Sosyal Medya

Çetin Ünsalan: Takipteyiz

14 Ekim 2022

TBMM’de Sansür Yasası olarak nitelendirilen düzenleme yasalaştı. Bundan sonraki süreçte gazeteciler dahil yanlış bilgi verenler ve bunu sosyal medyada paylaşanlar hakkında hapis cezası dahil uygulanabilecek.

Meşhur 29. madde olarak nitelendirilen bu düzenlemenin alt başlığı da doğal olarak tepkilere neden oldu. Çünkü ‘yanıltıcı bilgi’ vurgusunda netlik yok. ‘Kime göre’ diye sorduğunuzda muhtemelen ‘bana göre’ alınacak bir yanıt daha çok tartışmalara neden olacak gibi gözüküyor.

Aslında mesele kurallara bağlı ve objektif değerlere göre, eşit uygulanacaksa sorun yok. Zira meseleyi tek taraflı tartışan bir yapı var ki bu bumerang etkisini kısa sürede düzenleyene getirir.

Uluslararası istatistik birimlerinin uyardığı TÜİK’i ne yapacağız? Gerçek olmayan ya da bir gün başka, diğer gün başka konuşan Bakan’ları bu düzenlemenin neresine koyacağız? Yandaş gazetelerin rüzgara göre değişen tutumlarına, halkın gerçeğinden kopuk embedded gazeteciliğine de eşit bir biçimde uygulanacak mı?

Mesela bir Bakan çıkıp ‘mart şubattan, nisan marttan iyi olacak’ derse ve felaket bir tablo ortaya çıkarsa ne yapacağız? ‘Dolar yakında 2 TL olmazsa, gelip yüzüme tükürün’ diyenleri nasıl değerlendireceğiz. Yoksa matematik kolay, zaten bir gazeteci mesnetsiz yorum yapmaz. Yapanları ne yapacağız?

Bu haliyle ‘takipteyiz’ derken, asıl bu sıcak gündemi bırakıp takipte olan asillere bakalım. Hayati ihtiyaçlarını karşılayamayan, açlık sınırının altında yaşayan insanların kredi ve kredi kartına sığınmasıyla yaşanan dramın boyutu büyüyor.

Asıl onlar takipte… TBB verilerine göre yılın 8 ayında borcunu ödeyemediği için 1 milyon 91 bin kişi daha yasal takibe düştü. Bunlarla birlikte vatandaşın bankalara borcu 1,3 trilyon TL’ye ulaştı. Aynı rakamın 2002 yılında 6,4 milyar TL olduğunu hatırlatmama sanırım gerek yok.

Bu patlama ekonominin ne halde olduğunu da anlatıyor. Sanayici deseniz finansmana ulaşamadığından yatırımları kesebileceğinden bahsediyor. Ama Merkez Bankası Başkanı çıkıp, piyasada kredi olduğunu, faizin de politika faizine yakın olduğunu söyleyebiliyor. Sahi bu son düzenlemede mesela bu açıklamayı işin neresine koyacağız.

Bir de fiyatlar meselesi var. Şu an gerek kredi kartlarında, gerekse de maaşların içinde en büyük gider kalemini gıda oluşturuyor. Elbette sonbaharda buna bir de enerji eklenecek. Ama zaten politika faizi belirlerken bu ikisini ‘yok’ sayıyoruz değil mi? Peki bunu yok sayan yaklaşımı ne yapacağız?

Önce gıda fiyatlarıyla ilgili fırsatçı aradılar; bulamadılar. Sonra dünyadaki fiyatlara sığındılar. Tüm dünyada arttığı gibi bizde de artıyor tezi ortaya çıktı. Peki FAO ile TÜİK arasındaki farkı ne yapacağız?

Son 6 aydır dünyada gıda fiyatları düşüyor; ama Türkiye’de önlenemez bir biçimde yükseliyor. Yeni ekonomik modele geçtiğimizden beri dünyada yüzde 4 artan gıda fiyatlarının, hesaplamalara göre ülkemizdeki artış oranı yüzde 92. Bunu ne yapacağız?

Sözün özü: Yanıltıcı bilgi, işine gelmeyen bilgi değildir. Gerçeğe aykırı beyan ve uygulamadır. Herkese eşit uygulamaya var mısınız? O zaman takipte sorun yok.

[email protected]

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları