Sosyal Medya

Fabrizio Casaretto: “Hangi kâğıdı alalım abi?”

9 Kasım 2023

Bu yazımdaki satırlarda kendinizi görebilirsiniz.

Görmüyorsanız da görmek istemiyor olabilirsiniz.

Bu da değilse o zaman bunlarla örtüşen çevrenizde tanıdıklarınız vardır, kesin.

 

Bazı davranışlar uluslararası her toplumda aynıdır, bazılarıysa kendi toplumumuza özeldir. Hangilerinin kimlere ait olduğunu belirtmeyeceğim, sizleri düşünceye davet ediyorum.

 

Borsada kağıt? … hayır hisse senedi denilir. Eskiden kağıttı ancak artık hepsi dijital, yeni kuşaklar anlamayabilir. Hayatlarında tezgâh üstünde dizilmiş lotları, birbirlerine bağıran ve hareketler yapan insanları, tahtaya ha bire silip tekrar yazılan rakamları görmediler ki? Sadece bir dijital ekran ve anlık değişen renkli rakamlar beliriyor.

 

Kağıt almak? … niçin satılmasın? İlla yükselen bir piyasa mı kovalanmalı, düşerken de kazanmak istemez mi insan? Ama halen birçok kişi “elimde olmayan bir şeyi nasıl satabilirim” ki diye soruyor eski konservatif düşünceyle. Bunun için açığa satış değil, farklı türev araçlar kullanılabilir. Kendini güncellemeli insan yoksa korkarak yaklaşır yeniliklere, daha doğrusu yaklaşmaz, o zaman da ayak uyduramaz ve geri kalır hızlı akan sularda.

 

Abi? … sen büyüksün, sen bilirsin, sende tüyo vardır, nasıl iki günde köşeyi dönerim, hazırım bekliyorum, yap bir kıyak kardeşine, … ve daha ne anlamlar çıkarabiliriz bu yücelten kelimeden.

 

Konuşmayı seven abiler kendi pozisyonlarına göre ballandıra ballandıra anlatabilirler, illa doğru olacak diye bir şey yok tabii, ama bir şeye inanmış olarak anlatır. 10 tane hisse söyler, biri tutar “Bak nasıl tutturdum ama değil mi?”… olur bir anda, diğerleri unutulur.

 

Sürekli işlem yaparak, spekülasyonla sürekli al-sat yapıp köşeyi dönen kimseyi görmedim etrafımda bu kadar yılda. Ama “sağlam” ve özellikle temettü dağıtan şirketlerin hisselerinden veya belli olumlu projelere yelken açmış şirketleri analiz edip hisselerini alıp uzun vade tutan kazançlı çıkan çok gördüm. Borsadan pek anlamayanlar ve zamanı kısıtlı olanlarsa genelde hisse fonlarına yönlenebiliyorlar, bunlar da çözüm olabilir. Ancak hangi kurumun hangi fonunu seçmek için fonların hem içeriklerine hem de geçmişteki performansına bakmakta yarar var, kendi zevkinize göre bir karar verebilirsiniz çünkü bolca mevcut.

 

Bu iki tip insanın karakteri faklıdır, mesela biri kısa vadeli al-satlar yapıp kazanmaya çalışıp kendisini çevresine kanıtlama egosuyla yanıp tutuşurken diğerinin böyle bir endişesi yoktur ve uzun süre sessiz sakin bekleyebilir. Biri borsayı bir heyecan aracı, adrenalin deposu ve en kısa sürede büyük kazanç kapısı olarak görüyor, diğeri zamana yayılmış bir yatırım ve makul getiri beklentisi etrafında hareket ediyor. İlki psikolojisinden dolayı hisse fiyatı ne oldu diye ekrana her dakika bağımlı şekilde bakar, rakamlar ve grafikler rüyalarına girer, ikincisiyse pozisyonlarını alıp unutur gider. Biri bahsetmediği zararlı işlemleri ve elde ettiği bazı kazançları ile yaşarken, diğeri pozisyonu ne durumda haberi bile olmaz, ara sıra bakar.

 

Bu tutumlardan hangisi doğrudur diye bir soru sorulsa, cevabı verilemez. Tamamıyla risk alma arzusu ve heyecan hissetme toleransı ile alakalı bir durumdur. İki günde kazanç peşinde koşmak veya uzun vadede getiri düşünmek, veya hiçbiri, hangisini isterseniz.

 

İlla heyecan ve risk mi istiyorsunuz?  Aman sakın, kredili işlem yapmanızı hiçbir zaman önermem! Kenarda bir birikiminiz varsa onun küçük bir kısmıyla istediğiniz kadar al-sat yapıp kendinizi ve egonuzu tatmin edebilirsiniz, kaybederseniz sizi üzmeyecek bir meblağ olsun. Hele hele yurtdışı emtia borsalarında işlem yapmak düşünülürse, bu heyecan neredeyse 24 saate yayılıp psikolojik bir vakaya dönüşebilir.

 

Borsa bir oyun yeri değildir, hisseler de oyuncak değildir, yani borsada oynanmaz, hisse senedi alındığında bir şirkete ortak olunur, şirketin iyi neticelerini ümit ederek hisse yani şirket değerinin artması veya temettü yani kârdan pay sayesinde gelir amaçlı yatırım yapılır. Şirket önerisi getirmek risklidir, bir hisse belirtip üzerine de bir amaçlanan rakam eklenirse, ciddi bir sorumluluk alınır. Sessiz sakin işlem yapıp kazanılabilir, ama aynı pozisyon birisine anlatıldığı zaman bu sefer tersine gitmeye başlayabilir… tılsım bozuluyor, Murphy devreye giriyor. Bu yüzden yüksek sesle şunu aldım koydum kenara gibi konuşmak yerine kendi pozisyonunuzu kendinize saklamak daha sağlıklı olabilir, siz bilirsiniz.

Karar verme aşamasına gelmek için de yine farklı karakterler ortaya çıkıyor; kimi insan kulaklarını açıp bir tüyo peşinde koşar, kimisiyse kendi temel ve teknik analizini yapıp işlem kararı verir. Çok dikkat etmekte fayda var özellikle yasak olan manipülasyonlara karşı; bazen piyasada çok konuşulan şirket hisselerinde aslen yolun sonuna gelinmiş olabilir ve siz alırken diğerleri kârlarını yapıp çıkıyor olabilirler, terste yakalanıyor olabilirsiniz. Bu yüzden her zaman kolay kazanç amacı yerine daha konservatif işlemler yapılması daha sağlıklı görülür.

 

Dünya çapında isimler vardır burada saymam doğru olmaz, hisse sihirbazları diye adlandırılabilirler, genelde çok büyük fonların yöneticisidirler. Verdikleri her röportaj ve konferansta sürekli uzun vadeli yatırımlarından bahsederler, bu şekilde dolar milyarderi kategorisine girmişlerdir.

 

Daha önceki bir yazımda belirtmiştim; genelde TL olarak işlem gören finansal araçları, ki hisse senetleri kesinlikle dahildir, enflasyondan arındırarak analiz yapmak gerekir. Hisse senetlerini özellikle yabancı yatırımcılar dolar bazında değerlendirmekteler, bu elbet enflasyondan net arındırılma yöntemi değildir ancak çok ciddi fikir vermektedir, nitekim değer kaybı nispeten daha düşük olan bir döviz cinsiyle günlük fiyat hesaplanınca daha reel bir değer ortaya çıkmaktadır. Daha basit anlatmak gerekirse TL bazında bir değer artışı yüksek bir enflasyonun altında kalabilir yani reel bazda zarar edilebilir, ancak dolar bazında oransal bir artışın dolar enflasyonunun altında kalıp kalmadığı çok daha kolay anlaşılır, hissenin tarihsel teknik analizinde daha realistik görüntü ve neticeler verir.

 

Hangi kâğıt vs. illa her saniye bir hisse senedi pozisyonunda olmak mecburiyeti yoktur. Hastalık haline gelen bir şekilde illa bir kağıdım olsun düşüncesi doğa kanunlarına aykırı sayılabilir, nitekim her halka açık şirket sürekli iyi neticeler elde edemeyebilir ve hisse değerine de o şekilde inişli çıkışlı karışık yansıyabilir. Fiyatındaki dalgalanmalar spekülasyonlarla arz-talep dengesi çerçevesinde oluşur, şirket neticeleri normalde fiyata direkt etki etmeli, ancak ileri vadeli öngörüler de değişikliklerde rol alır. Bazen bir süre hiç pozisyon almadan da durmayı bilmek gerekir, bazen aylarca, sabrederek, aynen uzun vadeli bir hisse alıp beklenilebileceği gibi, yine sabrederek.

 

Fabrizio Casaretto

[email protected]

Yazılarım yatırım tavsiyesi içermez.

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları