Sosyal Medya

Cemre Yoldaş yazdı:  ULTIMA MANET SPES: UMUT SONA KALIR

28 Temmuz 2021

 

“Prometheus kutsal ateşi tanrılardan çalarak insanlara verdi ve buna öfkelenen Zeus şunu söyledi: Iapetus’un oğlu [Prometeheus], tüm ötekilerden farklı olarak, nasihatlerden haberi olan sen, ateşi çaldığın ve benim aklımı çeldiğin için seviniyorsun – senin için ve senden sonrakiler için ne büyük bir ıstırap. Onlara ateşe karşılık olarak ruhlarının derinliklerinde hissedecekleri ve kendi kötülüklerini yüreklerinde hissedecekleri bir kötülük vereceğim.’’ Hikâye böyle başlar…

“Zeus, kutsal ateşin insanlara verilmesinden dolayı öfke dolmuş ve insanlardan intikam almak için bir plan yapmış. Demirci Tanrı Hephaestus’a balçıktan bir kadın yapmasını istemiş ve kadın yaratılarken diğer Tanrılardan kadına bazı özelikler vermesini istemiş. Bundan dolayı Afrodit kadına dişiliğini, Athena ileri görüşlülüğünü, Hermes ise inatçılığı ve meraklı olma özelliğini vermiş. Kadın, tanrılar tarafından ortaklaşa yaratıldıktan sonra Zeus kadına ‘Tanrıların armağanı’ anlamına gelen Pandora ismini vermiş. Ardından da intikamını almak için kadını yeryüzünde Prometheus’un kardeşi Epimetheus’un karşısına çıkarmış. Zeus’un intikam planı işe yaramış ve Epimetheus Pandora ile abisinin itirazlarına rağmen evlenmiş. Ancak bu, Pandora’nın yeryüzünde kalabilmesi için Zeus’un intikam planının sadece başlangıcıymış. Zeus’un asıl planı Pandora’yı yeryüzüne göndermeden önce ona verdiği ve açmaması için özellikle tembih ettiği güzel kutuda gizliymiş.

Pandora, kutuyu açmadan belli bir süre yeryüzünde yaşamış ancak bir an gelmiş aklına kutunun içinde ne olabileceği düşünmeye başlamış. Pandora kutuyu açmamak için tembihlendiğini hatırladıkça kutu daha da ilgi çekici hale gelmiş ve içindeki merak duygusuna yenilerek kutuyu açmış. Kutu açıldığı anda kutunun içinden dertler, kederler, hastalıklar, şiddet, açgözlülük, yaşlılık, delilik, ölüm gibi birçok kötülük insanlığı sonsuza kadar rahatsız etmek için uçarak yeryüzüne yayılmış. Pandora bu uçan şeylerin karşısında o kadar paniklemiş ki sandığın kapağını hızlıca kapatmış. Kapak kapandıktan sonra kutudan çıkmayan tek bir şey kalmış: Elpis.”

 

Kimine göre “umut” kimine göre “aldatıcı beklenti” olan Elpis…  Bazı filozoflara göre umut; hedefe ulaşma beklentisinin duygusal bir ögesidir ve insanları hedeflerine ilerleme konusunda motive eder. Bazılarına göre ise; insanların isteklerini elde etmek için inandıkları kalıcı inançlardır. Aristoteles, umudu “uyanık olan insanların rüyası” olarak tanımlarken, Nietzche, umut kavramının iyimser ve istek dolu olan tarafına değil karanlık tarafına vurgu yapmıştır. Nietzche’ye göre; Pandora’nın yeryüzüne getirdiği kutu dıştan bakıldığı zaman güzel, baştan çıkarıcı ve oldukça ilgi çekici ve Tanrılar tanrısı Zeus tarafından kendisine verilmiş bir mutluluk kutusuydu.  Ancak bu kutunun mutluluk ile bir alakası yoktu, aksine içi kötülüklerle doluydu ve Pandora bu kabın dıştan gözüktüğü kadar güzel olmadığını tek bir kötülük dışında tüm kötülükler dışarıya çıktığı zaman fark etmişti. Dolayısıyla insan, bu kabı elinde tuttuğu zaman kendi emrinde olan bir hazineye sahip olduğunu düşünüp canı her istediğinde o kaba elini uzatmıştı. Çünkü Pandora gibi insan da bu kutunun sadece kötülüklerden oluştuğunu ve kutuda kalan kötülüğün en büyük kötülüklerden biri olduğunu bilmiyordu. Umut öyle bir kötülüktü ki; insana eziyet ediyor ve de çektiği eziyetin süresini uzatıyordu. Tam da Zeus’un istediği gibi çok daha fazla eziyet çeken, eziyetini bir türlü kestirip atamayan ve hep yeni eziyetler çekmeye mahkûm olan insanlık… Umut insana tam olarak bunu yapıyordu.

Filozof Gabriel Marcel ise; ne Aristoteles gibi umudun iyi tarafını ne de Nietzche gibi umudun karanlık tarafını savunmuştur.  Marcel umudun çift yönlü olduğunu vurgulamıştır ve ona göre; umut, insanlar için bir yaşam biçimidir. İnsan hem kendisine hem de dünyaya yabancılaşmadan yaşam yolculuğunda rotasını belirleyebilmek için umuda ihtiyaç duyar.  Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir nokta vardır ki; o da insanların bu yolculukta sürekli seçimler ile karşı karşıya kalmasıdır ve buna ek olarak bazı seçimlerin insanlara umut yerine hayal kırıklığı olarak tekrar geri dönüyor olmasıdır

Umut, sadece geleceğe bakmakla kalmaz aynı zamanda insanlara mevcut zorluklara katlanabilme gücü de vermektedir. Bu yüzden umut, kurtuluşa yönelik ortaya çıkmaktadır, dolayısıyla umudun en yüksek olduğu nokta aynı zamanda hissedilen çaresizliğin de en yüksek olduğu nokta olabilir. İmkânsızlık düşüncesini de beraberinde getiren bu çaresizlik hissinde umut etmek, insanları pasifleştiren bir biçim kazanabilir. Sadece umut etmek insanları hedeflerine ulaşmasını sağlayacak diğer eylemleri yapmaktan uzaklaştırır ve bunun yerine yalnızca “dilemek” biçimi alan bir beklenti haline sürükler. Umut, insanların hedeflerine varmasına yönelik etkinlikleri motive edici bir karaktere sahipse ve insanlar bu umutla birlikte harekete geçiyorsa bu “eylemsel” umut olarak karşımıza çıkarken; insanı pasifleştirerek edilgen bir konuma soktuğu ölçüde “umut beklentisi” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Soren Kierkegaard’a göre ise bu eylemsizlik noktası “işkence içeren ölümcül bir hastalık”tır. İşkenceyi oluşturan şey ise insanın acıyla can çekişmesine rağmen ölememesi ve istediği hedeflere varamamasıdır.

Peki, insanlar işkence içeren ölümcül bir hastalığın pençesinde yaşamaya neden isteklidir? Çünkü umut duygusu, gerçekleşmemiş olanla ilgilidir ve insanlar geleceğe ilişkin olumlu beklentiler içerisinde olduğunda beynin insanların kendilerini mutlu hissetmesini sağlayan dopamin adı verilen önemli bir kimyasal salgılamaya başladığı bilinmektedir. Dolayısıyla insanlar olumsuz bir sonucun getireceği acıyı o an kabul etmektense umuda sarılmayı tercih ederler.

 

Yatırımcıların da araştırmadan ya da yeterli bilgiye sahip olmadan bir piyasada işlem yapmaya başlaması ve yaptığı işlemlerden oldukça yüksek karlar beklemesi bununla ilgilidir. Hatta yatırımcıların riskli piyasalardan, oldukça kısa vadelerde, oldukça yüksek kar beklemeleri, piyasaya yatırım yapmadan önce başladığı ve yatırım yaptıktan sonra kuvvetlenerek devam ettiği bilinmektedir.

Yapmış oldukları yatırım sonucunda elde etmeyi umut ettikleri yüksek karlar ile hayallerinde evler, arabalar satın alıp bambaşka bir dünya kuruyorlar. Çünkü yatırımcı o an umut ettiği şeyin kendisine yaşattığı mutluluğu, gelecekte karşısına çıkacak olan gerçekliğe tercih etmektedir. Bundan dolayı da yaptıkları yatırımlarda kâr elde etseler bile elde ettikleri kâr, umut ettikleri kardan daha düşük bir seviyede kaldığında kâr realizasyonuna gitmemeyi tercih edebiliyorlar. Zarar ettiklerinde ise kurmuş oldukları hayal dünyasından gerçekliğe geçiş yapmakta zorlandıkları için stop seviyelerini kaçırabiliyorlar. Planlarını hep olumlu sonuçlar üzerine yaptıkları için de sonuç olumsuz olduğunda çoğunlukla paniklemeye başlıyorlar. Kısaca; bu şekilde işlem yapan yatırımcılar, umudun gerçekliği çürüten tarafıyla karşılaşmış oluyor.

Yatırımcının yapmış olduğu yatırım sonucunda, umut ettiği şey yerine hayal kırıklığına sahip olması yatırımcının bir sonraki yatırım kararlarına da yansımaktadır. Çünkü hayal kırıklığı ile karşılaşan beyin “habenula” adı verilen bir bölgeyi aktif hale getirmekte ve bazı amino asitlerle etkileşime girerek yaşanılan acıyı yorumlamaya çalışmaktadır. Yorumlama sonrasında ise duygusal acının yoğunluğunu belirlemektedir. Kısaca; beyin, insanların yaşadığı hayal kırıklıklarını hissetmekte ve ardından bu tarz deneyimi insanların dengesini ve sağlığını olumsuz yönde etkileyen deneyimler olarak kodlamaktadır.

Bununla birlikte, insanlar fiziksel bir acı yaşadığında beyin bu acıyı hafifletmek için endorfin üretimini tetiklerken duygusal bir acı ile karşılaştığı zaman serotonin, dopomin ve endorfin üretiminde düşüşler meydana gelmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse; insanların umut ettiği şeylerin gerçekleşmemesi sonucunda insanların iyi hallerinden sorumlu tüm modeller belli bir süreliğine beyinden uzaklaşmış oluyor. Yatırımcı hem kaybetmiş olduğu paradan dolayı hem de umut ettiği şeye ulaşamamış olduğu için kendini mutsuz, her şeyden bıkmış, sinirli ve doğru kararlar vermekten uzak bir ruh haline bürünebiliyor. Ne yazık ki yatırımcının bu hali sadece yatırım yaptığı piyasaya değil yaşamının birçok noktasına da yansımaya başlıyor.

Eğer yatırımcı bu aşamada ara vermeden yeni yatırımlar yapmaya devam eder, yeni yatırımlarında da zarar ederse tam anlamıyla umutsuz bir duruma düşüyor. Bu noktada ise psikolojik olarak depresyonlara, fizyolojik olarak migren, kas kasılmaları veya çarpıntı gibi sorunlara (beynin psikolojik acıyı fiziksel bir acıya döndürmesinden dolayı) karşı da savunmasız kalıyor.

Yatırımcı, riskli piyasalara yatırım yapmaya karar verdiği zaman bu piyasalara Pandora’nın kutusu ile birlikte geldiğini, yatırım yaptığı piyasalarda parasını değil umutlarını ortaya koyduğunu ve umutların kendi içerisinde çelişkilerle dolu olduğunu hatırlamalı.  Çünkü umut, risklerin fazla olduğu yerlerde bile yatırımcıları gerçekçi olmayacak biçimde iyimser olmalarına neden olabilir. Eğer portföylerinde olumlu bir ilerleme istiyorlarsa gerçekçi ve makul umutların kendilerine eşlik etmelerine izin verip yanlış temele dayalı olan umutlara tutunmamalılardır. Unutmayın ki kutunuzdaki Elpis’in iki anlamı var: Bir tanesi sizi hedeflerinize ulaştırmak için harekete geçirecek olan umut bir diğeri ise sizi aldatıcı beklenti içerisine sokacak olan umut… Eğer maddi koşulların dışında kalan alanlardan biri olan umut, sizin yatırımlarınız için kendini önemli olarak gösteriyorsa, unutmayın ki kazancınız ya da çöküşünüzde aynı kaynağa bağlıdır, bu yüzden elinizde taşıdığınız Elpis’i nasıl yorumlayacağınız size kalmış…

 

Kaynaklar:

Burton, N. “Is Hope Good or Bad?”, 2017.

Erş, S. “Psikoloji’de Umut”, 2017.

Koc, E. “Bir Umut Metafiziği Olarak Gabriel Marcel Felsefesi”, 2008.

Seltzer, L. “7 Downsides of Hope”, 2018.

Sırma, G. “Pandora’nın Kutusu’ndan Çıkanlar”, 2021.

“Hayal Kırıklığının Etkisi: Niçin Canınız Yanar?”  https://aklinizikesfedin.com/hayal-kirikliginin-etkisi-nicin-caniniz-yanar/

“Pandora’nın Kutusu Efsanesi” https://www.mitolojiktanrilar.com/pandoranin-kutusu/

 

 

Cemre Yoldaş yazdı: YATIRIMCILAR VE BAL MUMU KANATLARI

FÖŞ-Artunç Kocabalkan:  Bayram bitti şimdi ne olacak?

 

Borç sarmalındaki yurttaş borsadaki tehlikeli sularda

 

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları