Sosyal Medya

Çetin Ünsalan: İhracat fanatizmi zehirliyor

28 Ekim 2022

Bir ülkenin ürettiği malları dünyaya satması önemli mi? Önemli. Yani ihracat bir ülkenin gelirlerinin arttırması, refahı yakalaması için en önemli kriterlerden biri. Dünyadaki büyük ekonomilere baktığınızda da bunun doğru olduğunu görürsünüz.

Fakat meseleye üretim yapınıza bakmadan, yatırım dallarınızı sorgulamadan, planlama yapmadan yaklaşırsanız, ihracat yaparken ekonominin zehirlenmesi sonucunu yaratırsınız.

Ne yazık ki Türkiye’de son 20 yıldır dış ticareti yok sayıp, konuyu sadece ihracattan ibaret gören ve sadece ihracat rakamlarına odaklanan bir anlayış üreterek, satarak zarar etmemize, hatta üzerine bir de finansman sıkıntısı çekmemize neden oluyor.

Sonradan aşağı yönlü revize edilen 2023 yılı 500 milyar dolar ihracat hedefinizi hatırlıyor musunuz? Onu tutturmak mümkün olmadı ama bu iyi mi kötü mü oldu tartışılır. Çünkü kurguyu değiştirmeden salt rakama odaklanırsanız, sonuçları acı oluyor.

O süreçte yaptığım hesaplamalara göre, aynı mantıkla sergilenen bir dış ticaret anlayışında 500 milyar dolar ihracat hedefini yakaladığımız gün 750 milyar dolarlık bir ithalat gerçeği, 250 milyar dolarlık dış ticaret açığı önümüze geliyordu ve bu da yaklaşık 200 milyar dolarlık cari açık sorunu demekti.

Konuya buradan baktığınızda insanın ‘iyi ki yakalamadık’ diyesi geliyor. Çünkü rakamlar ekonomisine inananlar, sadece T cetvelinin gelirler hanesine baktığı için başımızı belaya sokmaktan başka bir sonuç yaratmıyor.

Çünkü ihracatın kelime anlamını özümsemekten yoksun bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Bir ülke tüm envanterlerini yapar; kendi ihtiyacı kadar üretir. Yani ihraç ettiği malı, sonradan ‘ihtiyacım var’ diyerek ithal etmez.

Sonrasında pazar bularak fazla üretmenin, kapasite arttırmanın ve ihraç etmenin yollarını arar. İşte ihracat budur. Yani üretip, ihraç edip, sonra da o ürüne ihtiyacın olduğunu anlayıp ithal ediyorsan ona dış ticaret değil; işbilmezlik denir.

Yetmedi… Ürettiğin ürünlerin ara üretimlerinin de ülkende temin edilmesini sağlar, böylece hem birim kazancını arttırır; hem ekonomiye dinamizm katar, arz güvenliğini yakalayıp, ürünün de geliştirilmesi için ortak ar-ge süreçleri yaratırsın.

İş burada bitmiyor. Sonrasında bu araştırma geliştirme iklimi sayesinde, yeni ürünler yaratır ya da mevcut ürünlerin farklılaşmasını sağlayarak, alternatifsiz kılıp; fiyatının yukarı çıkmasını sağlarsın.

Gerekli planlamayı yapmazsan, bir üretim fetişizmi içinde üretimi anlamadan, bir ihracat fanatikliği gölgesinde dış ticareti bilmeden yapılan faaliyeti, rakamlara bakıp başarı diye satamazsın. Ona iktisatta gizli iflas ya da Anadolu tabiriyle boşa kürek çekmek deniliyor.

Üretiyoruz; ihracatımız patlıyor diye anlatılırken, son gelen veriler bize hiç bir şeyin değişmediğini, değişmediği gibi gizli iflasın boyutlarının da arttığını ortaya koyuyor. Sadece bu yılın ocak-eylül döneminde, yani Cumhuriyet tarihinin rekoru diye satılan ayların toplamında ne yapmışız?

Son dokuz ayda dış ticaret açığımız 83 milyar dolar oldu. Daha da kötüsü ihracatımız yüzde 17 artarken, ithalatımız yüzde 40,4 yükseldi. Yani aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar bekliyor; kilogramı 1,3 dolar ortalamadan mal satıyor ve bunu başarı diye satıyoruz. Sonuç mu? İhracat fanatizminin ülkenin ekonomisini zehirlemesi…

 

[email protected]

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları