Çetin Ünsalan: Betonu zihnimize döküyorlar
30 Haziran 2025Dünya ekonomisinde büyük bir dönüşüm yaşanırken, söylemlerden kurtulup eyleme geçemediğimiz her fırsatta raporlarla yüzümüze çarpılan bir durum haline geldi.
Söze bakılırsa üretiyoruz, milliyiz, yeni tedarik noktasıyız vesaire, ama gerçeklere dönüp göz attığınızda hızla üretimsizleşen ya da vazgeçilebilir üretici olmaktan kurtulamadığı için fiyat kıskacının da dışına çıkamıyoruz.
TÜİK’in yıllık sanayi istatistikleri 2024 yılı sonuçları itibariyle açıklandı. Gözüken o ki, katma değeri tartışmalı da olsa, teknolojik olarak kabul edilen, uluslararası standartlarda yapılan üretim tarzıyla orijinal ekipman üreticisi olan Türkiye, otomotivde bile pozisyon kaybediyor.
Çünkü 2024 gerçekleşmelerine baktığımızda otomotiv üretiminde geriye giderken, beton üretimimiz yükselmiş. Elbette kuru bir karşılaştırma yaparak biri diğerinden daha önemli diye yorumlayacak değilim.
Ama üretimlerimizde ve ihracatımızda halen yüksek teknoloji payının yüzde 3,5 seviyesinin aşamıyor olması, son 40 yıldır kg / dolar gelirimizin de 1,4’lerde gezdiği gerçeğini hatırlayınca, bu kadar teknolojinin öne çıktığı bir çağda, betonun zihnimize döküldüğünü, dökülmeyenlerin de yaşama şansı bulamadığını ironik olarak dile getirmemiz gerekiyor.
Oysa sadece Hizmet İhracatçıları Birliği kurulduktan sonra, tamamına yakını iç girdi ile ya da dış ticaret açığı verilmeden yapılan üretim, ihracat bize çıkış noktasının nerede olduğunu gösteriyor.
Sadece hizmet ihracatı ya da üretimi yapmamalıyız. Buradan elde ettiğimiz bilgi birikimiyle geleneksel sektörlerimizi de vazgeçilmez ve özellikli hale dönüştürmeliyiz. Fakat bunun için önce ekosistem oluşturmamız gerekiyor.
Şayet siz bir ülkede tarımdan sanayiye, yazılımdan hizmete üretenleri ürettiğine pişman ediyor ve sadece vergi mükellefi olarak görüyorsanız, envanterler üzerine kurgulanmış bir ekonomi planınız yoksa işin içinden çıkamadığınız gibi, insanları da üretimden uzaklaştırırsınız.
Bu nedenle son derece büyük bir potansiyelimiz olan startuplarda, ilk hedef şirketleri belli bir noktaya getirdikten sonra satmak. Çünkü bir sonrasına ne çapları yetiyor ne de paraları. O nedenle satıp, elde ettikleriyle sıfırdan başlamanın yollarını arıyorlar ya da tamamen üretimin dışında kalıyorlar.
Peki neden? Onun yanıtını da TÜSİAD’ın Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi’nin çıktılarından anlıyoruz. Bu ülkede 2015 yılından bu yara yaşananları, artan maliyetleri, dünyadaki dönüşümü ve farklılaşan pazar yapılarını düşünün.
2025 yılında, siz 2015 yılının rekabetçiliğinin altına düştüyseniz ve bu konuda sizi rahatsız etmiyorsa, asıl problem burada başlıyor. Zira sonrasında yapılan her şey ayrıntıdan, söylemden ve hamasettin ibaret kalıyor. Yani zihinlere beton dökülüyor.