Sosyal Medya

FÖŞ yakındı:  Bu kışı nasıl çıkartacağız, ben de bilmiyorum

11 Temmuz 2022

Oldum olası bayramlardan nefret ettim. Tabii, 29 Ekim ve 4 Temmuz gibi milli bağımsızlığın kutlandığı şölenleri kastetmiyorum. Ama Şeker ve Kurban Bayramı, Noel ve Yılbaşı benim için azap dolu anlardır. Tören yanı ağır basan bu dönemlerde ne gelenekleri icra etmeyi, ne de eğlenmeyi becerdim. Mesela, niye akrabalarımı aramalıyım Bayramlarda?  Sevseydim, zaten düzenli arardım. Birlikte olmak isteseydim, ziyaretlerine gider, ya da rakı-balığa davet ederdim. Merak etmeyin, aile düşmanı değilim. Çok sevimsiz ve geçimsiz bir karakter olduğum için aile üyelerim de benimle temasta kalmamak için özenli bir çaba gösterir. Sadece cenazelerde buluşur, rahmetlinin bize yaptığı hainlikleri anar ve sırada kim var diye birbirimizin sağlık durumunu sorarız.

Artık yaş 65’e dayandı, yavaş yavaş çok nesilli aile piramidinin “jünyor” sıralarından tepelerine, “masters”a  yükseldik. Şu anda yaş sıralamasında ilk üçteyim ve doğal olarak ömrüm boyunca horlayıp dışladığım genç akrabalarım  gizlice ebediyete intikal edeceğim yıl hakkında bahis oynuyorlar.

Sıramı atlamak ve bu fani dünyaya kazık kakmak için elimden geleni yapıyorum. Bu makaleyi saat 05:00’de yazmadan önce havuzda buz gibi suda 1 saat yüzdüm, Semerburgaz-Esenler arasında pedal ve kürek çevirdim (kötü bir su baskını esprisi). Makaleden sonra da askerlikten kalma botlarımı giyip, sırtıma 20 kilo ağırlık alıp geleneksel 20 km/gün koşumu yapacağım. Perşembe günü de 4cü Biontech için sıra aldım.

Biontech dedim de, biz Bayram keyfi yaparken, Türkiye amansız bir salgının pençesine düştü bile. Uzmanlara göre resmi vaka sayısı rapor edilenin 10 misli olabilir. Valla, ben anektodlara dayalı yazmayı sevmem, ama bu bayramda kimi arasam (akrabalarım değil, dostum yok,   “tanıdık” denilen ilerde menfaat umulan 3cü şahıslar kümesini kastediyorum), hepsi yatakta, ya da daha yeni koku almaya başlıyor. İşin daha kötüsü,  hastalığı evinde geçiren  kimse  Sağlık Bakanlığına vaka rapor edecek kadar salak değil. Aksine, ayağa kalkar kalkmaz “memleketine” el öpmeye; ya da Güney’e, kimi bulursa onu öpmeye gidiyor. Ehh, ecnebi turist de bayram  vakti eli boş gelmez elbette. Onlar da B1-2-3-4-5a,b,c,  varyantlarıyla gelip, kimi bulsalar öpüyorlar.

İşin ekonomi boyutuna geçelim.  WHO’ya göre dünya genelinde ama özellikle Avrupa’da vakalar son bir ayda %30 artmış. Korkarım, İngiltere ve Almanya gibi bize turist gönderen ülkeler yakında seyahat yasaklarını yürürlüğe koyacaklar. Tabi ki, Türkiye’ye giren-çıkana da karantina. Bu sene ekonomide yüzümüzü güldüren tek işkolu turizmdi, onu da kaybedersek, önümüzdeki 12 ayda en az $40 belki $50 milyara varacak cari açığı Göte finanse eder artık.

Yazın tedbir almadığımız için de kışın yine kapanma ve kapatmalar geri gelir. Zaten yaza girerken %20’de takılı kalan (geniş kapsamlı) işsizlik 5-6 puan daha yükselir. O zaman da doktor katletmekle kalmayız, Suriyeli, Afrikalı, Uzaylı, memeli ve sürüngen kimi bulursak hıncımızı alırız. Yani, sosyal patlama gelir.

Dönelim Avrupa’ya. O kıta 2022-2023’ün üstüne çizik attı bile. Rusya kışın gaz vermeyecek, endüstri tatil, evler soğuk, dayan Şnapsa, dayan Jaegermeister’e. Derin bir resesyon kaçınılmaz. İhracatının %55’ni    AB’ye yapan bir ülke için büyük ekonomik şok anlamına gelir bu diagnoz. Hey, diagnoz diyorum, Bebeler, marangoz değil.

İhracat Babalar durağına doğru hızla ilerlerken ithalatın da durulacağı yok. İçsel sebep? Yahu, millete yıl ortasında %30 zam verdin. Her gün yeni bir mevzuat engeli çıkartsan da vatandaş bir de üstüne %30 negatif reel faizden kredi alıp harcıyor. Türkiye’de içinde ithal girdi olmayan bir mal veya hizmet var mı?  Hizmetler özelinde örneklersek, restorana gittiğimizde, bir dilim gravyar, bir kadeh Kurvazyer konyağı atamayacak mıyız yani?  Yalnız tüm geliri değil kredi de kullanıp harcama huyu öylesine yerleşti ki, otomotifçiler bile  şaşkın. Bir sektör temsilcisi basına “Yav, deve yüküyle zam yaptık, hala yeni araba sırası var?!” diye şaşkınlığını ifade etmiş.

 

İkinci neden bizde gündemden düşen ama her gün öldürücü  inatlaşmaya dönüşen Ukrayna Savaşı. Putin Ukrayna’nın en az yarısını ele geçirmeden durmaz. AB Ukrayna’yı üyelik adayı yaparak, NATO da İsveç ve Finlandiya’yı örgüte katma kararı alarak, Putin’in elini mahkum etti. Zaten, Putin dursa, Zelensky durmaz. Ukrayna’nın her karış toprağı geri alınıncaya kadar savaşacak. Yani?  Yani, Rusya’ya yaptırımlar gittikçe sıkılaşırken, Ukrayna bu sene tahıl ve ayçiçeği yağı ihraç edemez. Yani? Emtia fiyatlarında gerileme filan beklemeyin. Kışın tam millet kalorifer-kombiyi açtığında, doğal gazın dolar fiyatı ikiye katlanmış olacak.

Ne hoş değil mi?  Hastalığın kol gezdiği, sokaklarda  milletin hıncından birbirini boğazladığı, soğuktan donduğumuz ve içimizi ısıtacak bir tas tarhana çorbasının bile erişilemeyecek kadar pahalandığı  Türkiye.

Sevgili Başkanım Erdoğan “bize güvenin” diyor. Wallahim güveniyorum. Bu ekonomi politikalarıyla yakında tüm mülteciler gönüllü olarak ülkelerine kaçar, arkalarından da kaçak işçi olarak bizim millet gider.

Millet gider, AKP için dert biter.

 

 

FÖŞ

 

FÖŞ haykırdı: Ekonomide Tüm Kötülüklerin Anasını Açıklıyorum

 

Why Erdogan Will Never Win Another Election?

 

 

 

 

 

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları