Sosyal Medya

Genel

Hangi jeopolitik risklerden korkmalıyız?

Dünya, çatışmaların oluşturduğu bu büyük risklerin dışında, denetimden uzak  ve her gün daha güçlü yapay zeka (AI) araçlarının, kritik madenlerin ticaretini sekteye uğratan artan korumacılığın ve makroekonomik ve finansal piyasa kırılganlıklarının ele alınamamasının yarattığı risklerle karşı karşıyadır.

Hangi jeopolitik risklerden korkmalıyız?

Riskli varlıkların fiyatladığı gelecek dünya ekonomisinde yumuşak iniş. Yani, parasal gevşeme eşliğinde bu yıl geçici olarak yavaşlayan dünya ekonomisinin 2025’te yeniden normale dönmesi.  Bu senaryo bir çok açıdan uzmanlar tarafından sorgulanıyor. Örneğin, yumuşak inişin ardından enflasyon yeniden azarsa, merkez bankaları ne yapacak sorusu yatırımcıları hiç ilgilendirmiyor. Yatırımcıların hemen hiç fiyatlamadığı bir diğer tehdit ise jeopolitik gerginlikler.

 

Aşağıdaki  incelemede somut olarak jeopolitik vaka ve sürtüşmelerin ekonomiyi nasıl vurabileceği anlatılıyor:

2024 yılında dünyanın karşı karşıya olduğu önemli jeopolitik risklerin çoğu mevcut çatışma ve gerilimlerden kaynaklanmakta. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki seçimlerin (kutuplaşmanın arttığı ve ülkenin siyasi sistemine olan güvenin azaldığı bir ortamda); İsrail-Hamas çatışmasının Ortadoğu’da daha geniş bir yangına dönüşmesi olasılığı; ve Rusya-Ukrayna savaşının daha da derinleşmesi listenin başında yer alıyor. Orta Doğu’daki krizin sınırlıda olsa bölgesel askeri çatışmaya dönüşmesi   senaryosu dikkate alınmalı.

Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere yönelik saldırıları nedeniyle daha büyük bir bölgesel savaş ihtimali arttı. Ayrıca, daha az olası olsa da, bölgesel savaşın İran kapsaması, veya ve küresel petrol arzını önemli ölçüde kesintiye uğratabilecek eylemlerle sonuçlanması riski de var.

 

Dahası, Orta Doğu’daki krizin, petrol arzını kesintiye uğratmadan bile küresel piyasalar üzerinde önemli bir etkisi olabilir. Küresel deniz ticaretinin yaklaşık yüzde 12’sinin Kızıldeniz’den geçtiği göz önüne alındığında, Husi saldırılarının navlun sigortası oranlarını yüksek tutması, daha uzun yolculuklarına neden olması, tedarik zincirlerini bozması ve enflasyonist baskıları artırması muhtemel.

Ukrayna’daki durum, ülkenin fiili olarak bölünmesi olasılığının artmasıyla birlikte giderek içinden çıkılmaz hale geliyor.

Rusya bu çatışmadan maddi avantajlara sahip ve ekonomik ve askeri yetenekleri güçlendi. Ukrayna ise insan gücü sıkıntısıyla boğuşuyor ve savunma üretimini artırma ihtiyacı duyuyor.

Dahası, ABD’nin siyasi ve ekonomik desteği zayıflarken, Avrupa Birliği (AB) mali kısıtlamalardan ve siyasi fikir birliği eksikliğinden dolayı gerekli yardımı sağlayamıyor. NATO ve ABD’nin güvenilirliğinin zedelenmesi gibi siyasi sonuçlar bir yana, bölünmüş bir Ukrayna, özellikle petrol ve gıda pazarlarında daha fazla aksaklık yaşanması yoluyla küresel ekonomiye zorluklar yaratmaya devam edecek.

Dünya, çatışmaların oluşturduğu bu büyük risklerin dışında, denetimden uzak  ve her gün daha güçlü yapay zeka (AI) araçlarının, kritik madenlerin ticaretini sekteye uğratan artan korumacılığın ve makroekonomik ve finansal piyasa kırılganlıklarının ele alınamamasının yarattığı risklerle karşı karşıyadır.

İran, Kuzey Kore ve Rusya gibi “haydut devletler” arasında artan işbirliği ve Çin’in büyüme modelindeki aksaklıklar da uluslararası riskleri beraberinde getiriyor.

Son olarak, araştırmacıların küresel risklere ilişkin değerlendirmesi, daha sıkı para politikaları nedeniyle ortalamanın altında küresel GSYİH büyümesi olasılığının yüksek olduğunu gösteriyor. Daha genel anlamda, aşırı parasal sıkılaştırma, finansal şoklar ve artan jeopolitik riskler nedeniyle tırmanan enerji fiyatları nedeniyle daha derin bir ekonomik daralma olasılığı, 2023 yılının son çeyreğinde çatışmaların artmasıyla birlikte bir miktar arttı.

Seçimler ve politik riskler ekonomiyi nasıl etkileyebilir?

Bu yıl dünya çapındaki genel veya yerel seçimlerde dünya nüfusunun yarısından fazlası oy kullanacak. Bu nedenle, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, seçimler 2024’te önemli bir siyasi tema olacak.

Endonezya, Meksika ve Türkiye’deki gibi bazı seçimlerin yerel veya bölgesel etkileri sınırlı olabilir. Hindistan ve Rusya’dakiler gibi diğerleri ise şaşırtıcı sonuçlar üretmeyecek.

Diğerlerinin önemli dış politika yansımaları olabilir. Örneğin Tayvan’daki son seçimlerin sonucu Çin ile ABD arasındaki ilişkileri etkileyebilir, İran’daki seçimler ise İsrail-Hamas çatışmasının gidişatını etkileyebilir ve emtia fiyatlarında dalgalanmalara yol açabilir.

Yaklaşan Avrupa seçimleri, aşırı sağ partilerin yükselişte olduğu ve bloğun giderek kutuplaştığı bir dönemde AB parlamentosunun yapısını belirleyeceği için de büyük önem taşıyor.

 

ABD seçimlerinin dünyanın siyasi ve ekonomik görünümü üzerinde en büyük etkiye sahip olması muhtemel

Eski başkan Donald Trump’ın dönüşü küresel ekonomiyi üç ana şekilde etkileyebilir.

Birincisi, Federal Rezerv (ABD merkez bankası) üzerindeki artan baskı ve geleneksel olmayan maliye politikaları (vergi ve kamu harcamaları) yoluyla. Trump’ın faiz indirimi yönünde baskı yapması enflasyonla mücadele sürecine zarar verebiliceği gibi, alışılmadık vergi indirimleri, daha yüksek  bütçe açıklarıyla mali dengeler üzerinde yeni  baskılar oluşturabilir.

Buna ek olarak, ithal edilen tüm mallara yüzde 10 gümrük vergisi uygulama önerisi, tedarik zincirlerini daha da bozabilir ve özellikle ticari ortakların misilleme yapması durumunda ABD GSYİH’sı ve hane halkı refahı üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir.

Son olarak, Trump’ın özellikle NATO ile ilgili olmak üzere dış politika ve güvenlik konularındaki tutumu küresel güç dinamiklerini değiştirebilir. Ve seçim sonuçları ne olursa olsun, ABD siyasi sistemi giderek daha fazla işlevsiz hale geliyor ve vatandaşların siyasi ve sosyal kurumlara olan güveni tarihin en düşük seviyelerine ulaştı.

 

Kaynak:  How are geopolitical risks affecting the world economy?

 

 

Sadece alıntı yaptım. Özellikle  ekonomi ve finans dalında yüksek eğitim yapanların tamamını okumasını salık veririm.  FÖŞ Dede

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler