Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Pahalılık ana hedefmiş…’
6 Mayıs 2025Açıklanan enflasyon rakamlarına göre tüketici yüzde 37,9, üretici de yüzde 22,5 ile tarihi gerileme performansı ortaya koydu. Görece frenlenme olduğunu bilsek de, enflasyonun artış hızının bu noktalara kadar gerilemediğinin herkes farkında…
Görece frenleme de maliyetlerden değil, piyasanın durma noktasına gelmesinden kaynaklanıyor. Nitekim ortadaki rakamın el yordamıyla bile düşmesini engelleyen üç başlığın gıda, kira ve ulaştırma olması bunun en açık kanıtı. Çünkü insanların artık bunların dışında harcama yapabilecek gücü kalmadı.
Fakat açıklamalara bakarsanız halen talepten kaynaklandığını düşünecek kadar da akıl tutulmasının yaşandığını görüyoruz. Oysa ortadaki yükselişe dair sapma insanların daha az mal ya da hizmete daha çok para ödemesinden kaynaklanan fiktif bir tüketimden ibaret.
Son gelen veri üzerine bir açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de, yaşananları yine yok sayarak büyük bir başarıya imza attıklarını anlatıp durdu. Hatta sene sonunda yüzde 30 ve altından bahsetti.
Bu birkaç anlama geliyor. Öncelikle ısrarla kâğıt üzerinde enflasyonu düşürürken, öte tarafta satın alma gücünün düşmesiyle birlikte insanların fakirleşmesini umursamayacaklarının itirafı sayılabilir.
Bir diğer anlamı ise, böyle bir iç piyasaya mal satan firmaların maliyetlerini de umursamadıkları. Tıkanmış bir iç piyasa, daralmış ve zaten kur nedeniyle rekabet edilemez bir dış piyasa gerçeğinin ortasında olası iflasları ya da gizli iflasları da umursamıyorlar.
Tam insansız ve firmasız bir ekonomi yaratma yolunda ilerleyen, rakamlarla ekonomiyi düzelteceğini zanneden çarpık bir zihniyetin gölgesinde, bir diğer çıkarılacak anlamda gelecek sene yine hedef enflasyon üzerinden verilecek zamlara gerekçe yaratmak.
Denilecek ki, ‘size hedefe uygun az da olsa zam verdik ve bu sayede enflasyonla mücadelede zafer kazandık. O zaman gelecek sene de aynı fedakârlıkta bulunun.” Bu ne demek? Yüzde 14 enflasyon hedeflemesini 2026 için düşündüğümüzde, asgari ücretin maksimum yüzde 15-20 bandında, emekli aylıklarının da yüzde 8 ile 12 bandında artacağı anlamına gelir.
Yani bir tarafta perişanlık sürerken, gıda, kira ve ulaşımla ilgili muhtemelen yeni gelecek zamları karşılayamayan bir vatandaş profili içerisinde, rakamları kâğıt üzerinde düşüren, ama öngörülemezliği ve anlaşmazlıklarla sürdürülebilirliği kalmayan bir ekonomi fotoğrafına doğru koşuyoruz demektir.
Türkiye’nin bu haliyle bir akıl tutulması içinde olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede ilerlenecek bir ekonominin ne sürekliliğinin sağlanması mümkündür; ne kayıtlı kayması olanak dahilindedir; ne de işsizlik başta olmak üzere reel sektördeki ödemeler zincirinin sağlıklı ilerlemesi ve yatırımların artması olasıdır.
Tüm bu fotoğrafa, embedded medyada herkes mahkeme gibi davranırken, TÜSİAD’a yargıyı etkilemekten ikinci soruşturmayı da açtıysanız tamamdır. İnandırıcılığı da tamamen yitiriyorsunuz demektir. Sonra mı? Helvayı kim yapacak diye ihale açarsınız artık.