Sosyal Medya

FÖŞ yazdı: Global mali krizin ayak sesleri

3 Nisan 2021

Bir kaç gündür sosyal medyada yoktum, hemen dedikodular başlamış:  “Berat Albayrak’la birlikte kitap yazıyorlar”.  “Rahmetli Özal’ı öldürenler kaçırdı, bir daha izi bulunmaz”.  “Covid’den geberdi, Türkiye bir illetten kurtuldu”.  “Rockefeller çağırdı, yine Türkiye’ye kumpas hazırlıyorlar”. Yok be kankalar. Meşhur Aztek atasözünü hatırlarsınız:  “Pudra şekeri burunda Kolombiya tankerinde durduğu gibi durmaz”. Ben pudra şekerinin üstüne biraz da pipoyla granüle şeker çekince hafiften bir “kendi içimde yolculuğa çıkmışım”, acile kaldırıp, lavman yaptılar, kendime geldim. Ama dersimi de aldım. Artık sadece fentanil ve meta-amfetamin gibi reçeteyle satılan ilaçlarla sinüslerimi tedavi edeceğim.

Geçirdiğim elim sağlık krizi esnasında kafam hep dünyanın her yerinden gelen mali krizi alametlerini inceleyip dosyalamakla meşguldu. Purda şekerinin bir özelliği de beyin damarlarınız patlayıp kalbiniz göğüs kafesinden fırlayıp kendi başına maraton koşmaya başlayıncaya kadar fevkalade hızlı, hatasız ve metodik şekilde çalışmanızı sağlamaktır. Genç bir kaynak ustasının sahip olması gereken en önemli beceri yani.

Açıkçası, mali krizi kimse tahmin edemez. Mali krizler herkesin korktuğu dönemlerde de vuku bulmaz. Fakat, Kindleberger, rahmetli Salih Neftçi Hocam, Hyman Minsky, Carmen Reinhard ve Kenneth Rogoff gibi devler bize takip edebilceğimiz bir “taksonomi”, yani sınıflandırma hediye etti. Nasıl hipertansiyon enfarktüs riskini artırır, ama her hipertansiyonu olan beyin kanaması geçirmezse, mali kriz taksonomisinde sayılan alametler çoğalınca, mali kriz ihtimali de yükselir, spor ve tuzu kesmek şarttır.

İşte öyle bir aşamadayız. Son aylarda 3 önemli vaka beni harbiden tırstırdı. Bunlardan ilki malum, Reddit adlı “çat” platformunda birleşen küçük yatırımcının bir çok hisse senedinde toplu işlem yapması.  Koordine işlem tarafına takılmıyorum. Sağlam bir bilgi üzerine yapıldıkça, hiç sorun yok. Hatta, üzerinde çok açık pozisyon bulunan bir  enstrümanda açıkçıları portakal gibi sıkmak için mal almak da meşru. Beni endişelendiren bu kadar çok sayıda küçük yatırımcının birikimlerini çok riskli bir alanda değerlendirmeleri. Daha 19cu Yüzyılda bir başka finans devi Bagehot (Fransız fırıncılık devi Le Baget’la karıştırılmasın) “Manav, hizmetçi ve ayakkabı boyacısı Borsa’ya girdiğinde, siz satıp kaçın” demişti.

Diğer 2 vaka son günlerde patlak verip basınımızda pek yankı bulmadı. Önce, Greensill Capital adlı, Sanjeev Gupta’nın çelik ve diğer sanayi şirketlerine finansman sağlayan kuruluşu battı.  Şirket tamamen Sanjeev Abi’min şahsi ihtiyaçları için kullanılmış. Şirket batarken de karşılıksız senetlerini kabul eden banka ve fonlar da ağır zarar yazdılar. Yani, ağır derken milyar Euro şeklinde konuşuyoruz.

Diğer vaka ise Archegos Aile Ofisi, bizim bireysel trading şirketi gibi birşey. Bunun başındaki zat, Bill Hwang adlı bir spekülatörün, yatırım aracıydı Archegos. Hwang Asyalı zenginlerin paralarını yönetip milyarlarca dolarlık işlemler yapıyordu. En az 5 katı kaldıraç kullanıp, krediyi de UBS ve Morgan Stanley gibi dev aracı kurumlardan kullanıyordu.  Nasıl battığı mühim değil, bu kurumların toplam zararı $5-10 milyar arasında hesaplanıyor.

Bu hikayelerde herkes dolandırıcılık boyutuna dikkat edecektir, ama ana fikir kreditörlerin  risk denetimi ve  iç kontrol mekanizmalarının iflası.  Daha doğrusu bol paradan şımaran şirketlerin bu mekanizmaları bilinçli olarak devre dışı bırakması ki, mali krizin en önemli öncü göstergelerinen biri sayılır.

Janet Yellen son günlerde çok telaşlı. Olası bir ayı pazarında çok kaldıraç kullanıp pek de likit olmayan mali enstrümanlara yatırım yapan hedge fonların zarara girip batacaklarını düşünüyor. ABD denetim kurulları bunlar hakkında kovuşturma başlatabilir.

Aşırı risk almanın yatırımcılardan kurumlara sıçraması da bir mali kriz alameti. Kaldıraç kullanımının yükselmesi, her kapıyı çalanın tahvilinin faiz ödeme gücüne bakmasızın ihraç edilmesi, SPAC gibi arkasında bazen hiç bir satılabilir değer bulunmayan enstrümanların çoğalması hep kıyamet alametleri.

Peki, bu zafiyetleri yıkıma çevirecek deprem nerden gelebilir?  Türkiye gibi Gelişmekte Olan Piyasalar’dan. İki gün önce IMF Başkanı Kristalina Geogievavavava bir yanda global büyüme tahminlerinin yükseltileceği müjdesini verirken, öte yanda GOÜ’de mali krize hazırlanın dedi. Valla da billa da aynen öyle dedi. Yani ,”belki” ya da “şu şartlarda” değil, “Geliyor. Nokta.”

Nedeni?  ABD’de ekonominin kapasitesini zorlayacak GSYH büyümesi var ki, beraberinde kısa süreli de olsa bir enflasyon tsunamisini sürükleyecek. Piyasa enflasyonun geçici mi kalıcı mı olduğunu anlayıncaya kadar ABD tahvil faizlerini yukarı itecek. Muhtemelen bu senaryoda Dolar Endeksi de zıplayacak. Bu GOÜ’de istemsiz olarak finansal koşulların sıkılaşması anlamını taşır. Türkiye, Brezilya, Güney Afrika Cumhuriyeti ve burada adını sayamadığım bir çokları  gibi “höt” desen “ay aman bayılıyorum galiba” diyecek bir çok ülke de ya bir gecede, ya da bir kaç ay içinde klinik depresyon vaziyetleri.

Dünya devletleri Covid-19’un yaralarını sarmak için Şeytan’la anlaşıp klasik ekonomik doktrinin “yapma” dediği her şeyi yaptılar. Eyvallah, insan canından daha kıymetli hiç bir şey yok. IMF’nin dediği gibi, önce borçlan, halkına harca, gerisini sonra düşünürsün. Şimdü düşünme zamanı geliyor. Sonsuz para basma ve ucuz faizden borçlanıp her “açım” diyene maaş bağlamak purda şekeri gibidir. Çekerken iyi de, mal bittiğinde hafif titreme yapar.

 

FÖŞ

 

FÖŞ:  Türkiye’nin Finansman Darboğazını Anlamak

 

Güçlü Dolar + Yükselen Faiz = Finansal Kriz

 

FÖŞ yazdı: Ekonominin tek kurtuluşu: Dış çıpa

 

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları