Sosyal Medya

Firuze Nazlı Engin: Biz Bu Filmi İzlemiştik!

25 Eylül 2021

Kavcıoğlu yönetiminde yapılan altıncı PPK toplantısında, “nihayet” 100 bp faiz indirimine gidilerek politika faizi %19’dan %18’e çekildi.

“Nihayet” çünkü faizin enflasyona neden olduğuna inanan Kavcıoğlu, beş toplantı boyunca faizi %19’da sabit tutmak zorunda kalmanın ve ekonominin gerçekleriyle yüzleşmenin derin üzüntüsünü yaşamış olmalı.

Kavcıoğlu’nun inandığı gerçeğin gereği, göreve geldiği gün acil koduyla faizleri indirmek iken, karar metinlerinin tamamında “mevcut sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği” mesajı verildi. Her ay artan enflasyon nedeniyle mevcut sıkı duruş asla kararlılıkla sürdürülemese de, karar metinlerinin demirbaş cümlesi haline gelen “enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana .. kadar politika faizi, .. enflasyonun üzerinde bir düzeyde oluşturulmaya devam edilecektir” ifadesi, enflasyonun “o kadar da” artmayacağına dair inancı yansıtıyordu.

Ancak, Kavcıoğlu’nun görev süresi boyunca %7,65 oranında kümülatif enflasyona maruz kalındı. Ve Ağustos ayında yıllık enflasyon %19,25’e ulaşarak politika faizinin 0,25 puan üzerinde çıktığında, defalarca yazılan “enflasyonun üzerinde politika faizi” ifadesinin gündemi faiz artırımına kaydırmaması için Merkez, odağı derhal çekirdek enflasyona çekti.

Çekirdek enflasyon göstergesi olarak ise odağın %16.76 olan C endeksine (enerji, altın, işlenmiş-işlenmemiş gıda ve alkol-tütün hariç TÜFE) kaydırılmasının, enflasyondaki temel eğilimi açıklamadaki yetersizliğini harika bir yazı ile açıklayan Sayın Hakan Kara, işlenmiş gıdayı denklemden çıkarmayan ve %18,46’ya ulaşan B endeksinin, daha sağlıklı bir gösterge olabileceğini vurguladı.

TCMB’nin %20’nin üzerindeki gıda enflasyonunu görüş alanından çıkarması, 95 merkez bankasının iklim değişikliğinin finansal sistem üzerinde yarattığı riskleri görüp, önceliklerini iklim felaketleri ile de mücadele edecek şekilde genişletmeye başladığı ortamda kabul edilemez.  Ancak tabii ki, TCMB’nin üye sayısı 95’e ulaşan iklime dirençli finansal sisteme geçiş için ciddi çabalar harcayan Finansal Sistemi Yeşillendirme Ağı’na üye olması henüz mümkün değil.

Yaklaşan İklim Felaketi ve Merkez Bankası başlıklı yazımda da bahsettiğim gibi, TCMB yönetimi bir sabah bu konuyla ilgili aniden derin bir farkındalığa sahip uyanıp, gerekli aksiyonları almak için Finansal Sistemi Yeşillendirme Ağı’na üye olmak istese dahi bunu yapabilmesi mümkün değil. Zira bu ağ, Paris İklim Anlaşması’nın bir uzantısı ve Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı 2016’da imzalamasına rağmen meclisten geçirmeyi daha yeni gündeme taşıdı.

Maalesef bu kez yüksek enflasyonun suçlusu ilan edilen beş zincir markete savaş açılarak, Ticaret Bakanlığı tarafından “fahiş fiyat” mücadelesi başlatıldı ve gerçeklikten bir miktar daha uzaklaşıldı. Şu anki durumu göz önünde bulundurduğumuzda, halihazırda temel hedefinin yerine getiremeyen TCMB’den ilave misyon beklenemez. Atılacak tek adım, TCMB’nin birincil hedefinin fiyat istikrarı olduğunu hatırlamasına izin verilmesi olmalı.

Çok da uzak olmayan bir geçmişte TCMB, yine benzer vizyon ile enflasyonu bir kenara koymuş ve enflasyonda henüz kalıcı bir düşüş gerçeklememişken, erken faiz indirimi döngüsünü başlatmıştı.

 

Baz etkisi nedeniyle düşen enflasyon, ekonomi yönetimi tarafından faizlerdeki düşüş ile açıklanmaya çalışılırken aynı zamanda döviz kurundaki artış kamu bankaları aracılığı ile şeffaf olmayan yöntemlerle baskılanmıştı. Bunun sonucunda eritilen 128 milyar dolarlık rezerv meselesi, kamuoyunun hafızalarından hala silinemedi ve sürece henüz şeffaflık getirilemedi.

İşin kötüsü, ekonomi de bu travmayı hala atlatamadığı için “brüt” rezervlerdeki artış için artık tüm tuşlara birden basılıyor.

Yerine koyulamayan rezervlerin yarattığı kırılganlık nedeniyle TCMB, uzun swap hattı arayışları sonucunda, Katar, Çin ve Güney Kore ile sorasıyla 15, 6 ve 2 milyar dolar tutarında swap anlaşması yapabildi. Ne yazık ki zamanı geldiğinde ödemekle yükümlü olduğumuz ve ülkelerin yerel para birimleri ile yaptığımız anlaşmalar TCMB’nin TL’yi savunma gücünü artırmadı, artıramaz.

Hatta Güney Kore ile yapılan swap anlaşması neticesinde brüt rezervlere eklenen Kore Wonu, TCMB’nin her gün ilan ettiği konvertible döviz kurları içinde dahi yer almadığı için ilanında sorun yaşandığını da hatırlayalım.

TCMB’nin brüt rezervlerini artıran ancak kalıcı tasarruf sunmayan bir diğer hamle ise yabancı para için zorunlu karşılık oranının artırılması oldu. Yabancı para mevduata uygulanan zorunlu karşılık oranı Temmuz’daki 200 baz puan artışa ek olarak geçtiğimiz günlerde 200 baz puan daha artırıldı. Böylece TCMB, piyasadan çektiği emanet likidite ile brüt rezervlerde ilave bir suni artış daha hedefledi. Son olarak da reeskont penceresinden yararlanan TCMB, ihracatçı şirketlere TL cinsinden verilen reeskont kredisi limitini 30 milyar dolara yükseltti. Vade geldiğinde ödemenin ihracat geliri üzerinden yapılmasına karar verildi ve vade 240 günden 180 güne çekilerek döviz kaynağı bulma aciliyetinin bir kez daha altı çizildi.

Tüm bunlara ek olarak, bir de pek gündeme getirilmeyen IMF’den aktarılan SDR meselesi var. IMF’nin tüm üyelerine, kotaları oranında koşulsuz bir şekilde aktardığı SDR alokasyonu ile TCMB’nin brüt rezervlerinde 6.4 milyar dolarlık artış sağlandı. Bu aktarım hem brüt rezervleri hem de bilanço içi yükümlülüğü artırdığı için net rezervleri sayısal olarak değiştirmedi. Ancak SDR’ler geri ödeme yükümlülüğüne tabii olmadığı için IMF’nin sağladığı bu enjeksiyon son zamanlarda ülkenin tükenen rezervleri adına gerçekleşen en olumlu gelişmedir. IMF’in “tüm üye ülkelere”, “koşulsuz” bir şekilde tahsis ettiği tutar TCMB’ye kalıcı tasarruf imkanı sunan tek gelişme olmasına rağmen, brüt rezerv artışı üzerinden yapılan siyasete asla konu olmuyor.

Günün sonunda IMF’den aktarılan SDR tutarının 20 katı kadar rezerv, bir önceki faiz indirimi döngüsünde gerçeklikten kopuk bir zihniyet ile eritildi. Buna karşılık yapılan hiçbir hamle, net rezervlerde kayda değer bir iyileşme sağlayamadı.

Haliyle daha dayanıksız bir şekilde girdiğimiz bu yeni faiz indirim süreci, bize yakın zamanda izlediğimiz filmin daha düşük bütçeli versiyonu sunuyor.

İyi seyirler!

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları