Sosyal Medya

İstanbul’un İdam Günü

25 Haziran 2021

Erdoğan 2023 vizyonundan vazgeçip önce 2053 sonra 2071 hedeflerine kayınca, aklıma Keynes’in meşhur “Uzun vadede hepimiz ölüyüz/In long run we are all dead” sözü geldi.

Damadının uzaya 4 şeritli yol yapsak inanırlar dediği bir seçmen kitlesine, bundan 50 yıl sonra “Herşey Çok Güzel Olacak” diyerek oy istemek aslında çok da mantıksız değil.

Kanal İstanbul’un gençlere iş, ailelere aş olarak döneceğini savunan Ulaştırma Bakanının bütün gençleri inşaat işçisi olarak görmek isteyişini de aynı cümleden okuyabilirsiniz.

Murathan Mungan’ın deyimiyle “ Bu ülkede herşey olabilirsiniz ama rezil olamazsınız” sözü hiç bu kadar geçerli ve güncel olmamıştı.

Seçime gitme cesaretinden yoksun bir siyasi iktidar Türkiye’nin sahip olduğu en büyük coğrafi varlığı geri dönülemez biçimde dönüştürecek bir projeyi halka sormadan hayata geçirme telaşı içinde…
Beyler aceleniz ne İstanbul Boğazının sahipleri size tebligat mı yaptı?

AKP iktidarının iktidar olma kavramı ile en ufak bir bağının kalmadığı, tam da tersine iktidar olmanın özüne bu kadar zıt bir tutum içinde gösteren daha iyi bir örnek olamaz.

İstanbul’un son seçimde 2 defa reddettiği bir akıl, İstanbul’u sonsuza dek değiştirecek bir projeyi hayata geçirecek “sözde” ilk adımı yarın atıyor.

İmamoğlu’nun deyimiyle aslında ilk adımdan ziyade bir gösteri, bir meydan okuma yapılıyor.

Ekonominin altı üstüne gelmiş, inşaat maliyetleri son birkaç yılda 4-5 kat artmışken, yeni bir beton proje için ortaya konulan bu acelenin arkasında kolektif iradeye, halk tercihine bir meydan okuma var.

Halkın gözünü korkutacak şekilde, “siz beni istemezseniz de ben sizin kabuslarınıza girecek bir projeyi hayata geçireceğim” demek bu.

Anadolu ve Trakya’yı milyarlarca metreküp beton ile tanıştıran AKP iktidarının, işleri zirvede bitirmek istediğinin nişanesi olarak Kanal Projesini hayatımıza sokması aslında bir yönüyle de şaşırtıcı gelmiyor.

İstanbul’a ihanet ettiğini hoparlörle anons eden fakat bu ihanetin bağımlılık yaratan bir iptila olduğunu da gözümüze sokan bir gerçeklik bu.

Sadece kanal değil etrafına yapılacak akıl ötesi bir şehir projesiyle de, İstanbul’un 25 milyonluk nüfusunu daha ne kadar artırabilirim diyen bu çılgın değil “zırçılgın” projenin asıl varlık nedeni de işte bu şehir kurma sevdası aslında.

İstanbul Boğazına yakın yerlerin tamamında nal toplayan 3.parti olabilenlerin, buranın üzerine kuma getirmeleri olarak da tanımlayabilirsiniz.

Üstelik madem İstanbul Boğazına alternatif kanal yapılıyor Çanakkale’nin başı kel mi? Neden bir Kanal Çanakkale de Marmara’dan Ege’ye kazılmıyor.
Bunu da iktidar kesimi cevapla mükellef.

AKP’nin demokrasiden, halk iradesinden ve meşruiyetten ne denli uzak olduğunu bu hiçbir zaman yapılamayacak Kanal projesi için yarın atılacak “çakma” temel töreninden görebiliriz.

İstanbul’da yaşayan bırakın insanları martısından kedisine, coğrafyaya dahil herkesi ve her kesimi etkileyen böyle bir hayaliniz varsa önce halka görüş sormalısınız.

İktidarı hazır ele geçirmişken Trakya’yı 2’ye, Anadolu’yu 8’e bölme fikrinizi uygulamak istiyorsanız, ahaliye de “siz ne düşünüyorsunuz?” demekde fayda vardr.
AKP’den/Erdoğan’dan böyle bir nezaketi tabii ki beklemiyoruz.

Bir defa iktidarı ele geçirip neredeyse sonsuza kadar kimseye bırakmamak için başvurmadığı yöntem kalmamış bir siyasi oluşum için siyasi nezaket teferruattır.

İstanbul’un peyzajının altını üstüne getirip karşısında hiçbir şey yokmuş gibi duranlar akıllarına daha irrasyonel proje gelmediği için bu Kanal Projesini hayata geçirmeye çalışıyor olmalılar.

Ayinesi iştir kişinin derler ya, sadece İstanbul’un son 20 yılda başına gelene bakmak bundan sonrası için fikir veriyor.

İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanının sözlerine kulak verelim :
Aslında temeli atılan Kanal olmasa da her başarısızlığın sonrasında “Halkından af dileyip, aldatıldık” diyen bir siyasi yapının oluşacak geri dönülemez hasarlar için af dileyecek zamanı da olmayacak.

İmamoğlu’nun yani seçilmiş başkanın sözlerinden anladığımız üzere aslında yarın Kanal temeli falan atılmıyor. Fakat yine de bunca ağır maliyeti ödedikten sonra endişemiz azalmıyor.

AKP’ye tanınan sürenin sonuna gelmiş bile olsak, ilave bir kabusun hayata damga vurmasında duyduğumuz endişe çok fazla.
Herşey daha da berbat olmasın. Tek dileğimiz bu.

Analiz, Veysi Dündar 25.6.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları