Siyah Meşrubat
2 Haziran 2025ABD başkanı Trump’ın her açıklaması artık dünya piyasalarında ciddi etkiler yaratacak boyutta oluyor, son haftalarda örneklerini çok gördük. Gerek finansallar gerek emtialar her türlü açıklamaya karşı çok hassaslaştılar, bu yüzden de Hedging yapmanın kesinlikle şart olduğu bir ekonomideyiz, risk almanın sınırsız zararlara yol açabileceği volatiliteler yaşanıyor.
Doların küresel bazda hangi seyri izleyeceği merakla beklenirken en çok işlem yapılan finansal araç olan Eurusd paritesinde volatilite yüksek seviyede. Petrol bu karmaşadan nasibini fazlasıyla alıyor. Artık hangi haberin nasıl bir etki yaratacağı veya hangi haberin daha ağır basıp piyasayı yönlendireceğini kestirmek her geçen gün zorlaşıyor.
Genelde dolar değer kazanınca parite düşer emtialar da değer kaybeder gibi bir genelleme mevcuttur, ancak son zamanlarda bu gerçekleşti mi reel piyasalarda? Bu iki ürünün korelasyonuna bir bakalım neler olmuş.
Ocak 2024’ten beri gidişatı gösteren bu günlük grafikte mavi renk bar grafik pariteyi yeşil-kırmızı mum grafik ise Brent petrol fiyatını belirtmektedir. Takriben son ABD seçimlerine kadar yani Kasım 2024’e kadar bu iki ürün arasında nispeten pozitif bir korelasyon mevcuttu, yani oransal farklar olsa da birçok zaman aynı yönde hareket etmişler, az sayıdaki ters hareketler genel kaideyi bozmamış. Ancak seçimden sonra ters korelasyon yani ters yönde hareketler çok daha bariz ve fazla miktarda gerçekleşmiş.
Bunun sebebine finansal ve matematiksel olarak değil, temel analiz olarak bakmanın faydası olabilir. 29 Aralık 2024 yazımda Trump’ın ilk Başkanlık dönem başlangıcını örnek alarak paritenin 1.03’den başlayıp 1.25’e kadar yükseldiğini ve tarihi derslerin dikkatle takip edilmesi gerektiğinin altını çizmiştim. Bugün rakamsal olarak aynı yolun yarısındayız, ancak aynısı olacak garantisi tabii yoktur. Trump’ın faizleri düşürüp reel ekonomiyi canlandırma arzusu dolara talebi azaltabilir, bunu öngörüyor olabilir piyasalar. Ancak aynı anda yüklediği ithalat vergilerinin de genel ticareti yavaşlatma ihtimali olduğu için petrolde gevşeme söz konusu olabilir, ters etki bu yüzden temel verilere dayanıyor görünümünde.
Ama bakın ki altın fiyatlarında finansal ezber ve bir miktar da güvenli liman psikolojisi sabit duruyor, yani genel yukarı bir seyir hâkim ABD seçimlerinden beri.
ABD’nin ticari olarak almış olduğu farklı ülkeler için farklı ithalat vergi kararları dünya ticaret trafiğinde ciddi değişimlere yol açtı ve halen de açmaktadır. Çok kısa sürede bazı kararlardan geri dönme tutumu ise volatiliteyi arttırdığı gibi güveni de sarsmaktadır. Alınan her kararın elbet Türkiye ekonomisine de etkileri olmaktadır, sektörlere göre hem pozitif hem negatif yönde.
Uluslararası ticaret hacmini zayıflatıp lokal üretimi desteklemesi beklenen ABD ithalat vergi kararlarının genel petrol tüketiminin azalması olarak algılanmasına istinaden ham petrol fiyatlarında bir düşüş yaşandı. İlk bakışta mantıklı bir netice olarak kabul edilse de biraz daha genel analiz gerekir.
Aslında siyah değildir petrolün rengi, koyu kahveden koyu lacivert-yeşile çalabilir, ama Tenten’in maceralarındaki gibi “siyah altın” diye bir tabir de kullanılıyor.
Hem altın hem petrol yatırımları zarar ettirebilir dikkatli olmakta fayda var, ancak fiziki dünyada aranan ürünler midir? Evet hem talep edilen hem de üretimleri doğada sınırlı olan maddelerdir, henüz piyasaları rahatlatacak simya çalışmaları yeterli sonuç vermemektedir.
Halk içerisinde genel bir kanı vardır, elektrikli araçların üretimi ve kullanımı dünyada arttıkça petrole genel ihtiyaç azalacak ve benzin fiyatı düşecek… bu çok yanlış bir algı.
Petrol sadece kara araçları için mi rafine ediliyor? Hayır, petrol rafinasyonundan farklı maddeler elde ediliyor, bazılarını kabaca dile getirmek gerekirse yaklaşık olarak %45 benzin, %20 motorin ve fueloil, %10 kerosen diyebiliriz, bu oranlar kullanılan petrolün kalitesine göre değişir.
Yenilenemeyen fosil yakıtların yerine yenilenebilir ürünler üretildikçe tüketimleri ancak azalabilir… ki bu yarın hallolabilecek bir durum değildir.
Petrol ile alakalı özellikle uçak yakıtının temeli olan kerosenden henüz vazgeçilemediği bir gerçek. Dünyada günde 100 binin üzerinde uçuş yapıldığını ve bunların tükettiği jet yakıtını düşününce, nasıl bir miktar alternatif yakıt ve kalori ihtiyacı olduğunu algılamak zor olabilir.
Kanatlarında güneş enerji panelleri olan bir uçak düşünebiliyor muyuz? Teorik olarak evet, ama pratikte üreteceği enerji bırakın havalanmayı, uçağın henüz yerde birkaç metre ilerlemesine belki ancak yeterli olabilir.
Peki arabalar gibi pilli uçaklar? Bugünkü teknolojiyle bataryalarla dolu uçağın ağırlığı kendisini bile kaldıramayabilir ve ayrıca ciddi menzil sıkıntısı doğurabilir.
Bu arada pilleri doldurmak için elektrik gerekir, elektrik üretimi için ise su ve rüzgâr artarak kullanılmaya devam ediyor ancak büyük oranda termik santrallerde kömür tüketildiğini de unutmayalım. Konu bu durumda yine fosil yakıt ve çevre kirliliğine doğru da eğriliyor.
Peki elektrikli araç sayısı arttıkça benzin talebi azalırsa, benzin stokları artarsa ve fiyatı da düşerse, elektrik üreticileri bu sefer benzin de kullanmaya başlarsa ne olacak? Ha arabada kullanım ha santralde?
Farklı teknolojilerden bahsediliyor, hidrojen bazlı bataryalar vs. bu tip alternatifler yeşermedikçe ve kullanımları yayılmadıkça, rüzgâr pervaneli füze ve pilli savaş uçağı göremeyeceğimize göre; tüketim miktarı azalabilir, kullanım alanları farklılaşabilir, ve bir gün elbet petrol yatakları tükenecektir veya tükenmeden talebi durabilir ama fosil yakıtlara bağımlılığımız daha uzun yıllar devam edecek gibi görünüyor.
Hazır yaz ayları da geliyor, petrolünüzü buzlu mu istersiniz buzsuz mu?