Sosyal Medya

Veysi Dündar: Bir Tosuncuk Daha 2 Milyar $’ı Buhar Etti

23 Nisan 2021

24 NİSAN BUHAR BAYRAMI

Son buharlaşanımız Faruk Fatih Özer’i, Mevlut Çavuşoğlu ile gördüğümde şaşırmamıştım. Ardından Dış ilişkilerin kifayet etmeyeceği noktada, İçişleri bakanını da yanında görünce tereddütlerim tamamen ortadan kalktı.

“Zeki çocuklar aç kalmaz.” Neticede çocuk yarınları öngörmüş ve gardını zamanında almış. Milletin vekilinin oğlu ile ortaklık kurmuş, adına da “Hoppara” demiş. Dışişleri bakanına giderken yanında gördüğümüz ince yüzlü Trakyalı genç de, Mert Sancaklı. Saffet’in oğlu.

Saffet Türk futbolunun gördüğü en klas, en inceci topçulardandı. Topu ipek gibi alır, adeta topla aşk yaşardı. Onu Kocaelispor’un simge yüzü olarak anımsarım. Tam bir Balkan çocuğudur. Fiziği, tavrı, duruşu. Türk futbolunun siyasete emanet ettiği 2 simadan biri Saffet diğeri Alpay. Saffet’in ülkücülüğü akıllara yazılmıştı. Alpay’ın ne ara bu denli sıkı bir sağcı olduğunu ise çok çözemedim.

Tabii yıllar değirmen değil, insan öğütüyor. İnsan dediğin alt tarafı biraz kan biraz ten. Fakat insanı insan yapan onur.
Bu ülkenin 2 tane bakanı ki, ikisi de estiklerinde mangalda bırakın külü, köz kalmıyor. Karşılarına gelen adam için “tanımadan konuştuk” diyorlar.

Düşünsenize devletin İç ve Dış bakanı instagram fenomeni gibi poz veriyor, siz de ben Bakanın makamında fotoğrafımı çektirdim deyip ayrılıyorsunuz.
Buna kim inanır?

Tabi ki karın mikropları öldüreceğine inananlar inanır. Fakat karın mikropları öldüreceğini iddia edenler hayatta inanmaz. Onlar zeka ile kurdukları düzende ne boşa fotoğraf çekinir ne de öyle olmadık kişilerle kare bırakırlar arkalarında.

Şükür ki memlekette hala hukuk düzeninin mecburiyetleri var. Mesela ülkeyi askeri darbe yapacak kadar cüretlenmiş bir cemaatin kucağına iter ve ertesi gün af dileyebilirsiniz. Çünkü herkes sizin alakanıza şahittir fakat bunun resmi tescili, kaydı yoktur.

Bu defa öyle olmadı. Saffet oğlu Mert Sancaklı ile Faruk Fatih Özer’in hoppara diyerek iş kurdukları, tescilli bir şirketin paydaşları oldukları anlaşıldı. Tabi bizim gibi faniler bunu yeni anladı. Yoksa Çavuşoğlu da Soylu da kiminle fotoğraf çekindiklerini bilmeyecek kadar acemi olsalar, çoktan Ruhsar Pekcan albümünde yerlerini alırlardı.

Onlar Mert Sancaklı’nın becerikli iş ortağı ile çekindikleri fotoğrafla, hangi kapıları açtığını gayet iyi bilmekteydiler. Tam da o yüzden işin fotoğraftan ibaret olduğunu iddiada bu kadar hızlı davrandılar.

Şimdi İletişim Başkanlığı koridorlarında muhtemelen yine ülkenin demokrasi tarihinden alakasız bir örnek bulup, hangi CHP/İYİ Parti vekiline atak düzenleneceği planlanmaktadır. Bu arada bu zamana kadar Fahrettin Altun ailesine aldıkları katlamalı maaşlar için itirazda bulunanlar, kendilerini bu kadar zor aklama görevi yaparken düşünsünler. Bence ilke bakımından Altun ailesi, AKP için maaşını en çok hak eden konumda görünmektedir.

Yine hakkı teslim edilmesi gereken bir diğer karakter de halen Güdüllerin imtihan edildiği Dr. Ali Edizer. Hatırlarsınız yakın zamanda buharlaşma üzerine bir söylemi olmuştu. Sübliminal mesaj ile gündemi 12’den vuran Ali Edizer’in de, Faruk Özer’in buharlaşmasını öngörenlerden olduğunu ifade etmemek haksızlık olur.

Öte yanda, Ali Edizer aslında 128 milyar dolarlık rezervin hesabını soranları buharlaştıracak Mengelevari bir projeden söz etse de, açıkçası bunu tam da bu aralarda yapması hiç de akılcı değildi.
Çünkü bu 24 Nisan bir ABD başkanı hiçbir tereddüte mahal bırakmadan 1915’de yaşananlar için Soykırım ifadesini kullanacak gibi duruyor…

ABD dediğiniz ülke varlığını bir soykırımın üzerine bina etmiş (Kızılderililer) ve bir başka soykırımın acısını ise Kızılderililer gibi yok olmadıkları için hala yaşamakta siyahlar.

ABD’nin Siyahlara ve Kızılderililere yaptıkları ile övünenleri olsa da, devlet çoktan adını soykırım/ırkçılık olarak koyduğu bu fiilerin diyetini tüm toplumuna pay etmiştir. Merak edenler için 2019’da yazdığım yazıda bu detaylar fazlasıyla yer alıyor.

ABD’nin dünyaya soykırım dersi vermekte bu kadar iştahlı olmasının en temel nedeni, “soykırım nedir, nasıl yapılır, iyi bilmesidir.”
Peki biz tam da 24 Nisan günü civarında habire buharlaştırıp durursak bu ülke kendini nasıl savunacak.
Berat Albayrak’tan Çiftlik Bank’a,
128 milyar’dan Thodex’e,
Naci Ağbal’dan İBB atlarına,
Herşeyin buhara dönüştüğü ortamda 1.5 milyon Ermeni’nin (ki o zamanki nüfusumuzun %10’una karşılık gelmekteydi) akibeti merak konusu olmaz mı?

Bakın size önerim şu; bence bir Cumhurbaşkanlığı kararı çıkarın ve maddenin gaz (buhar) haline dönüşmesini yasaklayın.
Ya katı olsun ya sıvı.
Buhar bize uymaz.

Analiz, Veysi Dündar 23.4.2021

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları