Sosyal Medya

Gündem

Erdoğan: Hamas bir terör örgütü değil mücahitler grubudur

Ey İsrail sen bir örgüt olabilirsin, Batı'nın sana borcu çok, ama Türkiye'nin sana borcu yok . Bu İsrail çocukları öldürüyor, o çocukların halini gördük, bunların paramparça oluşuna asla izin vermeyiz, çünkü insanlıktan nasibimizi aldık. Hamas bir terör örgütü değil topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.

Erdoğan: Hamas bir terör örgütü değil mücahitler grubudur

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, İsrail-Hamas savaşına büyük yer verdiği partisinin grup toplantısında, “Hamas bir terör örgütü değil topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur” dedi. Bölgedeki gerilimle ilgili önerilerini aktaran ve garantörlük teklifini yineleyen Erdoğan, “Öncellikle tüm taraflar elini tetikten çekmeli, derhal ateşkes ilan edilmelidir.” düşüncesini aktardı.

Cumartesi günü AKP İstanbul teşkilatının düzenleyeceği ‘Büyük Filistin Mitingi’ne tüm vatandaşları davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sadece Türkiye ve Filistin bayraklarının olduğu bu mitingde gerek ülkemize gerek dünyaya mesajlarımızı vereceğiz” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD’deki Türkevi’nde gerçekleştirdiği görüşmeyi hatırlatarak, “Hayatımda bir kere bu Netanyahu denilen adamın elini sıktım. İyi niyetimiz vardı, suistimal edildi” dedi ve İsrail’e gitme projelerinin iptal ettiklerini duyurdu.

İsrail’den Erdoğan’ın Hamas açıklamasına IŞİD’li yanıt

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün AKP Grup Toplantısı’nda Hamas hakkında yaptığı açıklamalar İsrail’in tepkisine neden oldu. İsrail Dışişleri Bakanlığı Erdoğan’ın, “Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve bir mücahitler grubudur” şeklindeki sözlerine yayınladığı bir açıklama ile yanıt verdi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lior Haiat, X hesabından yaptığı paylaşımda, “İsrail tüm kalbiyle Türkiye Cumhurbaşkanı’nın terör örgütü Hamas hakkındaki insafsızca sözlerini reddetmektedir. Hamas bebekleri, çocukları, kadınları, yaşlıları vahşice ve kasıtlı olarak katleden, sivilleri rehin alan, kendi halkını canlı kalkan olarak kullanan, IŞİD’den daha beter alçak bir terör örgütüdür” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın “terör örgütünü savunma girişiminin ve kışkırtıcı sözlerinin, tüm dünyanın gördüğü dehşeti değiştirmeyeceğini” belirten Haiat, “Hamas=IŞİD” paylaşımı yaptı.

İtalya Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini de Erdoğan’ın Hamas hakkındaki açıklamalarını kınadı. Hamas’ı savunmanın “vahim ve mide bulandırıcı” olduğunu belirten Salvini, İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani’ye Türkiye Büyükelçisi’nin Dışişleri Bakanlığı’na çağrılması tavsiyesinde bulunacağını dile getirdi.

Türkiye ve İsrail 2022’nin Ağustos ayında normalleşme sürecini  başlatmış ve ilişkilerin büyükelçilik seviyesine çıkartılmasını kararlaştırmıştı. Eylül ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, New York’ta Birleşmiş Milletler 78. Genel Kurul toplantıları kapsamında uzun bir süre sonra ilk kez bir araya gelmişti. Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, iki liderin, yakın bir tarihte karşılıklı olarak birbirlerinin ülkelerini ziyaret etme konusunda anlaştıkları bildirilmişti.

“Hamas bir terör örgütü değildir”

Erdoğan’ın konuşmasının ilgili kısımları şöyle:

Filistin meselesine hep önce insan meselesinden baktık. 7ekimden bu yana krizin daha fazla büyümemesi için elimizden gelen gayreti gösterdik gösteriyoruz. Toplam 8 uçak dolusu tıbbi ve insani yardım malzemesi gönderdik. 25 sağlık personelimizi ilk etapta Mısır’a sevk ettik. İsrailli siviller dahil, sivillere yapılan saldırıya karşı olduğumuzu açıkça ifade ettik. İsrail devletiyle bir sorunumuz yok, ama devlet yerine örgüt gibi tavrını asla tasvip etmedik, etmeyeceğiz. 7 ekimden bu yana İsrail tarihin en kanlı en vahşi saldırılarından birini gerçekleştiriyor. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında ölenlerin neredeyse yarısı çocuklardan, kalan yarısı da onların anneleri ve aile büyüklerinden oluşuyor. Tek başına bu tablo bile amacın kendini savunma değil insanlık suçun işlemeye yönelik bir vahşet suçu olduğuna göstergedir. Savaş uçaklarıyla gece gündüz şehirleri bombalayan, binalarıyla sokakları ateşe boğan, tanklarıyla silahlarıyla saldırıyı gerçekleştiren başka ülke bulamazsınız. İsrail ve dünyaya sesleniyorum. Toplantılar yapıyorlar, son toplantıda Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Ey İsrail sen bir örgüt olabilirsin, Batı’nın sana borcu çok, ama Türkiye’nin sana borcu yok . Bu İsrail çocukları öldürüyor, o çocukların halini gördük, bunların paramparça oluşuna asla izin vermeyiz, çünkü insanlıktan nasibimizi aldık. Hamas bir terör örgütü değil topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.

İsrail çocukları öldürüyor. Bu çocukların öldürülmesine asla müsaade edemeyiz çünkü biz insanlıktan nasibimizi aldık. Ben bunu Davos’ta söylemiş siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz demiştim. O günden beri Davos’a gitmedim, benimle beraber olan 2 arkadaş başka siyasi partilerin başında. Biz dimdik ayaktayız.

“İsrail’e gitmeyeceğiz”

Ben bu Netanyahu’nun bir kere elini sıktım, tabii iyi niyetimiz vardı, suistimal etti. İsrail’e gitme planımız vardı gitmeyeceğiz iptal. Ama şimdi maalesef o da olmayacak. Çocuklara kıymayın efendiler diyoruz. Anne babaların çocuklarının naaşına sarıldığı bir dünyada bir de o naaşlara isim yazıyorlar çocukları bulabileyim diye. Ey İsrail yanına ister Amerika’yı al ister Batı’yı. Amerika dünyada adaletle hükmedilmesini sağlamadığı, istemediği için o da kaybedecek. Bütün mesele adil bir dünyanın kurulmasından geçer. Bu İsrail için olduğu kadar, onun katliamlarına destek veren, cesaret veren, engel olmayarak teşvik eden her ülke, her toplum, her birey için de geçerlidir. Her gün alçakça öldürülen yüzlerce çocuk kadınlara sırtını dönen alçaklar için artık konuşma vakti gelmiştir. Çocuk bedenleri karşısında gözünü kapatarak Batının kendi tarihinden aldığı bir mirastır. Bu tavra dair pek çok kıyım vardır. Merhum Prof. Erol Güngör İsrail’in kuruluşundan bu yana izlediği kanlı politikayı şöyle tanımlıyor: Hasmının cansız bedenine basarak nutuk çeken bir katil tarihte yoktur. Biz Türk Milleti olarak yeryüzünde tarih boyunca ırkçılık yapmamış ve yapmayan tek halkız. Bunu en iyi Yahudi toplumu bilir. Yahudi düşmanlığı anti-semitizm çıkmamış tek coğrafya biziz.

Gazzede yaşanan katliamın gerisindeki failler İsrail’e sınırsız destek verenlerdir. Gazze’de masumlar ölmeye devam ettikçe, yapılan hiçbir siyasi şov barış getirmeyecektir. İsrail yönetiminden ve toplumundan istediğimiz milletimizin duygusunu zedeleyecek tavırlardan uzak durması ve barış çağrımıza kulak vermesidir. Bu toprakları kan ve ateşe saran zulmü dün ve bugün de çözüm istemediğinin farkındayız. Sorunun farkında olmayan elbette çözüm istemez. Krizin başladığı 7Ekimden beri eylemlerin altında yatan sebep budur. İstiyorlar ki İsrail Filistin meselesi daha da büyüsün, buraya barış gelmesin. Bu coğrafyanın kaynaklarından orada binlerce yıldır yaşayanlar faydalanmasın. Sömürü düzeni gitsin. Biz buna itiraz ediyoruz. Hristiyanı Müslümanı Yahudisiyle tüm dünyanın gerçekleştirdiği bu sömürüyü reddediyoruz.

“Tüm taraflar elini tetikten çekmeli derhal ateşkes ilan edilmelidir”

Ortak ibadete yetkililer sahip çıkmıyor. Onları da arayarak, gerekli uyarıyı yapacağız. Sağduyu ve basiretle hareket ederek bize zorla giydirilen deli gömleğini parçalamamız gerekiyor. Geleceğimizle kaynaklarımla bedel ödemeye devam ederiz. Öncelikle tüm taraflar elini tetikten çekmeli derhal ateşkes ilan edilmelidir. İsrailin saldırıları füze atışları kesilmelidir, Rehinelerin serbest bırakılması konusu hızla sonuçlandırılmalıdır. Çocukları kafeslere koyuyorsunuz. Gazzedeki acil ihiyaçları karşılamak için koridor açılmalı yaralılara izin verilmelidir. Biz emre amade kıldık kılıyoruz. Refah Sınır Kapısı sürekli açık tutulmalıdır. İsrail yardım ulaştırılmasına, şehrin hızla ayağa kaldırılmasına, sahra hastanelerinin kurulmasına asla engel olmamalıdır. Biz yardım gönderdik göndermeyi devam edeceğiz. Filistinlililerin arazilerini gasp eden sivilleri öldüren üstelik bunların İsrail desteğiyle yapılan bu saldırıyı hiçbir kavram örtmez.

“Haçlı hilal anlayışı bir kenara konmalı”

Savaşın yayılmaması için tüm aktörler sorumlu hareket etmemelidir. Akıl ve vicdan sahibi diğer tüm ülkeleri, İsrail devletinin aklıselime dönmesi için Netanyahu hükümetine baskı kurmaya davet ediyorum. Bu gelişmeleri bir haçlı-hilal anlayışıyla devam ettirmemenin gereğini hatırlatmak istiyorum. Eğer barışın egemen olduğu bir dünyayı kurmak istiyorsak bu dünyada haçlı-hilal anlayışı bir kenara konmalı. Aksi takdirde insanlığa yazık olur. İslam ülkelerinin bir ve beraber olarak hareket etmesi şüphesiz önce ateşkese sonrasında kalıcı barışa giden yolu kolaylaştıracaktır. İnsani askeri konularda Filistin garantörlüğüne hazırız. Bir an önce bu teklifimizi değerlendirmeye somut adımlar atılmaya davet ediyoruz.

“Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazırız”

Vahdet olmadan rahmet olmaz, diğer türlü bireysel adımların beklenen etkiyi doğurmadığını geçmişteki tecrübelerimizle gördük, yaşadık. Türkiye olarak İslam ülkeleriyle iş birliği içinde hareket etmenin, Filistin halkının ve Gazzeli Müslümanların haklarını korumak için en tesirli yöntem olduğuna inanıyoruz. Bu savaşın kalıcı barışa giden yolu açması için Türkiye sorumluluk almaktan asla kaçınmayacaktır. Teklif ettiğimiz garantörlük müessesesini halihazırda meseleye en azından kısa ve orta vadede gerçekçi çözüm getirmeye yönelik en somut, en tutarlı, en etkili yöntem olarak görüyoruz. İnsani, siyasi ve askeri varlığımızla Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazırız. Bu konuda hüsnüniyet ve irade sahibi ülkeleri bir an önce bu teklifimizi değerlendirmeye, somut adım atmaya, barışa giden kapıları aralamaya davet ediyoruz.  Kuruluş amacı Kudüs’ün mahremiyetini ve Filistin davasını savunmak olan İslam İşbirliği Teşkilatından, hiç değilse bu defa, misyonuna yakışır bir etkinlik ortaya koymasını bekliyoruz. Vahdet olmadan rahmet olmaz. Diğer türlü bireysel adımların beklenen etkiyi doğurmadığını, geçmişteki tecrübelerimizle gördük, yaşadık.”

Bugün sırtını dayayarak efelendiği güçler, yarın kendi evlerindeki yangını söndürmek için pılısını pırtısını toplayıp gittiğinde, İsrail halkının güven ve merhamet arayacağı ilk yer, tıpkı 500 yıl önce olduğu gibi yine Türkiye olacaktır. İsrail yönetiminden ve toplumundan istediğimiz, milletimizin asırlara sari bu merhamet duygusunu zedeleyecek tavırlardan uzak durması, barış çağrımıza kulak vermesidir. Dünyanın en eski yerleşimlerini bünyesinde barındıran bu toprakları kana ve ateşe boğan zulmü, bir asır öncesinden başlayarak başımıza saran güçlerin, dün olduğu gibi bugün de çözüm istemediğinin farkındayız. Sorunun sebebi olanlar, elbette çözüm istemez. Kriz ne kadar derinleşirse, dallanıp budaklanırsa, onların çıkarları için o kadar iyidir. Krizin başladığı 7 Ekim’den beri yapılan provokatif açıklama ve eylemlerin altında yatan sebep işte budur.

“Elbette sorunun asıl çözümü, 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, fiziki bütünlüğe sahip, tüm dünya tarafından tanınan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasından geçiyor. Bunun için öncelikle Filistin halkının kendi içinde birliğini ve beraberliğini sağlayarak, yekvücut olarak hareket etmesi şarttır. Filistin halkının göstereceği bu iradeyi tamamlayacak olan, Arap dünyasının bu devletin yaşaması için gereken maddi ve manevi desteği vermesidir. İslam ülkelerinin yanı sıra, aklını ve vicdanını hakikatlere kapatmamış tüm devletlerin arkasında duracağı böyle bir gelişme, İsrail’e de aradığı istikrarı ve huzuru sağlayacaktır. Aksi takdirde bölgede, her saldırıyla, her katliamla, her yıkımla artacak olan radikalleşmenin sonuçlarının nereye varacağını kestirmek mümkün değildir. Ayrıca, sürekli körüklenen bu yangının ne zaman, nereye sıçrayacağı ve nereleri yakıp, yıkıp kül edeceği bilinemez. Ne bölge halkı ne dünya böyle bir acıyı, zulmü, kısırdöngüyü hak ediyor.”

Buradan bir kez daha, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyerek küresel yönetim ve güvenlik sisteminin adaletsizliği, dengesizliği, etkisizliği konusundaki haykırışımızı tekrarlıyorum. BM ve özellikle BMGK kendini sürekli reforma tabii tutmalıdır. Dünyadaki insanların kendilerini, coğrafi ve inanç dağılımı başta olmak üzere, tüm çeşitlilikleri ve dengeleriyle, adil şekilde içinde hissedecekleri bir Birleşmiş Milletler işleyişi ve Güvenlik Konseyi yapısı kurmalıyız. Çocukların hunharca öldürülmesinin hiçe sayıldığı bir yapıyı da kimse ciddiye almaz, kimse peşinden gitmez. Birleşmiş Milletlerin içine düştüğü bu acziyet görüntüsünden derin üzüntü duyuyoruz. İnşallah bir an önce çağrımıza kulak verilir ve gereken süreçler işletilir. İnşallah 28 ekimde yapacağımız büyük Filistin mitingine kadar bu savaşın sönmeye başlamasını ümit ediyoruz. Bu mitinge mümkün olan en yüksek katılımı istiyoruz. Sadece Türkiye ve Filistin bayraklarının olduğu bu mitingde gerek ülkemize gerek dünyaya mesajlarımızı vereceğiz. Tüm vatandaşlarımızı davet ediyoruz. Aslında bugünkü toplantımızda cumhuriyetimizin 100. Yılıyla ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapmayı planlıyorduk ancak Gazze meselesiyle ilgili ülke ve dünya kamuoyuyla paylaşmamız gereken mesajların aciliyeti sebebiyle vaktimizi bu konuya ayırmak mecburiyetinde kaldık.

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler