Sosyal Medya

Veysi Dündar yazdı: Pervin Buldan Ne Demek İstedi?

17 Temmuz 2021

“Fiyat aynıysa mal da aynıdır.”

Pervin Buldan son açıklamalarında kullandığı bir ifadeyle siyaset gündemini kaydadeğer şekilde sarstı.
Bu cümle şuydu :
“Seçimde HDP farklı bir şekilde davranırsa, bunun sorumlusu HDP olmayacak”

Cımbızla çekilip servis edildiği durumda etkisi doğal olarak oldukça fazla olan bu cümleden anlamamız gereken aslında basit bir gerçeklik :
“Fiyat aynıysa mal da aynıdır.”

HDP’yi şeytanlaştıran AKP/MHP ortaklığının bu tavrını taklit etmeye yeltenen tüm siyasi duruşların, HDP cephesinden görüntüsü aynı olacaktır.

Dünya demokrasiyi bizim gibi atlama taşı olarak değil her zaman bir amaç olarak görüyor.

Tabii ki mevcut iktidarın elinde kalan yegane kozu yani iç güvenlik kartını sonuna kadar kullanırken ortaya koyduğu akıl tutulmasına dönüşen politikaları taklit etmek imkansız. Bu modern siyasi tarihin görüp göreceği en makyavelist politikanın rakibi bulunmuyor.
Ancak bu politikaları eylemde olmasa da, sözde destekleyen muhalif kesimlerin varlığı da yadsınamaz.

Gerek CHP’de gerekse daha da yoğun olarak İYİ Parti’de görülen bu fırsatçı tavrın demokratik özden yoksunluğu tartışma götürmez.
Katalonya’da neredeyse İspanya’yı bölecek kadar cüretkar bir liderin önderliğindeki parti bugün Katalonya’yı yönetmeye devam ediyor. Bask bölgesinde de milliyetçi partilerin iktidarda olduklarını yazmıştım.

Dünya demokrasiyi bizim gibi atlama taşı olarak değil her zaman bir amaç olarak görüyor.

Sonuç olarak; HDP’nin legal bir siyasi parti olarak faaliyet göstermesine izin verilmemesi, yerel yönetimlerde kazandığı şehirlerin elinden alınması, siyasetçilerin hapse atılması, ülkede demokrasiyi 1980 darbesinden anımsanan pasajlara götürdü.

“Tüzel kişiler suç işlemez”

Türkiye bir taraftan terörle mücadeleyi kazandığını övünerek duyuran bir anlayışı yaşarken, diğer tarafta benzeri 28 Şubat’ta, 12 Eylül’de, 12 Mart’ta, 27 Mayıs’ta görülen bir siyaseti yasaklama anlayışıyla yüzyüze kaldı.

Bu çelişkili durumu içine sindiren iktidara karşı hayatın gerçeklerinin temsilcisi hep HDP oldu.
HDP uğradığı baskılar silahlı baskına varan bir hal almasına ve neredeyse öldürenin değil, ölenin suçlanmasına imkan verilmesine rağmen varlığını koruyor.

“Tüzel kişiler suç işlemez” temel kuralına rağmen partinin kurumsal varlığına dahi katlanamayan iktidarın benzeri ancak tek partili sistemlerde görülen bir özgüvenle HDP’yi dışlama çabasında pek bir geri adım emaresi görülmüyor.

Bütün bu görüntü içinde Pervin Buldan’ın sözlerini duyan herkesin zihninden bir “ne oluyoruz?” gölgesi geçti kaçınılmaz olarak. Tabi açıklamanın bütününü okuyunca “AKP’ye su yok” başlıklı ana fikri görmek mümkün.
Yine de HDP’yi muhalefetin ana blokuyla mesafeye yerleştiren bir ifade olduğu da gözden kaçmıyor söylenenin.

Diyalog kapısı ve eşitlikçi tutum

O zaman burada doğru tanım ve duruş nasıl sağlanacak?
Başta da söylediğimiz üzere HDP, AKP/MHP’ye ödediği bedelin benzerini kendisinden talep edenlere karşı ister istemez bir tutum geliştirmek zorunda. HDP kendisine katlanamayan her siyasi partiye “başımın tacısın” diyecek değildir.

Burada özellikle Davutoğlu/Babacan tarafından geliştirilen diyalog kapısının ve eşitlikçi tutumun öncelikle İYİ Parti’ye ve tabii ki CHP’ye yön vermesi lazım.

HDP’nin meşruiyetini sorgulamakla diğer siyasi partilerin meşruiyetini sorgulama arasında fark yoktur.
AKP’den Vatan Partisine, İYİ Parti’den BBP’ye kadar her partiye oy veren seçmenin HDP seçmeninden üstün bir yanı olabilir mi?

AKP, MHP gibi bir partiyle ittifak kurarak marjinal olmayı tercih etti ötekine katlanmak demek olan siyaset sanatını adeta parçaladı.
Kendi seçmenini ayrıcalıklı bir konuma koyarken HDP seçmeninin verdiği oyun temsil yeteneğini geriletti. AYM’ye iletilen kapatma davası bu yeteneği sıfırlama hedefini güdüyor.

“AKP ile masaya oturacak tek bir Kürt yoktur”.

Tıpkı 28 Şubat’ta yaşanıldığı gibi post modern bir süreçle siyaset dizayn edilmeye çalışılıyor.
Pervin Buldan’ın altını kalın koyu kalemle çizdiği üzere, HDP’nin AKP’yle hesabı mahşere değil seçime kalmıştır. Onun deyimiyle ; “AKP ile masaya oturacak tek bir Kürt yoktur”.

Bu haklı saptamanın arka planında yine Buldan’ın deyimiyle “ cezaevinde olan milletvekilleri, belediye başkanları, her gün operasyonlarla yöneticilerin tutuklanması, açılan davalar, fezlekeler, bütün hukuksuzluklar” vardır.

Türkiye sadece AKP’den daha iyi bir yönetimi değil, HDP’nin günah keçisi yapıldığı bir demokrasi enkazından çok daha iyisini hak ediyor.

Eski sağ’ın mümessili iki arkaik liderin arkasında sıralanmış bir anlayışı benimsemiş bir muhalefet de sistemin yeniden üretilmesinden öte katkı vermeyecektir.
Türkiye her şeyin iyisine ve yenisine layıktır.

16.7.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları