Sosyal Medya

Çetin Ünsalan: Finansal okuryazarlık sadece vatandaşa mı?

1 Eylül 2025

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Kurumsal Yatırımcı Dergisi için bir yazı kaleme alan SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, altına imza atacak düşünceleri dile getirdi. Özellikle finansal okuryazarlığın önemine dikkat çeken SPK Başkanı, bunun sadece bireyleri ilgilendiren değil, aynı zamanda kamusal bir ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.

Yatırımda bilinçli olmanın önemine değinen ve burada yapılan yanlışların sadece kendi zararına değil, piyasanın sağlığına da zarar verdiğini belirten Gönül’ün bu uyarıları bence bireysel tüketiciden yatırım yapacak tasarrufu olanlara, aile bütçesi yönetmekten firmaların karar vericilerine kadar herkese tavsiye olacak nitelikte.

Buraya kadar sorun yok. Ama bundan yola çıkarak bir soruyu gündeme getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tüketicisinden üreticisine kadar herkesin sahip olması gereken bu okuryazarlık ve buna uygun davranış modelinin kamu yönetiminde de olması gerekmiyor mu?

Fizibilitesi yapılmamış yatırımlardan yıllarca ödeme yapılacak işlere, finansın bu işlere ayrılmasından bütçenin sürekli zarar veren haline, bireyleri kısıtladıkça reel sektörü sıkıştıran yapıya kadar ders çıkarılması gereken bir dizi başlık burada da yok mu?

Belli bir bilinç içinde yapılması gereken harcamalardan, bütçe disiplinini sadece bitmiş insanlardan vergi almak üzerine kurgularken, maddi ya da sosyal getirisi olmayan işlere kaynak aktarmaya, hatta borçlanmaya kadar kamu yönetiminde de tartışılması gereken, israfa varan kötü kaynak kullanımı söz konusu değil mi?

Mesela finansal okuryazarlık kamu yönetiminde, daha doğrusu iktidarda ve ekonomi yönetiminde olsaydı KKM diye bir sistem, ülkeye mucize diye sunulabilir miydi? Ticaret yaptığımız insanlar, gereksiz hamasetle gerginliğin parçası haline getirilir miydi?

Hukukun, ekonominin, dış siyasetin, yatırımların, eğitimin, sağlığın ve aklınıza gelebilecek tüm başlıkların temelinde analitik zekâ ürünü olan yaklaşımlar yerine, günübirlik ve durumu kurtarmayı hedefleyen bakış açıları yaşayabilir miydi?

Elbette vatandaşın finansal okuryazarlık seviyesini arttırmamız gerekir. Fakat Adile Naşit – Münir Özkul’un masa başında yaptığı bütçenin Yeşilçam’a yansımış hali zaten bizim gerçeğimiz değil miydi?

Onu, zenginleşme yaratmadan, insanların cebine kredi ve kredi kartı koyarak, tüketim ekonomisi üzerinden ithalattan ve sıcak paradan kasayı doldurup, ülkeyi bugün borca batırmak sizce de finansal okuryazarlığa sahip bir bakış açısının eseri mi?

Ya da kullanılmayan yolları, havalimanları, bu gerçekliği ortadayken geçiş garantileri vermek, yolcu garantisi sunmak, finansal okuryazarlığa sahip insanların imza atacağı işler mi? Bir ülkede insanların maaşını açıklanan enflasyon baz alıp, hedef enflasyon üzerinden arttırmak, buna karşılık vergi gelirleri yüzde 62 artarken, faizi de bütçe açığını da 2 trilyon TL seviyesine çıkarmayı başarmak nasıl bir bilgeliğin eseri?

Vatandaş elbette bilinçlensin. Ama balık baştan kokar ilkesini göz ardı ederek, çaresiz insanların bilinçlenmesi bekleyerek kurtuluş beklemek, çok fazla iyimserlik olmuyor mu?

[email protected]

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları