Sosyal Medya

Erol Taşdelen: İhracatçıyı döverek Döviz Rezerv artar mı?

17 Nisan 2022

Son yıllarda akıl almaz ekonomi politika(sızlık)lar Merkez Bankası rezervlerinin milletin gözleri önünde eridiğine şahit olduk. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar çok eksi rezerv ile 2020’lere başlamış olduk. Demirel’in 1970’lerdeki meşhur “70 cente bile muhtacız” noktasına gelebilmemiz için 50 milyar dolar bulmamız gerekiyor. Zaman zaman ekonomi kurmaylarının ağızlarından kaçırdıkları 50 milyar dolar hikayesi de bu zaten.

Yurt dışı borçlanmalar aksıyor

Son yıllarda yabancı sermayeyi çok dövdük. Buna “ohh” diyenler olduğu gibi alternatif kaynaklar üretemeyenler panik halde farklı arayışlar içine girdi. Swaplarda sınırlamalar, yabancıların TL’ye ulaşmasını engellemeler üzerine “gri listeye” dahil olmamız da eklenince ipin ucu kaçtı. Piyasa yapıcılar ahalinin elinde dövize ve ihracatçı firmaların dövizine yöneldi. Kur Korumalı Hesapları ( KKH ); İhracat bedellerinin önce %25’ini ( daha sonra oranı artırarak %40’ını) Merkez Bankası aracılığı ile TL’ye dönüştürülmesini bu arayış hamleleri olarak okumak gerekir. Bankacılık sektörü Sendikasyon kredilerinde bırakın yenisini almayı eskisini bile 20-25 ülkenin 30-40 bankasından zor tamamlayabiliyor. Sektör bu durumu “yoğun talep” diye sunsa da işin içinde olanlar gerçeği biliyor.

Kur Korumalı Hesaplar ne durumda?

8 Nisan itibarıyla KKH’larda biriken paralar 728,6 milyar TL seviyesine ulaşmış durumda. Dolar bazında 49,6 milyar USD yapar. KKH’ların dolarizasyonun önüne geçmediği başta amaçlanan “dövizini alan bankalara koştu” söyleminin gerçekler ile örtüşmediği rakamlar ile ortaya çıkınca ekonomi kurmaylar söylem değiştirerek “dövize gidecek TL’lerin önünü keserek talepleri engelledik” söylemine döndüklerine şahit olduk. 8 Nisan itibarıyla toplam mevduatın %57,8’lik kısmı döviz hesaplarda duruyor; üzerine KKH’ları da ekleyince toplam mevduatın %70’lik bölümü döviz ya da dövize endeksli KKH’larda bulunmakta (*). Hadi ekonomi kurmayları gibi düşünelim KKH’lardaki paraların dövize gitmediğini var sayalım ama o zaman da bir sorun ortaya çıkıyor KKH’lar çoğu TL’den geldiği için Merkez Bankası rezervlerinin artmasını sağlamadı ki. Amaç kısa vadeli Merkez Bankası döviz rezervleri artırmak ise başta “süper bono” diye bilinen dövize endeksli eurobond çıkarsaydınız o zaman. Ne diye halkın vergi gelirlerinden kaynağı oluşan Hazineye ek faiz yükü verdiniz; Merkez Bankası üzerine ek kur yükü bindirdiniz. Artmayacak döviz rezervleri için toplum üzerine ek yük binmiş durumda. İleriye yönelik ne kadar fatura çıkacağını KKH’ları kurgulayanlar da net bilmiyor şu an. Bu güne kadar ödenen dâhil önümüzde ki bir yıl için, toplam destek ödemesi Hazine ve Maliye Bakanlığı için 18,1 milyar; Merkez Bankası için 4,2 milyar TL hesaplanıyor; tabi kurlar bu seviyede kalır ise. Şirketlere getirilen vergi istisnasının maliyetini ise 2.3 milyar TL.

Bankalar KKH oyununa dahil edildi!

Ahalimiz dövizini bozmayınca bankalara 15 Nisana kadar döviz mevduatlarının %10’luk; 8 Temmuza kadar %20’lik kısmının KKH’lara dönüştürülmesi için müşterilerini ikna etme hedefi verildi. Daha önce yazdığımız gibi bu hedef tutmaması halinde bankaları ciddi cezalar bekliyor. 2019-20’deki AKTİF RASYO yaptırımı “kredi verin” üzerine idi; KKH’lar bakısı da “döviz hesapları TL’ye dönüştürün” üzerine oldu. Hedef tutmaz ise %1,5 komisyon ödeme ve daha yüksek karşılık yatırma seçeneği ceza makbuzu olarak gösterildi. Kim ne kadar ceza ödeyecek umarım KAP’a bildirilir ( tabi bankalara ek süre verilmez ise ).

İhracatçı ve bankalar dayak yemeye başladı!

KKH’lar beknenen ek döviz rezervine katkı yaratmadı, dolarizasyon oranı düşürülemedi. Gözler elinde döviz bulunduran ihracatçıya döndü. MB, ocak ayı başında ihracat döviz gelirinin dolar, avro ve sterlin cinsi olanların ihracat bedelinin yüzde 25’i düzenlendiği tarihteki işlem kuru üzerinden MB’ye satılmasına zorunlu hale getirmişti. Bu oran Nisan ortasında %40’a çıkarıldı, haftaya başlıyor. 2022’ye kadar ihracat bedeli gelen ihracatçı bankasında karşılıklı sat/al kuru bağlayarak ihracat bedelini Döviz Alım Belgesi ( DAB)‘a bağlıyor aynı dövizi ihtiyacı için hesaplarında döviz olarak tutuyor, ithal girdiler için ihtiyatta tutuyor veya bu bedeli TL’ye dönüştürüp ödeme ihtiyaçları ( hammadde alımı, maaş, elektrik, doğalgaz ödemesi… vb ) için kullanıyordu. Bu durumda ihracat bedeli döviz firmanın çalıştığı bankalarda kalıyordu. İşte Ekonomi kurmaylar kendi mantıklarına göre bu paranın peşine düştü. Bu döviz Merkez Bankasında TL’ye dönüşür ise döviz de otomatikman Merkez Bankasında kalır bu sayede Merkez Bankasının rezervleri artar mantığı ile hareket edildi. %25’lik dört aylık uygulamadan sonuç alındı ki oran %40’lara çıkarıldı. Rusya – Ukrayna savaşı çıkınca yurtdışı paraları dondurulan Rusya hatırlayın bu oranı direkt %80 yapmıştı. Bu durumda bankalarda kalacak ihracat döviz bedelleri Merkez Bankasına gidiyor. Firmalar da eski sistemdeki gibi karşılıklı al/sat döviz kuru bağlayamadığı için bankalara dönüp ihtiyacı olan dövizi alıyor. Bu durumda Merkez Bankası ile Bankaların döviz satış kuru arasındaki fark kadar İhracatçı zarara uğruyor. İhracatçıya yükleneceğinize ihracatı olmayan firmaların döviz almasının önünü kesin daha mantıklı bir iş yapmış olursunuz. Sermaye kontrolü sağlayalım derken arada döviz kazandırıcı firmaları dövüyorsunuz haberiniz olsun! Uygulama, sat/al arasındaki geçen zamanda şansa kurlar anlık artmaz ise İhracatçıların maliyetlerini %0,50-1 arasında artırır haberiniz olsun!

İhracatçı da mı kaçsın isteniyor!

İhracatçıya yönelik uygulamalar kısa vadede kazandırıyor gibi gözükse de orta uzun vadede tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Zira bu tür uygulamalar artması halinde Firmalar ihracat gelirlerini yurtdışında tutmak için Romanya, Bulgaristan gibi ülkelere kaçabilir şirket merkezlerini dışarıya taşıyarak transit ticaret ya da serbest bölgelerde çıkış arayabilirler. Karar alıcılar bu tehlikenin de farkında olmalılar. Kaş yapayım derken gözden olmayalım. Sonuç olarak ihracat düşmesi ve Cari açığın artması ile baş başa kalabiliriz. İşin dozunu ayarlayamazsak ana ihracatçıları da kaçmasını izlemekle yetiniriz. En fazla ihracat yapan 100-250 firmanıza bakın. Kaç tanesi yerli? Başta Otomotiv, Makina ve Beyaz Eşya gibi büyük ihracatçıların yeni durumdan. ve ihracatçılara yönelik yaptırımlardan memnun olduklarını düşünmüyorum. Bir yeri yapalım derken daha büyük hasar almayalım. Uyarmadı demeyin!

Yurtsever sermayeyi dövmeyi bırakalım!

Sermaye ürkektir. Yabancılar ürktü kaçtı da bizimkiler durdu mu? Rus Oligarklar İngiltere’yi Merkez yaptı da bizimkiler yapmadı mı? Zamanında milyarlarca doların İngiltere, Malta yurt dışına kaçırılmasına göz yumulmayacaktı. Yurt dışına kaçanlar ile ilgili tedbir ya da yaptırım duyan oldu mu? Kaçanları görme, kalan yurtsever sermayeyi döv olmaz! Tarih de Halk da affetmez bu hataları. Malta Devleti Türk zenginlerden kimlere vatandaşlık verildiğini her sene açıklıyor. Milyarlarca doları istifleyip vatandaşlıktan bile çıkmayı planlayan zenginlerin niyeti “vize almadan yurt dışında rahat rahat gezme” olamaz. Halkın üç kuruş dövizi; ihracatçının bu zor koşullardaki gayretini törpüleyecek yaptırımları bırakıp asıl bu topraklardan kaçırılan paraların peşine düşelim. Evine taş atılıyorsa “camın önünde durma” diye çocuğunu mu döversin, evine taş atanların peşine mi düşersin?

Döviz kurlarına ek baskı yaratıldı

Firmaların %40 İhracat bedeli Merkez Bankasına satması daha sonra gibi piyasadaki bankalardan alış yapması dövize talebi azaltmıyor tam tersi bankalar üzerinde ek baskı dolayısıyla döviz kurları üzerinde ek baskı yaratıyor. Sonuçta bankalar da gelen talebi elindeki dövizi Merkez Bankasına verdiği için gidip piyasadan alacak, bu da piyasada kurlar üzerinde baskı yaratacak. Kısır döngü yani. Yeni uygulama ile Bankalardaki bozdurulan ihracat bedeli kadar döviz saklama yeri değişiyor sadece. Kağıt üzerinde Merkez Bankası rezervlerini artırıyor gibi olsa da ülkenin döviz rezervlerinde aslında bir değişiklik olmuyor. İhracatçının bıraktığı tortu döviz bankalar yerine Merkez Bankasına kaymış oluyor. İşin ilginç tarafı içinde büyük yerli bir bankanın da bulunduğu bazı bankalar bu senaryoyu (!) önceden öngörmüş gibi son bir yılda işi gücü bırakıp “TL DCL Hazine Kaynaklı Kredi (DCL (Dual Currency Loan)” pazarlıyordu. BDDK bu kredileri bir mercek altına alsa iyi olur. Zira; bu krediler müşteri ile anlaşılan kur üzerine çıkması halinde müşteri döviz olarak ödeme yapıyor. Kağıt üzerinde kredi TL ama ödemede çoğu Döviz ödendi üstelik döviz kredilerinde ihracat yapma zorunluluğu varken bu krediler o yasağı da delmiş oldu, başka bir ifade ile işi kılıfına uydurdular. Bu sayede döviz mevduatı da bu kredide göstermiş midir(!) banka Hazinesi muhasebe olarak, onu da BDDK murakıpları araştırsın. Her şeyi ekonomi yazarlarından beklemeyin!

Bankalara bir de ödül : Mevduata “Devlet Garantisi” kapsamı genişletildi!

Dünyada, 1929 buhranı ile vatandaş bankalara koşmaya başlayınca devletler “paniği yatıştırmak için” bankalardaki mevduatlara güvence ( devlet garantisi ) vermeye başlamıştı. Öyle ya, bir krizde sektörün başına gelebilecek en kötü senaryo budur. 2008 yılında Yunanistan’ı hatırlayın günlük 250 EUR’ya kadar düşürülmüştü bankalardan mevduat çekme tutarı. 2021’de aynı durum Lübnan’da oldu. Lübnanlılar bankalara saldırınca kamu otoritesi mevduatların %75’ini dondurdu. 15 yılda ödeyeceğini açıkladı. İşte bu durumlar yansıyıp vatandaş paniklemesin diye bankalardaki mevduatlara devletler garanti veriyor. Türkiye’de kamu da TMSF aracılığı ile banka mevduatlarına garanti veriyor. 30 Aralık 2021’de bankalardaki garanti verilen mevduat tutarı 150 bin TL’den 200 bin TL’ye çıkarılmıştı. Yapılan yeni düzenleme ile sadece Gerçek Kişi vatandaşın hesaplarına verilen güvence kapsamı genişletilerek Ticari Hesaplara da verildi. KKH’lar da güvence kapsamına alındı. Aynı zamanda TL dışındaki döviz hesapların da güvenceyi kapsadığının altı çizildi. KKH’lar içinde bulunan yabancılara ait mevduat da bu kapsam içine alındı.

Banka karları dikkat çekince, vergi arttı

Finans sektöründe kurumlar vergisini yüzde 20’den yüzde 25’e çıkaran 7394 sayılı torba yasa Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Başka bir ifade ile bankalara ek %5 daha ek vergi yük gelmiş oldu. 2021 yılında toplamda 92 milyar TL karlılık açıklayan Bankacılık sektörü 2022 ilk iki ayında rekor kar ile 39 milyar TL kar açıklamıştı.

*********************

(*) BDDK 8 Nisan verilerine göre; bankalardaki toplam mevduatın USD karşılığı 410,4 milyar USD; bunun 237,4 milyar USD’lik kısmı yabancı dövizde; 49,6 milyar USD karşılığı da KKH’larda bulunmakta.

Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.bankavitrini.com

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları