Sosyal Medya

Hülya Avşar ve Ahmet Özhan, Bize Giffen Yasasını Anlatıyor

27 Aralık 2021

BERABER VE SOLO EKONOMİK ŞARKILAR

Sör Robert Giffen 73 yıllık hayatını istatistik ve iktisadın detaylarına vakfetmiş, kıymetli bir bilim insanı olarak tarihte yerini almıştır.

1910 yılında dünyadaki nafakasını tamamlasa da; iktisat tedris eden her öğrencinin, hayatında kimi zaman bir sözlü sınav, kimi zaman yazılı yoklama vesilesiyle girmektedir ve dünya durdukça girecektir.

“Giffen Malları” denilen teorisiyle, fakirlerin neden enflasyon zamanlarında daha da fakirleştiklerini kanıtlamıştır.

Alfred Marshall isimli bir başka iktisatçının dikkat çektiği Giffen kuramı, özetle şunu söylemektedir :
“Düşük gelirli İrlandalı işçiler beslenmelerini patates ile giderirler. Gelirlerinin az bir kısmını et gibi yüksek bütçeli yiyeceklere ayırırlar. Bu durum patates kıtlığını oluşturarak, patates fiyatlarını arttırır. Artan patates fiyatı nedeniyle işçilerin et gibi yiyeceklere paraları yetmez, bütün paralarıyla patates talep ederler.”

Normalde fiyatı artınca bir mala talebin azalması gerekir…
Fakat yoksul halktan bahsediyorsanız işler öyle ilerlemez.
Fakirlerin talep ettiği malların fiyatının artması demek, onlara olan talebin artması demektir.

Çok az konuda bahse girerim. Kumar bizde Erdoğan’ın deyimiyle “nass”a uymaz.

Ancak Hülya Avşar’ın da Ahmet Özhan’ın da hayatlarında Robert Giffen’in ismini duymadığına eminim.
Fakat malum Newton’un adını da duymasanız da, elma ağacının altında durursanız kafanıza inen elmadan kurtulamazsınız.

Ekonominin kaideleri de fizik kaideleri kadar katıdır.

Ne diyor Hülya Hanım : Gerekirse simit yeriz.
Ne diyor Ahmet Bey : Gerekirse bir ekmek yerken, bunu yarım ekmeğe düşüreceğiz.

Simit/ekmek, Sör Giffen’in meşhur mallarının ta kendisi oluyor.
Siz buna patatesi, bulguru, makarnayı, tuzu, ekleyin.
Her ikisi de iktisat tahsili almamış ama maşallah iktisada giriş dersinin acar öğrencileri misali, Giffen bahsini yalayıp yutmuşlar.

Ekonomik krizin kimi nasıl vuracağını, kimin hangi gıdaya nasıl ulaşacağını gayet iyi anlamışlar.
Peyniri kim bulacak yüklen simite, ekmek 3 lira olmuş böl ikiye.

İrlandalı işçinin patates sevgisi neyse, Türk işçisinin helva ekmeği, simit çayı, bulgur pilavı, ekmek arası soğanı odur.

Bu korelasyonu çözümlemek için ne Veysel Ulusoy olmaya ne de “ben Ekonomistim” demeye gerek vardır. Azıcık etrafında olup bitenden haberdar olmak kafidir.

Erdoğan’ın tekelci idaresinden zarar görmeyen, hayatı etkilenmeyen ve bundan rahatsızlık duymayan her Türk vatandaşı gibi, Hülya Avşar’ın da Ahmet Özhan’ın da görüş serd etmeye hakkı elbette vardır.
Yanlış anlaşılmak istemem.
Lakin ortaya koydukları fikriyatın arka planında klasik iktisatın en temel teorisinin olduğunu bilmiyorlarsa, hatırlatmak da bir vatandaşlık görevidir.

Gelir kaybına uğramış toplumun alt gelir kesiminin başına gelenin kaderi olduğuna inanması için, Hülya Avşar’la Ahmet Özhan’ın ekonominin temelleri dersinden alıntı yapmasına ihtiyacımız var mı?
Bence yok…

Erdoğan’ın 20 küsur yıllık iktidarının sırrının “sürdürülebilir yoksulluk” olduğu gerçeği artık sır olma özelliğini çoktan kaybetti.

Erdoğan oylarının radikal İslamcı çizginin ideolojik bentlerinin dışında gelir, eğitim ve toplumsal fırsat eşitliği ile ters orantılı olduğunu hepimiz biliyoruz.

Dindarlığı ile bilinen hatta burada biraz da durumu abartıp meşhur bir cemaat başkanının güftelerinden Long Play terkip eden Ahmet Özhan’ın, gerekçelerinin ideolojik kökleri konusunda tereddüt duymuyoruz.

Hülya Hanımın dini kaygıları üst düzeyde olmasa da, bu ülkede aydın kesime kendini kabul ettiremeyeşinin intikamını almaktan hiçbir zaman vaz geçmeyeceği aşikar.
Erdoğan’la özdeşleşmede “hüloğcu” teyzelerle ruh ikizi bir hali var.

Her ikisinin de sanatla ilişkisi tanrı vergisi yeteneklerinden ibaret.

Sanat onlar için ne toplum ne de sanat için…
Sanat sadece şahsi hayallerinin ikmallerini tesisten ibaret.
Aksi olsa en azından insanları bundan 200 sene önce yaşamış bir iktisat aliminin, zaten çok tespit ettiği “kuralların dışına çıkmayın” diye sıkı sıkıya tembihlemezler.

Bir tarafta bunlar diğer tarafta 80 yaşında bükülen beline inat dimdik duran yüreğiyle Genco Erkal.
O zaman Genco ustanın sahnede hayat verdiği Bertold Brecht’in ekmek mevzusunda söylediği şu söze kulak verelim:
“Halkın ekmeğidir adalet! Bakarsınız bol olur bu ekmek, bakarsınız kıt, bakarsınız doyum olmaz tadına, bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek, başlar açlık, bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.”

Analiz, Veysi Dündar 27.12.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları