Sosyal Medya

Prof. Tahsin BAKIRTAŞ: Türkiye’nin Çöpleşen-Taşeronlaşan Üretimi ile Yoksullaştıran ve Borçlandıran Dış Ticaret yapısı

27 Ekim 2022

Covid-19 Salgınının ortaya çıkardığı temel sonuçlardan birisi, Küresel Değer ( Tedarik)  Zincirindeki kopmalar kaynaklı ara girdi ve nihai ürüne erişim sorunlarının dünyada yoğun olarak hissedilmesidir. Dünyanın birçok ülkesi bu sorunları aşmada; hem bu tür mallara erişim kolaylığı hem de ulaştırma maliyetlerini dikkate alan bir yola başvurarak, yakın ülkelerden edinme yoluna gitmişlerdir. Bu bağlamda, özellikle Avrupa başta olmak üzere Türkiye’ye yakın ülkeler taleplerini Türkiye’ye yönelttiler.

Öncelikli olarak, Küresel Değer Zincirleri Ticareti, normal ticaretten farklıdır ve yeni ölçümleri gerekli kılmıştır. Çünkü bu ticaretin yeni örüntüsünde ara malların ve hizmetlerin payı yüksektir. Küresel değer zincirlerinin artmasının en önemli etkisi, üretim örüntüsünün daha karmaşık hale gelmesidir. Ara girdiler, mal ve hizmetlerin her ikisinde de uluslararası işlemlerin hacmi içinde hesaplanmaktadır. Birçok ekonomide biten ihracatın yaklaşık üçte biri (1/3) ithal edilen ara girdidir. Küçük ekonomilerde bu oran daha yüksektir. Hatta ABD de bu oran %17, Japonya’da ise %22 düzeyindedir. Bunun da ötesinde yüksek ara girdi ithalatı gerektiren bazı yüksek entegre endüstrilerde bu oranlar çok daha yüksektir. Örneğin Japonya’da ulaştırma araçları ve ekipmanları sektöründe ihraç edilen ürünün yaklaşık %40’ı ithal edilen ara mallarından oluşmaktadır. Diğer birçok ülkede ihraç edilen malların içinde ithal edilen ara girdilerin payı oldukça yüksektir. Örneğin Macaristan’da tüm ara girdi ithalatının yaklaşık üçte ikisi, elektronik ara girdi ithalatının %85 oranı ise ilave bir işleme sürecinden sonra ihraç edilmektedir. Çin, Kore ve Meksika’da ise tüm elektronik ithalatının yaklaşık dörtte üçü (3/4) ihracat amaçlı ithal edilmektedir. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’nin 100 birim ihracat yapabilmesi için yaklaşık 70 birim ithalat yapması gerekmekte, hatta bazı yoğun ihracat sektörlerinde bu oran 80 kadar çıkmaktadır. Türkiye’nin ihracat yapısı ve ithalat yapısı incelendiğinde özellikle 2021 yılı ve 2022 Ocak-Eylül döneminde hammadde ithal edip ihraç eden bir yapıya doğru evirildiğini görmekteyiz.

Kaynak: TUİK verileri kullanılarak oluşturulmuştur.

İhracat dağılım şekli incelendiğinde Türkiye’nin ihracat yapısının 2010 sonrası dönemdeki hammadde ağırlıklı yapısı, değişmeden devam etmiş, hatta son dönemde bu yapı daha belirginleşmiştir. Nitekim 2021 yılına kadarki süreçte hammadde ihracatı %50’nin altında gerçekleşirken, 2021 ve 2022 yılının ilk dokuz ayında artarak %54 düzeyine erişmiştir. Nihai mal ihracatı yani tüketim malları ihracatında ise %40 düzeylerinden %35 düzeyine gerilemiştir.

Kaynak: TUİK verileri kullanılarak oluşturulmuştur.

İthalatın dağılım grafiği incelendiğinde, Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısının ithalat dağılımına koşut gerçekleştiğini açıkça görmekteyiz. Nitekim ithalat içinde hammadde ithalatının payı da 2020 yılında %74,3 düzeyinden 2021 yılında %77,4’e ve 2022 yılının ilk dokuz ayında da %81 düzeyine çıkmıştır.

Dış ticaretteki bu yapı, Türkiye’nin üretim yapısı ile ilintilidir. Türkiye’nin üretimi ithalata bağlı bir üretim yapısını içermektedir. Türkiye’deki imalat üretimine girdi sağlayan hammadde (ara girdi) ve enerjinin çok önemli kısmı ithal edilmekte, ülkemizdeki fabrikalarda çok düşük bir katma değer süreci içerdikten sonra da ihraç edilmektedir. Özellikle ithal edilen hammadde ara girdinin önemli bir kısmı, sanayi için işlem görmüş hammadde olarak yurtdışına ihraç edilmektedir. Türkiye’nin 2022 ilk dokuz ayında ihraç ettiği ürünlerin %35,8’i bu tür ürünlerdir. Bu oran 2010’lı yıllarda %30-31 civarındadır. Bu tür bir ihracat yapısı en düşük katma değer bırakan bir yapıyı ortaya koyar. Özellikle küresel üretimin bir aşamasını üretmekten öte, aynı aşamanın bir alt aşamasını üretmek, taşeronlaşan üretimin bir alt taşeronluğu konumuna ülkemizi itmektedir. Bu da ülkenin çok düşük kar marjları ile çalışan ihracatçı firmaları ortaya çıkarırken, çevreyi kirleten hammaddenin hammaddeye dönüşümünü gerçekleştiren üretim aşamasına evirilen bir üretim modelini ortaya çıkarmaktadır.

Böylesi bir üretim modeli, Türkiye’yi başka ülkelerin üretim çöplüğüne dönüştürmesi tehlikesini ortaya çıkarmaktadır. Böylece, günümüz gelişmiş ülkeleri ve Çin gibi Uzak Doğu Asya Ülkeleri üretimin kirli aşamasını ülkemizde gerçekleştirerek, hem Paris iklim anlaşmasındaki ilkeleri yerine getirmiş olacaklar, hem de ucuz işgücünden yararlanarak karlarına karlar katacaklardır. Böylesi bir üretim yapısı ile üretilen malların ihracatı ise yoksullaştıran bir büyüme modelini ortaya çıkarmaktadır.

Grafik: Türkiye’nin Dış Ticaret Endeksleri

Kaynak: TUİK verileri kullanılarak oluşturulmuştur.

Nitekim TUİK 2015=100 endeksli dış ticaret birim değer endeksleri ( ABD Doları cinsinden)  incelendiğinde Türkiye’nin ithalat birim değer endeksi 2021 Ocak ayında 102 iken bu değer, Eylül 2022’de 151,7 değerine çıkarken, ihracat birim değer endeksi de aynı dönemde 99,4 düzeyinden 110,7 düzeyine çıkabilmiştir. İthalat Miktar endeksi de aynı dönemde 99,5 düzeyinden 120,4 düzeyine yükselirken, ihracat miktar endeksi 119,9 düzeyinden153,1 düzeyine çıkabilmiştir. Bu göstergelere dayalı oluşan dış ticaret hadleri de 97,5 düzeyinden 73 düzeyine gerilemiştir. Dış ticaret hadlerindeki bu gerileme Türkiye’nin, 20 ayda dış ticaret odaklı %25,1 düzeyinde yoksullaştığını ortaya koymaktadır.

Yoksullaştırıcı dış ticaret yapısının yanı sıra bir de borçlandırıcı bir dış ticaret yapısı da ortaya çıkmaktadır. Nitekim TCMM kısa vadeli dış borçlar incelendiğinde 2021 1. Çeyreğinde firmaların ithalat borçları   29.702 milyon ABD doları iken bu rakam II. Çeyrekte      33.966 milyon ABD doları III. Çeyrekte 36.236 ve IV. Çeyrekte de 38.850 milyon ABD dolarına çıkmışken, 2022 I. Çeyrekte 40.663 milyon dolara, II. Çeyrekte 44.509 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Temmuz ve Ağustos Aylarında da artış devam ederek Ağustos ayında

Böylece daha fazla ihracat için daha fazla ithalat gereksinimi duyan firmaların ithalat borçları katlanarak artmıştır. 45.666 milyon dolara ulaşmıştır. Tüm bunlar birlikte ele alındığında 2021 yılında AKP Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin geliştirdiği ve adına yeni Ekonomi Modeli olarak adlandırdıkları model, bir yandan ulusal paranın değerini düşürürken, enflasyonu artıran model olmanın yanı sıra, üretimin ve ihracatın çöpleştiği ve taşeronlaştığı bir yapıyı ortaya çıkarırken, aynı zamanda da modelin dış ticareti ayağının da yoksullaştırdığı ve borçlandırdığı bir yapıyı ortaya çıkarmaktadır.

 

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları