Sosyal Medya

Prof. Dr. Tahsin Bakırtaş | Türkiye’nin Kaybettiği Bir Yıl : Yüksek Kur- Yüksek Enflasyon ve Durgunlaşan Ekonomi

5 Aralık 2022

Dünya enflasyonla mücadelede sıkılaştırıcı para politikaları ve faiz artışlarını politika aracı seçerken, TCMB Eylül 2021’de TCMB iktidarın müdahalesi ve isteği ile politika faizinde düşüş sürecini başlatmış, iktidar da  ihracat odaklı bir büyüme modeline geçildiğini ifade etmiştir.

TCMB bu dönemde politika faizini 19 düzeyinden %9 düzeyine düşürdü. Politika faiz oranındaki bu düşüş döviz kurlarını hareketlendirdi ve dövizdeki bu yukarı yönlü hareketlik de fiyatlara yansıdı. Dolar alış kuru Eylül 2021’de 8.51 TL’den Aralık ortalarında günlük 18,60 TL civarına çıkarken Kur Korumalı mevduat (KKM) ile 12 TL civarına indi.  Daha sonraki süreçte, kur baskılamalarına karşın bu düzeyine yeniden dönüş yaptı. Grafik 1’de Eylül 2021 Ekim 2022 arasındaki enflasyon ve kurdaki değişim ortaya konmuştur.

 

Grafik 1: Türkiye’de Enflasyon ve Kur   

Kaynak : TCMB EVDS sistemi

 

Grafik incelendiğinde kur artışlarının enflasyona önemli etkisinin olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla küresel dünyanın aksine politika faizini düşürmek kurda önemli artışlar meydana getirmiş, bu da önemli oranda hem üretici enflasyonunda hem de tüketici enflasyonunda artışa neden olmuştur.

Kurdaki bu sıçrama ve katlanılan enflasyon, modeli işleterek ihracatı artıran ve dış ticaret açığını azaltan bir sonuç yaratmış mı?

 

Grafik 2: Türkiye’de İhracat, İthalat ve Dış Ticaret Açığı

Kaynak: TUİK veri seti ve Kasım 2022 rakamları Ticaret Bakanlığı

 

Bunun aksine sonuçlarla karşılaşmaktayız. 2021 yılının ilk 8 ayında 207,3 milyar $ ihracat, 254 milyar $ da ithalat yapılmış, dolayısıyla 46,7 milyar dolar dış ticaret açığı verilmiştir. Bu 12 aylık dönemde ortalama 17,3 milyar $ ihracat, 21,2 milyar $ ithalat yapılmış ve 3.9 milyar $ ‘da açık verilmiştir. Buna karşılık modelin uygulandığı 14 ayda 316.4 milyar $ ihracat, 432.6 milyar $ ithalat ve 116.2 milyar $ da dış ticaret açığı verilmiş olup, aylık ortalama 22.6 milyar $ ihracat, 30,9 milyar $ ithalat yapılırken, 8.3 milyar $ da dış ticaret açığı verilmiştir. Bundan da öte ihracat artış hızı giderek düşmektedir. Nitekim Kasım 2022 ihracatının artış hızı Kasım 2021’e göre %1.9’a düşerken, ithalat artış hızı aynı dönemde %14’tür. Eylülde 48,8 olan İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi ekimde 47,9’a gerilemiştir. Giderek yavaşlayan bir ihracat artış hızının da ortaya çıkması, Faizi düşürerek ekonomik canlanma ve artan üretim ile dış dengenin düzeleceğine dair söylemin de geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır.

Türkiye’de faiz düşüşü ile ekonominin canlanacağı tezi, kamu kaynakları odaklı kredi genişlemesiyle sağlanmaya çalışılmıştır. Eylül 2021 başından 25 Kasım 2022 aralığında toplam kredi genişlemesi %84 civarında gerçekleşmiştir. Kredi genişlemesinde de temel belirleyici ticari krediler olmuştur.

Kredilerle canlanan ekonomide istihdam artışı ortaya çıkmıştır. Grafik 3 incelendiğinde Eylül 2021’de 29.4 milyon istihdam edilen kişi sayısı 30.9 milyon kişiye çıkmıştır. Bu dönemde istihdam edilen kişi sayısı 1.4 milyonun üstündedir. Bunun 1 milyonun üzerindeki kişi de ücretli çalışan konumundadır. Ancak Ağustos 2022 sonrasında istihdam edilenlerde bir gerileme olduğu da açıktır.

 

Grafik 3: Türkiye’de İstihdam Edilen Nüfus (15+), Ücretli Çalışan Nüfus ve Oranı (mevsimlikten arındırılmış)

Kaynak: TUİK Veri seti

 

Bu dönemdeki 1 milyon ücretli çalışanlardaki artışın; yaklaşık 287 bini sanayi, 650 bini ticaret ve hizmetler, 94 bini ulaştırma ve depolama, 139 bini de konaklama ve yiyecek hizmeti ve 41 bini de Mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler sektörlerinden gelmektedir. İnşaat işlerinde ise bu dönemde 48 bin artış olmuştur.

İstihdam artışı ağırlıklı olarak ticaret ve hizmetler ile sanayi sektöründeki artıştan kaynaklanmaktadır. Ancak bu artışın sanayideki ve ticaretteki daralma verileri dikkate alındığında sürdürülebilirliği tartışmalıdır. Nitekim İSO yayınladığı Türkiye İmalat PMI Endeksi 2022 Mart ayından bu yana 50’nin altındadır. Grafik 4 incelendiğinde Ağustos’taki endeks değeri 47.4 iken bu değer sürekli düşerek 45.7 düzeyine gerilemiştir.

 

Grafik 4: İSO Türkiye İmalat PMI Endeksi

Kaynak: İSO

 

İmalattaki bu yavaşlama, GSYH’daki büyüme artışına sanayinin katkısının azaldığını ortaya koymaktadır. Grafik 5 incelendiğinde, 2021’in 1. Çeyreğinden bu yana %7.5 in üzerinde büyüyen GSYH son çeyrekte %3.9 düzeyine geriledi. Bu gerilemede sanayinin payının çok önemli olduğunu görmekteyiz.

 

Grafik 5: GSYH Büyüme Oranı ile GSYH içinde  Gelir yöntemiyle Cari fiyatlarla İşçi Ödemeleri ve İşletme Artığı Oranı

Kaynak: TUİK Veri Seti

 

Sanayinin büyümeye katkısı 2021 son çeyreğinde %11,4 iken, bu katkı 2022 ilk çeyreğinde %8,2, ikinci çeyreğinde %7,9 iken son çeyrekte %0,3 olarak gerçekleşmiştir. Sanayideki bu yavaşlama İSO PMI endeksinin ve OECD haftalık verilerine de yansımış ve bu yılın son çeyreğinde %2.5 civarında bir büyüme ile karşılaşama olasılığımız giderek artmaktadır.

Türkiye’nin yüksek büyüme hızlarına eriştiği 2021 ilk çeyreğinden 2022 üçüncü çeyreğine kadarki dönemde emek aleyhine eşitsizlik artmıştır. Nitekim Grafik 5 incelendiğinde 2021’in ilk çeyreğinde işgücü ödemelerinin payı %31,2 düzeyinden 2022 ikinci çeyreğinde %22,6 düzeyine gerilemiştir. Bu dönemde işletme brüt artığı ise %59,1 düzeyinden % 68 düzeyine, net işletme artığı da %40,6 düzeyinden 48,6 düzeyine çıkmıştır. Son çeyrekte asgari ücrete yapılan zam gibi unsurlar bağlamında %1.1 lik işçi ödemeleri payında artış olurken, brüt işletme artığında aynı oranda biz azalış meydan gelmiş, ancak net işletme artığı %0,7 oranında artmıştır.

Sonuç olarak, Türkiye Eylül 2021’den bu yana uyguladığı politikalar Türkiye’de kur ve enflasyon artışına neden olurken, gelinen son aşamada yavaşlayan ve giderek artan resesyon riski ile karşı karşıyadır. İhracat artış hızındaki yavaşlama imalat sanayindeki üretimi daha da daraltacaktır. Bu durum kazanım olarak görülen istihdamdaki iyileşmeyi de olumsuz etkileyecektir. Diğer yandan ihracattaki yavaşlama dost ülkelerden yeni döviz girişi olmadıkça TCMB rezervlerini olumsuz etkileyecektir.  Böylesi bir durum, yanlış politikalarla büyüme, ihracat, istihdam artış çabası sonuçta daha yüksek kur, daha yüksek enflasyon ve durgunlaşan -işsizleşen ekonomiyi ortaya çıkarmaktadır.

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları