Sosyal Medya

Veysi Dündar: ATATÜRK’E HAKARET VE SAĞIN YETMEZ AMA EVETÇİLERİ

1 Haziran 2021

AYASOFYA MİNBERİNDE ATATÜRK’E LANET OKUYAN İMAMA DAİR

Paris’te Notredame Katedralinde bir ayin. Rahip birden   ülkenin efsane komutanı De Gaulle’e lanet okumaya başlıyor, dinleyiciler arasında Macron da var. Sizce ne olur?
Ya da Almanya’da meşhur Köln Katedralinde protestan vaiz Alman birliğinin kurucusu Bismarck’a cehennemde yer beğeniyor. Ayini dinleyen Merkel ne yapar?
Bu defa Londra’da Westminster Katedralindeyiz, Canterbury Başpiskoposu başlıyor saydırmaya Hitler’in kabusu Churchill’e. Hem de Boris Johnson’un gözlerinin içine baka baka. Johnson nasıl tepki verir?

Anıları ülkelerin belleğinde yer etmiş liderlerin adı ortalık yerde ağza desturla alınır. Tabii bu herkesin onları seveceği anlamına gelmez. Churchill’i lanetlemek isterseniz Londra’nın göbeğinde Hyde Park vardır. Bir “Millet Bahçesi” değilse de bayağı yeşildir. Onun bir köşesi çenesi düşüklere ayrılmıştır. Burada herkes içtiği fazla sodanın gazını atar.

Bizde bırakın parkta konuşmayı, twitterda bile söz söylemek riskli gerçi. Ama bu kime söylediğinize bağlı biraz da…

Görülüyor ki bu ülkenin kurucu liderine, ortak değerine, her bayramda anısına çelenk konularak yad edilen Atatürk’e hem de İstanbul’un orta yerinde söz söylemek, lanet etmek serbest. Üstelik ülke yürütmesinin en tepesindeki ismin huzurunda….

Atatürk’ün Ayasofya ile ilgili iradesini ağır ve galiz biçimde eleştiren YÖK Başkanının kayınbabasının cüret ve cesaretine şaşmak yersiz.
AKP başkanının aksi beyanının daha senesi dolmadan 180 derecelik U dönüşü ile cevaz verdiği camiye dönüş projesinin asıl gayesi konusundaki tereddütlerim kayınbabanın bozuk Türkçesiyle ifade ettiği görüşlerle berraklaştı.

Belli ki asıl amaç Ayasofya’yı her daim bir meydan okuma vesilesi yapmak. Bir dünya mirası olan bu kadim yapının gezegenin her köşesinden ziyaretçiye ilham vermesini değil, hayali bir din savaşında cephe olmasını temin etmek. Zaten Diyanet Başkanı’nın elinde kılıçla bu savaşı her daim gözümüze sokması da boşa değil.

Bırakın İstanbul’u, İznik, Trabzon, Tatvan ve Enez’deki Ayasofyaları da aynı akıbete uğratan ve buna tuhaf bir vakıf mülkü gerekçesi uyduran bu aklın, ülkenin bütçesine girmekten alıkoyduğu milyarlarca dövize ilişkin en ufak bir kaygı duymadığı aşikar.

Bahçeli’nin (yada suflörü Yalçın’ın) en sevdiği sıfat tamlaması Kahpe Bizans ve Bizans Artığı malum.  Benim içinse, Bizans , bu topraklara izlerini çekinmeden bırakmış ve bugün bu ülkede akılcı bir turizm politikasıyla, bu izlerinin milyonlarca insana ekmek olarak geri döneceği gerçeğinden ibarettir.

Fakat Türkiye çelişkiler ülkesidir. Otoyolunu 300 liraya geçer, metrekaresi 100 bin liraya ev alırsınız da, sokağa çıktığınızda çöplerden topladığını el arabasında taşıyan insanlara tesadüf edersiniz. Türkiye’nin bu şizofren ortamı içinde tarihiyle kavga eden siyasetçilere şaşmak yersizdir.

Onlara kendi partisinin vekilinin oğlu neden bir dolandırıcı ile bakan makamına çıkmış diye soramazsınız.

Peki iktidar atını bu hipodromda dolu dizgin koştururken sadece kendi yandaşları mı yolları açıp temizliyor. Tabii ki hayır…

Nasıl ki Anayasa Referandumunda hala kulakları çınlatılan “yetmez ama evetçiler” varsa ve bunlar çoğunlukla solcuysa, özellikle Ayasofya gibi konularda zuhur eden sağ “yetmez ama evetçiler” mevcuttur.
Tipik örneği Yusuf Halaçoğu gibi sözde muhalif özde müttefik bir tarihçidir. Bunlar Atatürk’ün 1934’te attığı imzayı sahtelikle itham ederler. Onlara göre Atatürk’ün müzeye dönüşüm kararı sahtedir. Tabii bunlar Atatürk’ün ömrünün son 4 yılını kendinde olmadan geçirdiğini söyleyemezler. Ama bir insanın attığı imzanın sıhhatini tam 4 yıl boyunca sorgulamayacağına inanmak başka türlü mümkün olmaz. Atatürk son 4 yıl delirmediyse bir kez olsun bu Ayasofya’da neden namaz kılınmıyor diye merak etmez miydi Allah aşkına Yusuf Hocam …. ( Kendisi sevdiğim muhabbetim olan ilmine inandığım bir tarihçidir. İyi niyetlidir. Ama herkes iyiniyet taşlarının nereye döşendiğini iyi bilir…)

Sağın bu yetmez ama evetçi kadrosu bugün Ayasofya minberinde Atatürk’e edilen hakaretlere verdikleri katkıyla anılacaklar maalesef.

ABD’nin 45 yıllık soğuk savaş beyin yıkamasıyla oluşan eski sağın günümüze ulaşan iki mümessili; yani AKP ve MHP’nin din istismarından öte bir manası olmayan “AyasofyaShow”’una ram olan bu kesim iktidarın bu kabil söylemleri ile yazık ki motive olmaktadır.

Türkiye’de Meral Akşener önderliğinde yola çıkan yeni sağın, bu “yetmez ama evetçi” sağ   ile mücadelesi ülkenin geleceğini belirleyecektir. O yüzden yeni sağın bu tür yüklerden mutlaka arınarak ilerlemesi gerekmektedir.

Analiz, Veysi Dündar 1.6.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları