Sosyal Medya

FÖŞ yazdı: İnsanlığın  karanlık 10 yılı:  2020-30

31 Mart 2023

Dünya Bankası’nın 4 gün önce yayınlanan “Gerileyen Global  Büyüme Potansiyeli” başlıklı 550 sayfalık zengin araştırması, FÖŞ’ün 2023-2024 tahminlerine ışık tutacak. Kitabın (PDF formatı) sadece 150 sayfasını okuyabildim, sonra intiharlık olup terapiye gittim.  Gerçi, bu siyasi her-ü-merç arasında kimsenin dünya haliyle ilgilenmeye vakti yoktur, ama hani olur da hükümet değişirse, yeniden yüzümüzü dış dünyaya dönersek diye bu makaleyi kaleme alarak  artık gelenekselleşmiş iç bayma fonksiyonumu yerine getirdim.

DB’nın temel bulgularını kısaca özetleyeyim: Covid-19 salgını ve Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın ardından uzun vadeli potansiyel büyüme oranlarına ilişkin ilk kapsamlı değerlendirmenin yer aldığı raporda, küresel ekonominin enflasyona yol açmadan büyüyebileceği maksimum uzun vadeli oranın 2030’a kadar 30 yılın en düşük seviyesine ineceği kaydedildi.

Bir anlamda, yıllık %2.2’ye; kişi başı olarak %1.5’e düşecek büyüme oranı aşırı enflasyon üretmeden büyüme olarak anlaşılmalı.

2020-2030 döneminde 2009 ve 2020 resesyonları, iklim değişikliğinin gittikçe tırmanan maliyeti, Covid-19 pandemisinin hasarı ve halen süren Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz yan etkilerinin bedelini ödeyeceğiz.

Söz konusu düşüşün gelişmekte olan ekonomiler için aynı derecede sert olacağı, 2000 ile 2010 arasında yılda yüzde 6 olan ortalama potansiyel büyüme oranının bu 10 yılın geri kalanında yılda yüzde 4’e düşeceği kaydedildi.   Bakın, bu nokta önemli. Çünkü halen binlerce fon banka iflasları Gelişmekte Olan Ülkelere (GOÜ, Piyasalar = GOP) yayılmaz diye pozisyon almakla meşgul. Yayılmaz da, büyüme yavaşlarsa, GOP da para kazandırmaz.

DB,  büyüme kıtlığının küresel bir finansal kriz veya resesyona yol açması durumunda çok daha keskin olacağı uyarısında bulundu.  21ci Yüzyılda global büyümeye ivme kazandıran tüm unsurların güç kaybedeceği tahmini var. Nedir bunlar?:  İşgücü artışı, sabit sermaye formasyonu, total girdi verimliliği ve sınırötesi ticaret.

DB’na göre, bu denli düşük büyüme sefaleti artıracağı gibi, GOÜ’in iklim değişikliğiyle baş edecek bütçe kaynakları üretmesini de zorlaştıracak. Ayrıca sosyal çalkantı, savaşlar ve iklim değişikliğinin beraberinde getirdiği zorunlu göçlerin de ciddi bir problem haline gelmesi beklenebilir.

DB raporunda enflasyonu bulmadığım için naçizane araştırmalarımda   2023-2024 döneminde KPMG’nin 29 Mart tarihli enflasyon tahminlerini kullanırım. KPGM’e göre, Gelişmiş Ülkelerde ortalama enflasyon 2023 yılında %5.3, 2024 yılında ise %3.2 olacak. Bu öngörüler yeni OECD tahminleri ile az-çok tutarlı ve o tarihte nerdeyse 2 yıl sürmüş olan düşük büyümenin dahi enflasyonu hedefe yakınsatmakta zorlanacağının ifadesi.

Beni asıl ilgilendiren, DB raporunun baz senaryosunu değil, habis şokları da içeren karamsar projeksiyonu.  Bunun 4 temel nedeni var. İlkin, The Economist’in araştırmasına göre,  banka iflasları sonrasında ABD ve Euro-Bölgesi’nin bu sene resesyona girmesi çok olası. İkincisi, ABD ve AB’de süregelen, bankalardan mevduat çekilişi mali kriz tehlikesinin tam olarak geride kalmadığının işareti. Ek olarak, Gelişmiş Ülkelerde (GÜ) değil ama, GOÜ’da uzun süren yüksek faiz ve düşük büyüme oranlarının borç krizlerine yol açabileceği kaygısı DB raporunda da yer alıyor.

 

Dün Financial Times’da yazan John Plender, üstünde uzun zamandır kafa yorduğum bu  muammada ipuçları verdi:  Artık, istikrarlı büyüme ve tam istihdamla tutarlı enflasyon %2 değil, %3 civarında olmalı. Ama, rezerv para Merkez Bankaları’nın enflasyondan çok beklentileriyle mücadele ettiği bu kritik dönemde, TCMB’nin geçmişte  yaptığı gibi hedef değiştirilmez. Ne demek istiyorum?  EĞER Plender haklıysa, ABD doları cinsinden kısa vadeli faiz %4’ten aşağı düşmez.  Paranın bu denli pahalı olduğu bir dünyada sabit sermaye yatırımları ve teknolojik inovasyonun da cılız seyretmesi tehlikesi büyük.

Devam edeyim, Ukrayna Savaşı’nın bu yıl bitmeyeceği bence kesin. Carnegie International’da yazan Judy Dempsey’e göre, Büyük Güçler Savaşı artık geri dönülmez eşiği aştı. Karşıt kamplar bu savaşın Ukrayna için değil, önümüzdeki 10 yılda hangi kampın dünya düzenini şekillendireceği yarışı üzerine cereyan ettiğini çok güzel özetliyor.  Savaşın bu denli uzaması enerji ve gıda emtialarında büyük oynaklıklar yaratacağı gibi, bir noktada reel ekonomi ve finans dünyasında risk primini ciddi ölçüde artırma potansiyeline haiz.

Kutuplara bölünen dünyada ticaret hacmi genişlemekte zorlanacağı gibi, GOÜ’in GÜ yakalamaları için en büyük fırsat olan hizmetler sektörü de teknolojiye aç kalır, güdük kalır.

Bu risk unsurları 2020-2030 döneminde global büyümeden yıllık 0.2-0.9 puan arası çalabilir ki kesinlikle stagflasyon anlamına gelir.

 

Türkiye insanlığın karanlık çağında yarısı asgari ücrette çalışan, yarısı da yarım kuru ekmeğe bedel emekli maaşıyla çile çeken nüfusunu nasıl kurtaracağını düşünmeli. Ayrıca Anadolu iklim değişikliğinden en çok etkilenecek coğrafi bölgeler arasında yer alırken, 10 yıl sürecek bir karanlık çağ, Orta Doğu, İran ve Kuzey Afrika’dan tonla göç getirecek.

DB iyimser senaryodan da bahsediyor. EĞER seçimlerde Millet İttifakı başa gelirse, bu iyimser senaryoya giden temel taşları döşenebilir. (Yok, Erdoğan kazanırsa, hepimize barsaklara kadar döşenebilir).  Nedir bu temel taşları? İlkin, kadının işgücüne katılımının yükseltilmesi. İkincisi, ezbere değil, beceriye yönelik eğitim. Üçüncüsü, derhal aklı başında bir iklim değişikliğiyle mücadele statejisi yayınlayıp halen dünyanın en hızlı büyüyen sermaye piyasalarından biri olan ESG (Çevresel, Sosyal, Yönetişim)  tahvillerinden aslan payını almak.

En önemlisi derhal hak, hukuk, adalet. Derhal, yarından tezi yok! Çünkü, Rusya ve Çin örnekleri çok açıkça gösteriyor ki, bu 3 kavramın ekonomik hayata yön vermediği ülkelere ne teknoloji, ne istihdamı ve üretim potansiyelini genişletecek türden sermaye geliyor.

Bahar gelecek eşşeğim, ılık meltem rüzgarları kıçımıza üfürürken, birlikte anıracağız aşk namelerini. Sen bir kaç ay daha arpasız idare et işte.

 

FÖŞ

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları