Sosyal Medya

Fabrizio Casaretto: Deprem Ekonomisi…

13 Şubat 2023

Deprem Ekonomisi…

Eğer zannediyorsanız ki bu yazı finansal bir yazı olacak, yanılıyorsunuz!

6 Şubat’ta yaşadığımız büyük felakette vefat edenlere Tanrı’dan rahmet, yaralananlara acil şifalar, diğer herkese sabır, akıl, metanet ve güç temenni ederim.

Uzakta olunca başta tam algılayamamıştım, tamam bir deprem olmuştu ama ancak sabahın ilk saatlerinde on ilden görüntüleri seyredince, iceberg’in sadece su üstünü gördüğümüzü algılamıştım, rakamların da korkutucu seviyelere ulaşabileceği tahminini yapmam uzun sürmemişti, ama çevremle fazla paylaşmadım moral bozmamak adına. Kulüpte TIR yüklemelerine ve başka çalışmalar için destek vermeye çalıştım, çok güzel bir ekip ve yardım eden birçok gönüllü halen çabalıyor, o özveriyi görünce durumu daha net algılamaya başlamıştım.

Birkaç saniyelik bir doğa olayı insanlarımızdan ve ülkemizden yıllar götürmüştü, götürecek…

Acılar henüz yaşanırken suçlamalar, atışmalar, çıkar elde etmeye çalışmalar gırla… Herkes şaşkın, halen ne olup bittiğini kavramakta güçlük çekenler varken, o kötü bu iyi şu yanlış gibi yorumlarla karşılaşmak sadece yapıcı olması kaydıyla olumlu karşılanabilir. Panik ve şok altındaki acılı çağrıları tenzil ediyorum elbet. Yıkıcı her yorum zaten insanların yıkılmış dünyasına daha da ağır geliyor.

Durumun vehamiyeti hemen anlaşıldığı için 4.derecede yurtdışı destekli bir yardım sinyali verildi, bu ilk adım doğru ve zamanında yapıldı. Bu tip durumlarda hayat kurtarma açısından ilk saatler çok önemlidir ki kış aylarında sıfırın altında bu süre çok kısalabilir. Felaket o kadar büyük bir coğrafyaya yayılmış ki Devlet’in her noktaya aynı anda ulaşması mümkün olmayabilir, bu durumda askerler, özel kurumlar, gönüllüler ve yabancıların desteği şart olmuştu. Hangileri ne zaman ulaştı, hangileri engellendi veya izin verilmedi vs. bunlar farklı mecralarda tartışılacaktır. Sadece ekranlarda ve sosyalmedyada gördüğümüz şehirler ve ana caddeler değil, görünmeyen ayak basılmamış ilçeler, bucaklar, köyler, beldeler ne olacak diye düşündüğümde, üzülüyorum.

Gecikme oldu mu, niçin, nasıl, hangi mantıkla TIR’ların üzerindeki pankartlar ve kolilerdeki etiketler değiştirildi, kim ne gönderdi veya göndermedi, kimler kamera önünde şov yaptı, kavga ettiğimiz birçok batı ülkeleri nasıl bir erdemle yardıma koştular, başıboş kalabilecek yıkılmış şehirlere eşkiyalar ve yeni mülteciler konar mı vs. bunları tartışmak amacım değil. Yazılanlara değil, yakın tanıdıklarımın görüp aktardıkları ve sosyalmedyada gördüğüm gerçek görüntülere değer veririm, onlara göre analizimi yaparım. Ama şuna inanıyorum ki, yıkımların hesabı her seviyede soruşturulmalıdır ve varsa cezalar gerçek hukuk düzeninde verilmelidir, korkmadan, geri gelmeyecek binlerce hayatın haklarını teslim ederek.

Şu aşamadan sonra ne yapılmalı sorusuna cevaplar arıyoruz.

O kadar çok önemli nokta var ki hangisini hangi sırayla belirtmek gerekir insan bilemiyor. Altyapının tümüyle sıfırdan yapılması gereken bölgelerde barınmak için çadır veya konteyner ev, enerji için seyyar jeneratör, güneş ve rüzgar enerji aparatları, hijyen için seyyar WC’ler ve duşlar, bol su, ilaçlar, gıdalar, kıyafetler, bir süre sonra okullar yıkılmış olsa da çocukların eğitimi için kırtasiye, kitap, defter, bilgisayar ve daha neler neler ihtiyaç olacak.

Yıkımı ve kaosu yaşamış yerleşim bölgelerinde nufus ne kadar azalacak bilinemez şu aşamada, bir göç dalgası yaşanabilir, ancak o bölgeler nasıl ve ne kadar zamanda toparlanacaklar? Azalan nüfus için ne kadar yardım gerekiyor bunların tespiti çok önemli yoksa şu andaki gibi mesela kıyafet yığılması yaşanabilir. İhtiyaçların nokta atışı tespit edilmesi ve doğru lojistikle halledilmesi önemli olacak.

Ortalığın sakinleşmesi ve düzene girmesi biraz zaman alabilir. Gerek yıpranmış psikolojisi bozulmuş aileler gerekse yaşanamaz halde olan şehir, komşu ülkelerden gelen mültecilerin ne zaman geri döneceklerinin bilinmezliği, yağma gibi hoş olmayan olaylar, bunlar ivedilikle çözülmesi gereken demografik sıkıntılar.

Türkiye’mizin üç büyük spor kulübü başta olmak üzere hepsini tebrik ederim. Ne kadar önemli bir güç olduklarını gösterdiler. Düzenli ve organize şekilde nasıl liyakatli kişiler tarafından çalışmalar yapılabilir bunun güzel örneklerini sundular.

Kendimizi bir depremin ortasında bulmak kader olabilir, ama yıkılan bir binanın altında kalmak kader değildir. Birkaç saat aralıklı her iki depremde şiddet çok yüksekti denilebilir, binaların yıkılışını bu yüzden engelleyemezdik diyenler de olabilir, ama 1999 Körfez depreminden sonra gereken inşaatlar yapılsaydı doğru bir şekilde, binalar kağıt gibi yıkılmayabilirdi, insanların binadan çıkmaları için ek değerli saniyeler kazandırabilirdi, binlerce insan halen aramızda olurdu. Ders aldık mı? Cevabı sizler biliyorsunuz.

İstatistiksel olarak muhtemel bir İstanbul depremi olabileceği birçok bilim insanı tarafından telafuz ediliyor ve toplum bunu kabullenmiş durumda. Yine bilim insanları kuvvetli bir depremde yıkılabilecek tahmini bina sayılarını da veriliyorlar. Bazı semtlerdeki kentsel dönüşüm haricinde, ki bunlar mesela İstanbul’da Kadıköy ve Şişli gibi m2 değeri yüksek ilçelerde çok görüldü, hangi semtlerde ne yaptık? Müteahhitlere getirisi az diye başka ilçelerde kentsel dönüşüme rağbet olmuyor mu? Yapılanlar büyük bir deprem için yetersiz ise ne bekliyoruz?

Yine İstanbul’u örnek alalım, taşı toprağı altın denilen ve birçok insanın yaşamayı arzuladığı bir megapol, bir umutla, zenginlik denilen maddesel bir boyut peşinde. Ama mutluluk parayla olmaz, bunu algılamak kolay değil. Belli normlarda inşaat izni aldıktan sonra maliyetleri düşürebilmek için neler yapılabileceğini buraya yazmama gerek yok, kesinlikle bütün müteahhitler yaptı demiyorum ama birçok inşaatta yapıldığını hepimiz tahmin ediyoruz, binalardan numune alınırsa ortaya çıkar. Meşhur midyeli betonlardan profesyonelce hazırlanmış betonlara gelinmesine rağmen demir oranından kaçak katlara kadar başka unsurlarda da oynamalar yapılabileceği malum. İnşaat denetlemelerinin ne kadar sağlıklı yapıldığını ve verilen belgelerin ne kadar gerçekçi olduğunu merak edebiliriz. İmar affının hiç bir olumlu tarafı oldu mu acaba diye düşünenler olabilir. Kardeşim, sapasağlam bir inşaat yapmak için belli bir maliyet gerekiyorsa, buna katlanacaksın ve sadece bunun parasını verebilecekler satın alacaktır, hangi semtte olursa olsun. Şipşak ve kolay para kazanmak diye bir şey yok, tırnaklarınla kazıyacaksın, kazancını zamana yayacaksın. Yıkılma ihtimali bulunan ucuza binalar yapıp İstanbul’un nufusunu şişirmenin ne anlamı var? İmkanı olmayanların İstanbul’da oturma hakkı yok mu diye soru gelebilir, cevap maalesef kuvvetin neye yetiyorsa olacaktır. İnsan ayağını yorganına göre uzatmalıdır, nerede imkanı varsa o bölgede yaşamalıdır, en sağlam binada. Ayrıca bütün Avrupa’da 30 bin müteahhit varken ülkemizdeki 450 bin adedinin muhakkak konsolide olması gerekecektir; böylece “herkes müteahhit oldu” cümlesinin tarihe karışması da sağlıklı olur.

Bir şirketin iyi çalışması için iyi organize olması gerekir. Bu yüzden yönetimin inisiyatif alan ve aldıran insanlardan oluşması çok faydalıdır, bütün kadronun liyakatli olmasıysa vazgeçilmez bir unsurdur. Boşuna insanlar işe alınırken özgeçmişler istenmiyor, en uygun kimse o alınıyor. Hiç bir ciddi firma spor akademisini bitirmiş birisini finansın başına oturtmaz. Şirket genel müdürünün de sevgi dağıtmasını bilip takımını motive edebilmesi önemli bir erdemdir.

Eğitim, eğitim, eğitim! Herşeyin temelinde eğitim olduğunu tekrarlamak mecburi ama anlamayan da bir kesim var. Tabii akademik ve bilimsel eğitimin yanında etiksel, görgüsel ve yaşamsal eğitimler de şart. Diplomalı olmak çalmayı engellemez, ama etik ve görgü erdemleri birçok yanlışı engelleyebilir.

Durumun psikolojik travma tarafı çok uzun yıllarda belki tedavi edilebilecek. Yaşanan trajedinin boyutu çok büyük. Belki en şiddetli deprem değillerdi ama son yüzyıldaki en ağırlardan olmamalarını umuyorum.

Peki bölgede ekonomik düzen ne zaman gelecek? Hasar görmüş kullanılamaz esnaf dükkanları, ofisler, fabrikalar, depolar, yollar, hepsi ekonomik zincirin birer halkası ve durum tespitinden sonra herşey ortaya çıkacak. Yıkılan ve zarar görmüş oturulamaz meskenler, su, doğalgaz, elektrik, kanalizasyon altyapıları, bunların yeniden planlanıp yapılanması, tapu ve belediye gibi farklı mecralarda yapılması gereken değişiklikler, hepsi çok büyük işler ve liyakatli insanları ele alması önemli olacaktır. Borsa açıldığı gibi kapatıldı, doğru karar mıydı? Farklı görüşlere açık, nitekim serbest veya kontrollu piyasa denilebilir, o bölgedeki birçok insan işlem yapamayacak ve zarar görebilirler diye kapatılabilir, peki madalyonun öteki yüzüne bakılırsa bir ödemesini yapması gereken bir yatırımcı hisselerini satıp nakite geçemeyebilir? Yani her kararın artısı da eksisi de var.

Zor ve seçim ekonomisine açık bir 2023 yılına maalesef genel ekonomiye çok ciddi bir yük olacak bu üzücü hadise eklendi. Hiç rakamlara ve öngörülere girmiyorum, zamanı hiç değil. Hiçbir maddiyat bir insan hayatından daha değerli olamaz, önce manevi olarak en hızlı şekilde toparlanacağımızı umuyorum, dua ediyorum.

Birçok çalışma yapılacaktır ve kaostan sonra muhakkak düzen gelecektir, sabırla. Bilime ve insanlara inanalım, bir olalım. Ama hiç bir zaman umudumuzu yitirmeyelim, sevgi tohumlarımızı ekmeye tekrar başlayalım ve ötekileştirmeden meyvelerini en yakın zamanda hep beraber paylaşalım.

 

Fabrizio Casaretto

Yazılar yatırım danışmanlığı ve tavsiyesi içermez.

[email protected]

https://www.youtube.com/channel/UCfncpQ6iFkRMMWTeJ5fFW1w

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları