Sosyal Medya

Cemre Yoldaş yazdı: YATIRIMCILAR VE BAL MUMU KANATLARI

5 Temmuz 2021

“Daidalus adında Atinalı bir zanaatkâr ve sanatçı varmış. Eli her sanata yatkın olduğu için kendisine ‘ustaca işleyen’ anlamına gelen bu isim verilmiş. Daidalus, Atina’da çalıştığı dönemde yeğeninin başarısını kıskanarak onu öldürmüş ve cinayet ortaya çıkınca da Girit Kralına sığınmış. Girit Kralı ise bu sığınma isteğini kabul etmiş ve Daidalus ’tan bir labirent inşa etmesini istemiş. Bu labirentin içine Kraliçenin boğadan olan oğlu Minatarous kapatılmış ve her yıl Minatarous’a 7 kadın 7 erkek kurban edilmiş. Bu durumdan rahatsız olan Atinalı kahraman Thesesus labirente girerek Minatarous’u öldürmeye karar vermiş ancak Labirentten tekrar nasıl çıkacağını bilmiyormuş. Daidalus ’un aklına bir yumak ip fikri gelmiş, bu fikirle birlikte labirentin merkez yapısını Thesesus’a anlatmış. Thesesus, labirentin merkezine girerken elinde taşıdığı ipin yumağını dışarıda bekleyen Kralın kızı Ariadne’ye vermiş, bu sayede Minatarous’u öldürerek labirentten çıkabilmiş. Ancak Kral bu duruma çok öfkelenmiş ve yardım edenin Daidalus olduğunu öğrendiğinde Daidalus ile birlikte Daidalus ‘un oğlu İkarus’u labirente mahkûm etmiş.

Labirenti yapan Daidalus olmasına rağmen hangi yoldan çıkacağını bulamamış. Bu yüzden labirentten çıkmak için başka bir şey düşünmeye başlamış ve aklına kanat yapma fikri gelmiş. Daidalus ahşap bir yapı üzerine kuş tüylerini yerleştirmiş ve onları bal mumu ile desteklemiş. Kanatlarından birini oğlu İkarus’a vermiş diğerini de kendi almış. Ancak uçmadan önce İkarus’u dengeli uçabilmesi için özellikle uyarmış. Eğer yüksekten uçarsa kanatları bal mumundan yapıldığı için güneş onları eritecek ve düşmesine neden olacakmış, alçaktan uçarsa ise kanatları okyanusa değecek, ıslanacak ve gene düşmesine neden olacakmış. Bu yüzden de önemli olan dengeli uçabilmesiymiş. İkisi de uçmaya başlamış ancak belli bir süre sonra İkarus babasının tembihlediği sözleri unutmuş ve olması gerekenden daha yükseğe doğru uçmaya başlamış. Genç adam o kadar yükselmiş ki Güneş Tanrısı Helios bunu kendisine yapılan saygısızlık olarak algılamış ve güneş ışınları İkarus yükseldikçe bal mumunu eritmiş, kanatları yanmaya başlamış. Bunun üzerine İkarus yükseldiği yerden hızla denize düşmüş ve boğularak ölmüş.”

Mitolojik hikayelerde; aydınlanmanın, Hristiyan sembollerinde; doğruların zihnini, aydınlatan adalet güneşinin, Platon için zekanın sembolü olan kanatlar… Ancak zavallı İkarus ’un kanatları bu kadar ilahi değildi. Çünkü onun kanatları bal mumundan yapılmıştı. “İşlevsel yetersizlik” anlamına gelen bal mumundan… İkarus, kimine göre daha meraklı ve bilinmeyeni çözmeye daha istekli olduğu için birçok kişiden daha cesaretliydi. Kimine göre ise, İkarus’un dikkatsizliğini genç oluşundan kaynaklıydı, bazılarına göreyse bu dikkatsizliğin sebebi bal mumundan olan kanatlarına çok güvenmesindendi. Ne yazık ki; kanatlarının neler yapıp neler yapamayacağının bilincinde değildi. İkarus’un kendi sorununu aşmak için bir çözüm yolu ve bunu gerçekleştirecek kanatları vardı ancak bu çözümü sonuçlandırabilecek yeteneğe ve bilince sahip değildi. Dan Ariely “Akıldışı ama Öngörülebilir” kitabında ellerinden geleni yapmak ile yerinde kararlar verebilmenin aynı şeyler olmadığını söylemişti. İkarus da Girit labirentinden kaçmak için elinden geleni yapmıştı ancak yerinde karar verememiş oluşu onu ölüme sürüklemişti.

Ekonomist Danny Miller 1990 yılında yazdığı kitapta İkarus’un hikayesini baz alarak “İkarus Paradoksu” terimini ortaya koymuştur ve şöyle demiştir: “Zaferleri ve güçleri onları sık sık düşüşlerine neden olacak aşırılara sürükler. Başarı;  uzmanlaşmaya, abartmaya, güvene, gönül rahatlığına ve dogmatikliğe yol açar”.  İkarus Paradoksuna göre; nasıl ki İkarus’un labirentten kaçarak özgürlüğünü kazanmasını sağlayan kanatlar aynı zamanda İkarus’un düşüp ölmesine neden olmuşsa şirketleri belli bir zaman için başarılı kılan unsurlar da onların çöküşlerine neden olabilmektedir. Başarı ve başarısızlığa aynı unsur neden olduğu bazı durumlar bir paradoksa sebep olmaktaydı. Miller’e göre başarılı şirketlerin çökmesine neden olan şey onların kayıtsız hareketsizlikleri değil yanlış türden yapılan çok fazla faaliyetlerin olmasıdır.

 

Başarılı şirketler, rekabet için özel niteliklerini uygularlarken gerekli disiplini uygulayamadıkları için kendi sonlarını hazırlıyorlar. 1996 yılındaki Fortune 100 şirketler listesine ve 2006 yılındaki 100 şirketler listesi karşılaştırıldığında bu gerçek daha da göze çarpmaktadır. Bu karşılaştırmaya göre; 1996 yılında başarılı olan 66 şirket 10 yılın sonunda devamlılığını sürdürmüyordu. Her 10 senede bir böyle bir karşılaştırma yapılsa “çok başarılı” şirketlerin başarılı kalmakta zorlandıkları gözlemlenebilir. Buna şirketlerin kibirli, gereğinden daha fazla cesaretli oluşu ya da planlama sorunu gibi çok fazla sebep bulunabilir. Ancak ortaya çıkan körlüğü göz ardı etmemek lazım. Daha önce başarılı olan bir hareket planı uzun süre devam ettirmenin tehlikelerine karşı ortaya çıkan körlük. Bu körlük şirketlerde, organizasyonlarda görüldüğü gibi bireysel yatırımcılarda da ortaya çıkabilmektedir.

 

Riskli piyasa işlemlerinde yatırımcıların paradoksu ilk işlemlerini kar ile kapattıkları zaman başlıyor

 

Bu paradoksta yatırımcı, riskli olarak gördüğü piyasaya kendince az miktar bir para ile yatırım yapmaya başlıyor. Eğer şansız ise ilk işlemi kâr ile kapatıyor hatta daha da şansızsa ilk işlem sonrasındaki diğer deneme işlemlerini de kâr ile kapatıyor. Ardından piyasanın o kadar da riskli olamayacağını düşünerek yatırdığı para miktarını arttırıyor. Belki bu sefer bazı kayıplar yaşıyor ama genel olarak yatırım hesabı tekrar toparlıyorsa bir sonraki işleminde güneşe ne kadar yaklaştığını ve uçmasını sağlayan kanatların bal mumundan yapıldığını unutarak kayıp yaşadığı zaman telafi edemeyeceği bir para miktarı ile yatırım yapmaya başlıyor. Eğer bunun için kendi birikimi yoksa kaldıraçlı işlemler veya kredili işlemler kullanarak risk düzeyini daha da arttırıyor. Çünkü yatırımcı artan özgüveninden dolayı dengeli uçmak yerine en yüksekten uçması gerektiğini düşünüyor. Bu yüzden de düşüşü, yatırımcının beklemediği bir anda ve hızlı bir şekilde oluyor.

Filozof Bertrand Russell buna “Tümevarımsal Bilgi Sorunu” adını vermiş ve şunu sormuştur: “Bildiğimiz şeyi nasıl biliriz?”, “Sonlu bilinene dayanarak sonsuz bilinmeyenin özelliklerini nasıl anlayabiliriz?” Tümevarımsal Bilgi Sorununun en bilindik örneklerinden biri Hindi hikayesidir. Şükran gününde kesilmek için alınan bir hindi düşünün bu hindi her gün birisi tarafından beslenmektedir. Hindi, her geçen gün kesileceğe güne yaklaşırken her gün gözlemlediği şeyden dolayı kendini daha fazla güvende hissetmeye başlamıştır. Sonunda ise güven duygusu en yüksek düzeye ulaştığı anda kendisini bekleyen tehlike de doruğa ulaşmıştır. Şükran günü ise hindi için beklenmedik bir şey olmuştur. Bu yüzden gözlem yolu ile edinilmiş bilgiler de içerisinde birçok tuzak barındırabilmektedir.

 

Yatırımcılar da geçmiş deneyimlerini dayanarak yeni yatırım kararları almaktadır

Elbette ki yatırımcılar önceki deneyimlerden çok fazla şey öğrenecektir ancak unutmamak gerekir ki öğrenilen şeyler sanılan şeylerden daha azıdır ve arada tüm farkı yaratan, yatırımcıyı büyük bir zarardan kurtaran ya da büyük bir zarar ile baş başa kalmasına neden olan bu “biraz daha az” kısmıdır. Geçmişte geçerli olan şey biraz daha az kısmın devreye girmesiyle beklenmedik bir anda geçerliliğini yitirerek yerini “keşkelere” ya da “nasıl böyle bir hata yaptım” cümlelerine bırakabilmektedir. Kısıtlı rasyonelliğe sahip bireyler olarak ne yazık ki çok geç endişeleniyoruz; iş işten geçtikten sonra…

İkarus tutkuların esiri olmamak, yeteneklerin rasyonalite ile uyumlu bir şekilde kullanabilmenin ne kadar önemli olduğunu gösteren Mitolojik karakterlerden birisi olmuştur. İnsanlar sahip oldukları yetenekleri mantıklarıyla harmanlayabildikleri ve tutkularını akıl kontrolünde tutabildikleri zaman başarılı olmaya başlayacaklar ya da var olan başarılarını sürdürebileceklerdir.

“Fakat tüm hayatım boyunca sözünü etmeye değecek herhangi bir kaza hiç yaşamadım. Denizlerde geçen bunca yıl içinde zor duruma düşmüş yalnızca bir gemi gördüm. Hiç kaza geçirmiş bir gemi görmediğim gibi kazazede de olmadım hatta felaketle sonuçlanma ihtimali olan bir durum dahi yaşamadım.” Kaptan E.J Simith, 1907 (1912 yılında batan Titanic gemisinin kaptanı)

Cemre,

 

 

Kaynaklar:

DHIMAN, A. “Icarus Paradox: Why Successful Ventures Fail?” ,2020

GUREL, E; MUTER, C. “Psikomitolojik Terimler: Psikoloji Literatüründe Mitolojinin Kullanılması”

KARAORMAN, T. “İkarus’un Hikayesi – Yükseliş ve Düşüş” ,2018

Vermeulen, F. “Businesses and the Icarus Paradox”, 2009

 

Cemre Yoldaş yazdı: BORSADA YATIRIMCIYI ÖLDÜREN DÖNGÜ

 

Zeynep Aktaş: Borsa’da 9 büyük hata

 

Financial Times: Hisse senedi fonlarına para girişi tarihi zirvelerde

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları