Çetin Ünsalan Yazdı: 9 Temmuz yaklaşırken…
7 Temmuz 2025Tarife savaşlarıyla başlayan, anormal oranların ortaya atıldığı Trump’ın ikinci dönemine ait çılgınlığın, devre arası verdiği 90 günlük süre dolmak üzere. Aradan gerginleşmelerin de yaşandığı, önce sorun çıkarıp sonra uzlaşı arandığı gelişmeler de oldu, tarifelerde orta noktayı bulmak zorunda kalan ülkelerle yapılan anlaşmalar da…
Fakat 9 Temmuz 2025 tarihi itibariyle hayatımızda nelerin olacağı ile ilgili bilinmezlikler sürüyor. Bu arada Trump’ın vergi paketinin onaylandığını 3 trilyon doların üzerinde bir maliyeti olduğunu düşünürseniz, ilk planda bu faturanın tarifelerle diğer ülkelere ödettirileceği aklınıza gelebilir.
Oysa ABD Başkanı onun faturasını Körfez ülkelerine kesti bile. Hatırlayacaksınız kısa bir turla 3 trilyon dolar toplayıp ülkesine dönmüş, ardından da İran hamlesiyle muhtemelen yeni siparişlerin de adisyonlarını hazırlamıştır.
Bu nedenle tarife savaşlarının bu kadar küçük bir finansman başlığı olarak göremeyiz. Meselenin daha geniş zamanlı ve yüzyılın gerisinde rekabet gücünü ele alacak bir yapıyı kapsadığını anlamamız gerekiyor.
Lakin tüm bu hamlelerle, ülkesinin rekabetçiliğini korumak isteyen Trump, bir tarafta FED baskısından anlaşılacağı üzere, ortaya çıkacak enflasyon riskinin farkında, diğer tarafta da nadir elementler ve kıymetli madenler üzerinden rakiplerini kontrol etmeye ya da oyunu dengelemeye çalışıyor.
Ne var ki bence çok temelde yaptığı bir hata var. ABD – Çin rekabetinde, teknoloji başta olmak üzere tüm ürünlerde ‘biz üretelim’ vurgusuyla, içteki yapıyı çok da hazırlamadan hamle yapan Trump, Çin’i kıskanıp Çinleşme kompleksine kapıldı.
Oysa bugün ister sıradan ürünlerde, isterse de son dönemdeki teknolojik atılımlarıyla yeni ekonomiye dair ürünlerde, seri ve ölçekli üretim modeli üzerinden Çin ile rekabet edebilecek ülke yok. ABD buna soyunurken, kendi özelliklerini göz ardı ederek, tarihi bir hata yapıyor.
Dünya çapındaki nitelikli üniversitelerin ödeneklerini keserek, patente konu gelişmelere ket vuracak bir yaklaşım içinde. Bu kendi meselesi olarak görülebilir ama dünya ekonomik dengesi açısından başka bir kırılmayı da işaret ediyor.
Çin ile ABD aynı ürünleri imal etse bile, ABD’nin daha çok para kazanmasını sağlayan özellik ne? Seri üretim ve ölçek ekonomisi mi? Hayır… Kreatif gücü. Şimdi Trump’ın Çinleştirmeye çalıştığı ABD, bu faktörü göz ardı ederek seri üretim ile rekabet peşine düştüğünde, kreatif özelliğini yitirme riski taşıyor.
Hele ki, patent üreten teknoloji merkezlerine yaklaşımını da dikkate alırsanız, bu dünya ekonomisindeki pozisyonları birdenbire alt üst eder ki, orta vadede rezerv para tartışmasına kadar giden bir süreç yaşanır.
Yani Trump kibirle ve eski dünyanın ekonomik yaklaşımlarıyla bağımlı üretici olmaktan kurtulmuş bir rakibi, sopayla ya da kavgayla alt etmeye çalışıyor. Hatta açığı da baskıyla kurgulamaya çalıştığı pozisyona paralel nükleer ekonomi üzerinden gidermenin hesabı içinde. Ama farkında olmadığı gerçek şu ki, rakip onu kendi sahasına hızla çekiyor ve orada da Çin ile rekabet etmek mümkün değil.
Belli ki bu kafayla çok taş yerinden oynayacak. 9 Temmuz ve tarifler mi? Yaklaşımın doğru okumasını yaparsanız, ‘ben istedim olacak’ anlayışının sonuç vermesinin mümkün olmadığı bu ortamda, dünyadaki hem jeopolitik hem de iktisadi riskler bitmeyecek ve tarifeler sıfırlansa bile, bu kontrolsüz hırs dünyaya fatura ödetecek. Ne var sırada? Biyolojik silahlar mı? Çünkü bir çılgınlık yapmadıkları o başlık kaldı.