyasal İslama milliyetçilik partneri yakışırdı. Nitekim son 5-6 yıldır ideolojik İslamın yanına konumlanan ultra arkaik sağ da, ülkenin 100 yıllık fay hatlarını zorlayarak bu sürecin istismarından nemalanıyor, kendi varlığını dikte ediyor.

Bu büyük çöküşün çaresi ise ülkemizin hemen güney sınırındaki Suriye’nin kuzeyine sıkıştı.
Tehlike anında camı kırınız şeklindeki bir yaklaşım, başınız sıkıştığında Suriye’ye girinize dönüştü.

Bir kez daha ekonomik krizin batışın çözümü için seferberlik ilan ediliyor. Sınırlarımızı delik deşik eden mülteci akınıyla başa edemeyenler sınırlarımızın dışına çıkıp güç gösterisi yapmaya soyunuyor.

Türkiye’nin içinde ekonomik alanda yaşanan ağır hezimetin çaresi Suriye’nin o daracık koridorundan ülkeye duyurulacak zafer müjdelerinde bulundu.

Yazık ki hamasetin son perdesine ve gerçeğin bükülmesine seyirci olup alkış tutmaya hazır bir kitleyi ve kitle haber alma kaynaklarını elde tutuyorlar.

İktidardan beslenen ve giderek gerçeklerle ilişkisini kesmiş medya aparatları, sınır ötesinde yaratılan bu manipülatif savaş senaryosunu hemen her gece sözde medya organlarında arzulu biçimde dile getiriyor.

Oya Baydar’ın güzel ve yerinde benzetmesi ile, Suriye’nin Kuzeyi Erdoğan’ın Donbass’ı konumuna geliyor

Tabi Komünist geleneğin ideolojik saplantıları kadar disiplin ve kuralları ile destekli Rusya’nın, bitmez tüklenmez kaynakları karşısında Türkiye’nin titrek ekonomisi, doğal kaynak yoksulluğu ve Nebati’ye emanet edilmiş iktisadiyati kıyası kabil değildir.

Yine de her tencere kendi kapağını bulur.
Rusya Ukrayna ile oynar, Türkiye Suriye’nin kuzeyiyle.
Peki bütün bunlar kafi gelir mi?
Büyük ekonomik krizi askeri operasyonla perdeleme projesi gerçekleşme şansına sahip mi?

İdeolojik ketlerle yaşayan ve başka seçenek öngöremeyen bir iktidar için, aslında çıkış yolu yoktur. Dijital çağın kolektif yalanlarla dolu örgüsünü göz önüne aldığımızda, iktidarın bunu denemeye değer bulduğunu düşünüyorum.

Ama sonucun değişmeyeceği bu nafile gayretin varacağı mukadder sona dair de tereddüt duymuyorum.
Siyasal İslamın yenilgisi, hiçbir zaferin telafi edemeyeceği bir hezimettir çünkü…

Analiz, Veysi Dündar 1.6.2022
Paraanaliz

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları