Sosyal Medya

Prof Tahsin Bakırtaş: TÜRKİYE’DE İSTİHDAM YARATMAYAN BÜYÜME: BÜYÜRKEN YOKSULLAŞIYORUZ

9 Eylül 2022

Ülkemizde her 3 ayda bir ekonomik büyüme rakamı açıklanıyor. Nitekim geçen günlerde de 2022 döneminin II. Çeyrek büyüme verileri açıklandı. Bu verilere göre Türkiye, bir önceki II. çeyreğe göre %7,6 büyümüş.

İktisadi büyüme, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında temel belirleyici kavramdır. Çünkü bu ülkelerin niceliksel büyümesinin yanında niteliksel değişimini de ifade eder. Bu değişimin gerçekleşmesi, ülke yurttaşlarının yaşamına yansıyarak büyümenin nimetlerinden olabildiğince geniş toplum kesimlerinin yararlanması gerekir. Bu anlamda açıklanan büyüme rakamlarının kapsayıcı büyümeyi ifade etmesi gerekir.

Kapsayıcı büyüme, ülkede yaşayan tüm bireylerin refahını artırma olanağını ortaya çıkaran, toplumsal refahın olabildiğince tüm ülke yurttaşlarının yaşam kalitesini artıran ve gelirin olabildiğince adaletle dağıtıldığı bir büyümeyi ifade eder. Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin, kapsayıcı olabilmesi için istihdam ve toplumun geniş kesimlerine gelir yaratması gerekir. Çünkü gelişmekte olan ülkede yüksek işsizlik, düşük ücretler ve yoksulluk ve eşitsizlik olgusu yaygındır. Birçok insan kazandıklarıyla zar zor geçinebilmektedir. Bu nedenle yeni işler yaratmak, aynı zamanda mevcut işler için gelirleri ve çalışma koşullarını iyileştirmek son derece önemlidir.

Türkiye’deki büyüme kapsayıcı büyüme midir? Geniş halk kesimleri büyümeden yararlanıyor mu? Bu sorulara yanıt vermek için büyümenin kapsayıcı olması ve iş yaratması gerekir.

Şekil1: GSYH, Nüfus ve İstihdam Endeksleri (2002=100) 

Kaynak: TUİK verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.

 

Şekil 1 Türkiye’de AKP iktidarı dönemindeki büyüme, nüfus ve istihdam endekslerini ortaya koymaktadır. Bu şekilde 2002 baz yılı 100 olarak kabul edildiğinde GSYH 2021 yılında 272,4’e çıkarken, nüfus endeksi 127,5’a ve istihdam endeksi de 134,9 düzeyine çıkmıştır. Bunun anlamı şudur; AKP döneminde yaklaşık olarak Türkiye’de GSYH 1,72 kat artarken, nüfus 0,28 kat artmış, istihdam artışı da 0,35 kat artmıştır. Şekil 1 incelediğinde, mevcut iktidarın büyüme altın yılları olarak nitelendirilen 2003-2007 döneminde, GSYH endeksi 142,2 olurken, nüfus 106,3 ve istihdam da 99,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Altın yıllar büyümesi istihdam büyümesiyle değil, istihdam daralmasıyla gerçekleşmiştir. Ancak bu dönemde geniş halk kesimleri sosyal desteklerle tanıştığından refah kayıpları yaşamadığı algısı oluşmuştur.

2008-2009 Küresel Büyük Bunalım ve 2009 Yerel Seçimlerindeki oy kayıpları sonrasında istihdam artışlarını da gözeten bir büyüme modeline geçilmiş ve 2010 sonrası dönemde 2018’e kadar, büyüme endeksinin hızlı artışının yanında istihdam endeksi nüfus artışından daha hızlı artmıştır. Nitekim 2018 yılında büyüme endeksi 238,1düzeyinde; buna karşılık istihdam endeksi 134,6 olurken, nüfus endeksi 123,5 düzeyindedir.

20 yıllık dönemde Türkiye’deki 2,72 katlık büyüme artışı, yaklaşık olarak 7,4 milyon insana iş yaratabilmiştir. Türkiye’nin nüfusu ise bu dönemde 18,3 milyon kişi artmıştır. Böylesi bir ekonomik büyümenin kapsayıcı olması düşünülemez. İktisadi büyümenin kapsayıcı özelliği olmadığında, sokaktaki yurttaşların refahında bir değişiklik yaratmaz, hatta refahını azaltır. Bu dönemde daha fazla insanın mutlak anlamda işsiz konumuna düştüğü ve büyümeden bir refah artışı sağlamadığı görülmektedir. Türkiye’de reel ücretlerin de düştüğü görülmektedir. Nitekim bu durum GSYH içinde işgücüne yapılan ödemelerdeki oransal azalmalarla ortaya çıkmaktadır.

 

Şekil 2: GSYH içinde İşgücü Ödemeleri ve Brüt İşletme Artığı/Katma Gelirin Payı ( % çeyrek dönemsel)

Kaynak: TUİK verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.

 

Şekil 2 incelendiğinde mevcut iktidarın altın büyüme yılları olan 2003-2007 döneminde iş gücü ödemelerinin GSYH’dan aldığı payın ortalaması %25 iken, brüt işletme artığı/karma gelirin aldığı pay da %62,9’dur. 2010 sonrası dönemde istihdamı da gözeten büyüme süreci toplam işgücü ödemelerinin GSYH içindeki oranını %30’ün üzerine taşımış ve 2016 /III. çeyrekte iş gücü ödemelerin GSYH aldığı yüksek pay %33,1 düzeyine çıkmış; 2020 yılının II. Çeyreğine kadar da %30 ve üzerinde  seyretmiştir. Bu çeyrekten sonra işgücü ödemelerinin payı özellikle enflasyonun hız kazandığı 2021/II. çeyrek sonrasında hızlıca düşerek 2022/II. Çeyrekte %21,4 düzeyine gelmiştir.  Buna karşılık brüt işletme artığı/karma gelirin aldığı pay da bu dönemden sonra hızlıca artarak %69,1 düzeyine gelmiştir.

Türkiye’deki iktisadi büyüme, toplum bireylerinin ürettiği mal ve hizmetin artı değerini uluslararası finans ve ticaret şirketlerine aktaran ve ülke içinde tepedeki küçük bir mutlu azınlığa hizmet eder konuma gelmiştir. Bu nedenle, geniş halk kesimlerinin refahına katkı yapmayan, hatta refahını azaltan yoksullaştırıcı büyümeye dönüşen bir özelliğe giderek bürünmüştür. Refahı paylaşmayan büyüme, eşitsizliği- yoksulluğu daha da artırır ve toplumun eğitimli-itiraz eden orta sınıfını da aşındırarak toplumsal barışı da tehdit eder.

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları