Sosyal Medya

FÖŞ yazdı:  Mehmet Şimşek’in bütçe kabusu

19 Şubat 2024

Hafta sonu seçim haberlerini seyrederek geçirdim. Şimdiden heyecanla 31 Mart gecesini bekliyorum. Oyumu kullandıktan hemen  sonra içmeye başlayıp, geçen Mayıs’ta yaptığım gibi şanlı zaferimizin hayalini kuracağım.  Sokaklarda “İmamoğlu, Yavaş, CHP, Özgür Özel, TİP geliyor TİP!!!” diye nara atarak dolaşacağım. Saat 20:00’de ekran başına geçip 5 değişik kanaldan beş değişik seçimi seyredeceğim.  Sonunda hepsi aynı noktaya gelecekler:  Her kentte açık farkla önde giden CHP adayları son saatte sayılan oylarla derin bir hezimete uğrayacaklar.

Yüce Odin’e yalvarıyorum, bu 2028’e kadar son seçim olmasın. 1 Nisan’da hemen yeni anayasayı konuşmaya başlayalım. 2025’in ilk çeyreğinde önümüze bir sandık daha gelsin. Reis’im kaybetsin, erken seçime gidilsin. Sonra  AKP-MHP’lilerin yönetmediği tüm belediyelere kayyım atansın, bir de ara-yerel-seçim yapalım. Çünkü, seçim yapılmazsa, fakir fukaranın karnının doyacağı yok.

Sevgili Reis’im 20 yıldır seçimlerde bütçe harcamalarını seçim malzemesi olarak kullanmamıştı. Geçen Mayıs’ta baktı ki, iş zora gidiyor, açtı kesenin ağzını. Seçim rüşveti olarak milli gelirin %4’ü dağıtıldı güzel seçmenime. Bu kez  anketleri beklemedi bile Erdoğan, herkese, her zaman, her yerde zam. Beğenmezlersa, zamma bir zam daha.

 

Eminim, Mehmet Şimşek önüne gelen ödeme emirlerini görünce kabus geçiriyor.  Ne yazık, daha kabus yeni başlıyor. Anketler kıran kırana seçim gösteriyor. Erdoğan merkezi bütçeden harcadıkları yetmezmiş gibi, büyükkent adaylarına da “Harcayın, Ya Kullarım” dedi. Kurum İstanbul’da 650 bin konutu depreme karşı güçlendirecek. Daire başı TL1.5 milyon düşük faizli kredi veya  hibe çeki de yanında. İzmir’de Dağ kenti otoyol, bağlantı yolları, tüp geçitler ve kapalı otoparklarla kaplamayı vadediyor.

Güzel, yapsın tabi, ama belediyelerde bu kaynak nerede?  Hepsi merkezi bütçeden gelecek.

Biz muhalif ekonomistler seçimden sonra yenilgimizi unutmak için Yunan Adalarına kaçıp bir kaç hafta dinleniriz, sonra da para politikasının duruşu yeterince sıkı mı diye hararetle tartışmaya başlarız. Halbuki asıl sorun bütçe duruşunun yavşak ağızlı bataklık yengeci gibi gevşek olması. OVP’ye göre bu sene bütçe açığı/milli gelir oranının %5.4 olması bekleniyor.  Şimşek diyecek ki, “Yav, ona ne bakıyorsunuz?” “Faiz giderlerini çıkartın, deprem harcamalarını  da çıkartın, geriye minnacık bir açık kalıyor.”

 

Deprem harcamalarının zaruri ve geçici olduğu doğru da bir sefere mahsus oldukları doğru değil. Deprem bölgesinde kamunun vadettiği inşaat ve onarımı tamamlaması en az 2 yıl daha sürecek ve kaba hesabıma göre maliyet de toplamda $40 milyara yaklaşacak. Zaten, deprem bölgesinde inşaat bitince, şantiyeleri İstanbul’a taşıyıp kentsel dönüşüme başlayacağız. Öteki deprem bölgesi kentlerinin başı kel mi? Onlar da dönüştürülmek isteyecekler. Bir Dünya Bankası raporuna göre Türkiye’de bina stokunu depreme karşı güçlendirmenin faturası $500 milyarı aşabilir.

Ocak ayı verilerine göre faiz giderleri, geçen seneye göre 6 misli artarak TL 121 milyar olmuş, yani toplam harcamaların %16’sı.   Yani, toplam gelirin %20’si.  Üstelik bu faiz gideri Şahap Abi’nin bankalara zorla çok düşük getirili tahvil kakaladığı döneme ait. Bu sene DİBS getirileri yükseldi, üstelik hala denge düzeyine de erişemedi. Eğer bu ülkede sene sonunda TÜFE %40 olacaksa ve 2025 yılında  enflasyonu düşürmek için hangi yöntemi kullanacağımızı kamouyuna açık açık anlatamıyorsak,  o enflasyon %40’da kalır.  Bu kabus senaryosunda 10 yıl vadeli tahvil getirisinin %45’in altında kalması için hiç bir neden yok. Bir başka deyişle, yükselen faizden dolayı bütçede finansman giderleri yükselecek. Bir de bunun üstüne iç borçlanma oranının %100’ün çok üstünde seyredeceğini ekleyin?  Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.

Durun, daha filmin en kanlı sahnesine gelmedim. Son 12 ayda kent hastanesi, otoyol ve geçitlere en az TL160 milyar ödenmiş olacak bütçeden. Bu meblağ her sene katlanarak artacak, çünkü ortada bir kısır döngü var. İşletmeciler enflasyon ve devaluasyona göre geçiş ücretine zam yaparsa, trafik asla kamunun hedeflediği seviyeye yükselmez, çünkü millette  o güzelim altyapıyı kullanacak para olmaz.

En kötüsü de bu sene sonunda emekli sayısı 16 milyonu geçmiş olacak-herhalde. Kimse gerçek sayıyı bilmiyor. Bence Bakanlık ve Sosyal Güvenlik İdaresi de bilmiyor. SG sistemine kayıtlı işçi sayısı 30 milyonun altında. Sistemin bütçeden transfer almadan ayakta kalması için her emekliye 3 çalışanın prim ödemesi lazım. Bizde bu oran 2‘nin altında,  üstelik prim kaçağı da çok. Nerden biliyorum?  Her sene vergi ve prim affı ilan edilmesinden. Bir de Genel Sağlık Sigortası giderleri var. Hani herkesin katılımı zorunlu olan, ama kimsenin primini ödemediği o meşhur sigorta.

Yav bizim bütçedeki kadar karadelik Samanyolu Galaksisinde olsa, şimdiye kadar kendi yerçekim gücünden süpernova olurdu be!

Bu bütçe duruşuyla, dezenflasyon sağlanamaz. Bu kadar basit. Ama işin kötü yani şu ki, harcamaların benim kaba hesabıma göre %75’i de kanuni zorunluluk. Geri kalan %25’in çoğu yatırım türü giderleridir, ne kadar tasarruf yapılabilir?

Bu ekonomi programı para politikasının gevşek olmasından dolayı iflas etmez, bizi bütçe kabusu öldürecek.

 

FÖŞ

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları