Sosyal Medya

FÖŞ-ANALİZ:  Eurobond  ve TL tahvile yabancı  ilgisi artacak

26 Mayıs 2024

 

Reuters ve Bloomberg’te çıkan analizlere göre, Türkiye’nin  üyesi olduğu gelişen pazarlar dev fonlardan talep görmeye başladı.  Halen, gelişen pazar hisselerine ilgi zayıf, fakat TL (yerel para) cinsi devlet tahvili ve döviz cinsi kurumsal ihraçlara  talep yükselecek.

Tahvil fonları Fed’in yıl sonuna doğru faiz indirimlerini başlatacağı yönünde bahse girerken, dünyanın her yerinde en yüksek getirileri bulup portföy primini garantiye alma önceliğinde. Türkiye, Mısır, Meksika başta, özel bir hikayesi    olan ülkelerin tahvilleri radara girdi.  Türk şirketleri yılbaşından bu yana $10 milyar tutarında Eurobond ihraç etti.  TL‘nin yaz ve sonbahar boyunca reel olarak değer kazanması, uzun vadeli projeler için dövizle borçlanmanın cazibesini artıyor.

 

TCMB’nin TL mevduat faizlerinde gerilemeyi önlemek için döviz kredilere yeni kısıtlamalar getirmesi de firmaları yurtdışında borçlanmaya teşvik edecek.  Bir çok uzman Türkiye’nin kredi notunun bu sene içinde çeşitli derecelendirme kuruluşları tarafından en az bir basamak  yükseltileceği görüşünde. Bu senaryo da firmaların yurtdışından borçlanmasını kolaylaştıracak.

Doğal olarak, yurtdışından borçlanma pazarının kapanması riskleri de var.  Fed’in faiz indirimlerini 2025 yılına ötelemesi ciddi bir olasılık teşkil ederken, gelişen pazar iflas ve temerrütleri patlayabilir.  Ukrayna ve Orta Doğu’da savaşlardan yayılacak jeo-politik riskler gelişen pazar Hazine ve firmalarının dövizle borçlanmasını zorlaştırabilir.

 

Şimdi gelelim bu konuda derlediğim analizlere:

Kıdemli bir Bank of America ekonomisti Reuters’e verdiği demeçte, dev Sabit Getirili fonların yüksek getirileri kovalarken, gelişmekte olan piyasalara (gelişen piyasalara, Gelişmekte Olan Piyasalara, vs.. Ne yapayım? Herkes değişik bir tanımlama kullanıyor) daha fazla nakit yatırmaya başladıklarını söyledi.

Bank of America’nın küresel gelişmekte olan piyasalar sabit Gelir Stratejisi başkanı David Hauner, Reuters’e verdiği demeçte, genelde yatırımlarını G-7’yle sınırlı tutan büyük küresel sabit getirili fonlarının, gelişmekte olan piyasalarda kilit varlıklara “devasa boyutlarda” bahis oynadığını söyledi.

Meksika, Brezilya, Türkiye, Hindistan ve Polonya gibi olumlu büyüme veya reform hikayeleri olan ülkeler talep alıyor. Mısır ve Nijerya’da da kısa vadeli pozisyonlar popüler hale geldi. Hauner, “Bunun uzun soluklu bir trendin başlangıcı olduğunu düşünüyorum” dedi.

Fon akışları yatırımcıların devletlerin devalüasyonlar ve sübvansiyon kesintileri gibi vatandaşlar için sıkıntı yaratan reformları uyguladıkları ülkeleri ödüllendirdiklerini gösteriyor.

Gelişmekte olan ülkeler arasında kader yolları ayrılırken (örneğin herkes Çin’den kaçarken), Mısır gibi tipik olarak daha riskli ülkeler, BAE ve Uluslararası Para Fonu’ndan gelen nakit yardımının ardından yükselişe geçiyor.  Pasif yatırım fonlarının çoğu,  ülke yelpazesi türünde  varlıklara sahip bir fon yerine, seçilmiş gelişmekte olan piyasalara para yatırmak istiyor.

Jupiter Asset Management’ın gelişmekte olan piyasa tahvilleri grup başkanı Alejandro Arevalo, Meksika, Hindistan ve Vietnam gibi ekonomilerin beklenmedik derecede güçlü büyüme performansının onları “yatırımcıların gözdesi” haline getirdiğini söyledi. “Para bu ülkelere akıyor” dedi ve enflasyonla mücadelede iyi iş çıkardıklarını ve ABD ile Çin arasındaki ticari gerilimlerden faydalanacak şekilde kendilerini konumlandırdıklarını ekledi.

Uluslararası  Finans Enstitüsü (IIF) verileri, Mart ayında yabancıların gelişmekte olan piyasa portföylerine yaklaşık 32,7 milyar dolar eklediğini gösterdi; böylece yabancıların net  alım yaptığı art arda beşinci aya girildi. Mısır’dan Pakistan’a kadar yüksek getirili tahvillerde bu yıl yaşanan yükseliş ve piyasanın Türkiye’den Fildişi Sahili’ne kadar yapılan milyarlarca dolarlık tahvil ihracını rahatlıkla hazmetmesi de  görünüme güven katıyor.

Hauner, “Bu gelişmeler gelişen ekonomilerin artık olgunlaştığını ve küresel yatırımcılarının riski daha uzaklara dağıtma istemini yansıtıyor” dedi. “Gelişen piyasalar eskisinden daha az çalkantılı. Ancak yine de oldukça cazip getiriler sunuyorlar.”

 

Bloomberg’e göre, yatırımcılar, ABD Hazine tahvillerinden  gelişen piyasa şirket tahvillerine geçiş yaparken;  risk primleri son altı yılın dibine geriledi. Bloomberg’in dolar cinsinden gelişmekte olan şirketlerin tahvil endeksi Ekim ayından bu yana yükselerek Şubat 2022’den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Bu, ABD  – Gelişen Ülke Hazine tahvilleri arasında getiri farkını 216 baz puana, yani 2022 gibi yakın bir zamanda gözlenenin  yarısından daha azına gönderdi. Bloomberg, gelişmekte olan piyasa şirketlerinin  ABD’deki emsallerine göre yalnızca 133 baz puan daha fazla ödeyerek borçlanabildiklerini gösteriyor.

Niye bu denli  düşük risk primleri yatırımcıları ürkütmüyor? Çünkü gelişmekte olan piyasa tahvillerinin  toplam getirisinin yeterince yüksek olduğunu  düşünüyorlar. Fed’in faizleri gevşetmeye başlaması, yani küresel borçlanma maliyetlerinin düşmesi durumunda gelir akışlarını %7’ye yakın bir seviyede tutmanın çekici göründüğünü söylüyorlar.

Zürih’teki Bank Julius Baer’in genel müdürü ve kıdemli sabit gelir portföy yöneticisi Arnaud Boué, “Düşük spreadlerle bile, yatırımcılara toplam değerlemeler G-7’ye kıyasla nispeten cazip” dedi. “Yatırımcıların daha yüksek getirili tahviller arayışına girmesi, Fed faiz oranlarını düşürmeye başladığında, gelişmekte olan şirketlerin tahvillerine yönelik talebin katlanacağı anlamına gelebilir.”

Baring Yatırım Hizmetleri Gelişen Piyasalar kurumsal krediler birim başkanı Omotunde Lawal, “Fonlar, nakit ve likitten gelişmiş piyasa yatırım notlu varlık sınıflarına yeniden tahsis ediliyor.  Bu da gelişmekte olan ülke şirketlerinin itibarlı bölümleri için ek talep  sağlıyor” dedi. “Genel olarak Gelişen Piyasa kurumsallarının temel göstergeleri de oldukça sağlıklı; yani ülke riskleri veya jeopolitik kaynaklı dalgalanmalarda bile, talep dirençli kalabilir.”

Türkiye özelinde, “Türk varlıklarında renesans” başlığı ile kısmen haberleştirilen Citi’nin yakın tarihli bir araştırma notunda şu ifadelere yer veriliyor: “Ülkenin diğer gelişmekte olan şirketlere göre tarihsel olarak üstün performansı göz önüne alındığında, Türk şirketlerinin geri ödeme gücü konusunda yapıcı olmamak zordur. Teknik göstergelerin varlık sınıfını desteklemesi nedeniyle bu durum özellikle piyasa oynaklığının yüksek olduğu zamanlarda geçerli oldu.

Türkiye’de arzın artması nedeniyle likidite üzerinde bir miktar baskı görüyoruz. Öte yanda büyük ihracatçıların son 12 ayda döviz kurundaki değer kaybından faydalanması nedeniyle temel rasyolar sağlam”.

Erdoğan’ın  ekonomi programından vazgeçeceğine dair tek bir kanıt yok. TCMB ve Mehmet Şimşek, emlak ve ek kurumlar vergisi  adımları ve güçlü TL’ye  sahip çıkma söylemi ile geçici de olsa “hikaye yazıyor” (yani Türk varlıklarının pozitif anlamda ayrışmasına destek oluyor).  Suyu dere gürül gürül akarken dolduracaksın.  Seneye, tüm bu koşullar tersine dönebilir. Sen yap re-finansmanını bugünden Hacı, ya da Bacı….

 

FÖŞ

 

 

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları