Sosyal Medya

Veysi Dündar: Duymak İstediğimiz Tek Cümle; “İstifa Ediyoruz”

20 Mayıs 2021

19 Mayıs’ın 100.yılı 2 sene önceydi.
Yazık ki hiç hakkını vererek kutlanmadı bu yıldönümü.
AKP iktidarının yeni bir paradigma yaratma hırs ve inadı, kültürel hegemonya kurma sevdası bu güzelim yıldönümleri adına yakışmayan utangaç ve mütevazi kutlamalara mecburcu bıraktı.

AKP’nin kadük bir ideolojiyi çok kötü metodlarla ülkeye tatbik etme ısrarı, iktisadi ve sosyolojik krizle neticelenen bir felakete dönüştü.

İnsanlığın uzun mücadeleler ve arayışlar sonucunda bulduğu çözümlere, iş yapma biçimlerine sırtını dönen bir anlayışın başarı şansı yoktu ancak 20 yılı aşkın bir süredir iktidar şansı buldu.

Tabii ki bu özünde pek çok yanlışın bileşimi ile mümkün oldu.
Yanlış ortaklar, demokrasiden kopuş ve giderek daha da yalnızlaşan ve yanlışta ısrar eden bir tek adam rejimi.

Bugün Sedat Peker’in gözlerimize soktuğu bu gerçeklik aslında 20 yılın tamamına yayılmış yanlışların bir anlamda şahikası, Nirvana’sı, zirvesidir.
Peki burada mesuliyet kimdedir?

“Kabahati gelin etmişler kimse istememiş” diye bir söz vardır Türkçemizde.
İktidar bileşenlerinin mesuliyet almama konusundaki dirayeti, kendilerini bile ikna edecek kadar gerçeklikten uzak. Buna karşılık bu zamana kadar yapılan tüm hataya, yanlışa, falsoya af dilenerek, “kandırılmışız” diyerek bakan bir anlayış için de beklenen bir tavır.

Ortalama ve altı demokrasilerde pek çok iktidarı tarihten silecek skandalları, akılla alay ederek bertaraf ettiğini varsayan iktidar için durum bu defa da farksız…

Oysa kazın ayağı öyle değil. Bu defa farklı. Bu zamana kadar hep bir “ötekileştirme” fırsatı doğmuştu. Kökeninde Siyasal İslam olan darbe girişimi bile bir şekilde, oluşumuna giden yoldaki hatalar göz ardı edilerek tarihe (en azından şimdilik) kaydedildi.

Fakat Sedat Peker’in devletin kaynak ve gücünün dolaysız kullanımını ifşa ederek, devletin mafyalaştığı, mafyanın devletleştiği bir süreci gözler önüne sermesi ezberleri baştan sona bozdu.

Peker’in milliyetçilik kodlarında doktora yapmış olduğu gerçeği vardı bunun arkasında. Değer istismarında uzmandı. Çünkü zamanın ruhu bunu gerektiriyordu. Bayrak ve seccadenin fütursuz kullanımı güç temerküzü için kafiydi.

Nasıl ki pudra şekeri ile lüks arabalara yansıyan gencin adı hem Hamza hem de Kürşattı, Peker’in de mitinglerinde sol el Bozkurt, sağ el Rabia’ydı.

Ülkedeki değerleri istismar ederek gençliğin bir kesiminin aklı çelinirken, toplumun nasıl bir felaketle yüzyüze kaldığını hep beraber gördük.

Üstelik simgelerle yüceltilen bu kavramlar, ülkenin güç skalasındaki pozisyonu ile beraber ne Uygur Türklerine fayda verdi ne de Mısır’da rejimden bir kör kuruş tahsil etti.
Rabiacı Bozkurtçular; Mısır Büyükelçisinden randevu almak için sıraya girdiler; Çin aşısı için Çin’in Uygur politikasına suskun kaldılar.

Ulvi Alacakaptan’ın deyimiyle “takva sandığımız parasızlıktan, yolsuzluktan çıkışta” halkın değerlerini acımasızca istismar edip, demokrasiyi kurban eden iktidar bugün, Sedat Peker’in tuttuğu kocaman boy aynasında gördüklerinden huzursuz.

“Bir çocuk tepkisiyle ben yapmadım, Miki yaptı” dercesine, faturayı muhalefete ciro ederek algı yaratmaya çalışan Soylu’nun, bu çabası ne kadar gerçeklikten uzaksa, bütün yaşananları Soylu’nun veya ima ve işaret edilen bileşenlerin üzerine yıkmak o kadar uzaktır.

AKP Erdoğan’sız boşlukta sallanan bir yapraktan ibarettir.
Erdoğan varlığını AKP’ye, AKP de Erdoğan’a borçludur. Bu karşılıklılık ilişkisinin vardığı aşama kimseyi hatanın kolektif ruhundan koparamaz.
MHP ve lideri Bahçeli’yi de son 5 yılda aralıksız aldığı yardımcı oyuncu Oscarı ödülü ile bu tabloda ayrı düşünemeyiz.

Zaten Thodex Fatih’in kurduğu ilişki ağı bize buradaki parasal yapıya dair ipucu vermişti. Burada da karelere yansıyan resimler en az Peker’in ifşaları kadar netti.
Şişeden çıkan cin, tüpü terk eden macun, açılan Pandora kutusu.

AKP’nin ama sadece onun değil ortaklığa soyunan MHP’nin nasıl bir amorf kütleye dönüştüğünü bize gösterdi.
Sorumluluk burada yetkiyi alan ve dağıtandadır.

Sadece devletin tüm kurum ve kuruluşlarını değil onun özü olan 3 kuvveti ve basını tek elde toplayanlar bugün yarattıkları yapının hesabını vermekle mükelleftir.

Bu ülkede kimsenin duymak istemediği iki sözcük:
“Milletim beni affetsin/Kandırıldık”tır

Millet önce bütün bu pespayeliğin en üst düzeyde mesuliyetinin teşhisini, sonra da demokraside tek taraflı müessese olan İstifa’yı beklemektedir.
Sonrasına bakacağız.

Analiz, Veysi Dündar 19.5.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları