Sosyal Medya

FÖŞ yazdı: 2021 Dünya’sı- Çifte Medeniyet Savaşı

22 Aralık 2020

Yakın dostlarımla sohbet ediyorum, bir çoğu hem Türkiye’de hem de dünyada esen fırtına şiddetindeki iyimserlik rüzgarlarını anlamakta güçlük çekiyor.  Dünya henüz Covid-19’a karşı hiç bir somut başarı elde edemediği gibi, bu pandeminin uzun vadeli etkilerini yani “yara izlerini” de umursamazdan geliyor. Mütant virüs, aşının etkinliğine dayanamaz deniyor, ama bu konuda hiç bir saha araştırması yok. Zaten, aşı toplumsal bağışıklık üretinceye kadar en az 3, bazı ülkelerde 9 ay geçecek. Bu süre zarfında daha azgın bir virüse karşı tek tedbir toptan kapanma.  Yani, durgunluk, ama bunu da umursayan yok.

Türkiye’de Berat Albayrak’ın yerine Lütfi Elvan-Naci Ağbal ikilisinin geçmesi çok olumlu bir gelişme, ama kış resesyonunu engellemez. Başkan Erdoğan da reform yapacaksa, hiç belli etmiyor maşallah. Bir yanda “insan hakları” diyor, öte yanda, hapse tıkacak, dava açacak muhalif kıtlığı başgösterdi. Muhalefete saygı ve tutukluluk cezasının sadece en zorunlu hallerde kullanılması prensipleri Erdoğan’ın reform çevçevesinde yok.

 

Kötümser değilim 2021 hususunda, ama çok temkinliyim. Bence 2021 bir geçiş yılı olacak. Ya sağlam bir 2022’nin temelleri atılır, ya da uzun soluklu bir durgunluğa kapı açılır. Geçen makalemde borç krizi olasılığından bahsettim. Bu kez de jeo-politik boyuta odaklanacağım. Farkettiniz mi, dünya iki büyük Medeniyetler Savaşı’nı birden yaşıyor. İlki, Çin ve Batı Medeniyeti arasında. Buna şimdi Rusya da eklemlendi. Batı Demokrasisi Doğu’nun otoriter rejimlerini geri püskürtmek için yoğun bir çabaya girecek.  İkincisi ise bizi çok daha yakından ilgilendiriyor. Dünya dinleri Müslümanlık’la geçinemiyor.  Hindistan’dan, Çin’e,  Avusturya’dan Fransa’ya kadar İslamafobi almış başını gidiyor.

Bu iki Medeniyetler Savaşı ancak iki taraftan biri yenilgiyi kabul edince bitecek, bu da yıllar sürecek bir mücadele demek. “İlk perdenin” senaryosunu anlatayım şimdi.

 

Putin, SolarWinds yazılım programlarını hackletip 60’dan fazla ABD kamu kurumu ve dev şirkete saldırı düzenleyerek, Biden’e resmen savaş açtı. Yalnız Biden değil, Kongre’deki iki partinin sözcüleri de çok kızgın. Rusya’ya finansal yaptırımlar gelecek.  Acaba enerji ürünlerine de gelecek mi, emin değilim.  Ama Putin siber-sabotaj ve espiyonaja devam ederse, ABD’nin başka çaresi kalmaz.

Bir nokta daha var ki bu da bizi ilgilendiriyor. Eğer Biden Putin’e bir ders vermek niyetindeyse, Türkiye’yi yanına almak isteyecektir. Türkiye’nin cevabı da S-400’lerde gizlidir. S-400’lerde israr etmek, Mart’tan itibaren daha ağır CAATSA yaptırımları tetikleyecek. Bu yaptırımlara AB’nin de ticari taraftan destek vermesi beklenir. Bazı çelik ürünlerimize damping soruşturması açılacağı duyumu bence AB’nin isterse bize verebileceği zararı hatırlatan nazikçe bir uyarı.

Trump son günlerinde aklına hangi Çin şirketi gelirse, yasak koyuyor. Topal  ördek, giderken züccaciyeci dükkanında gezinen fil gibi, bütün rafları dağıtmak niyetinde. Fakat, Biden döneminde de bu Medeniyetler Çatışması bitmez.  Aksine, Biden şimdi yanına AB, Avustralya, İngiltere ve belki de Japonya’yı alıp tüm yeni teknoloji platformlarında Çin’e karşı huruç harekatı gerçekleştirecek.

Artık uzmanlar demir perdeyle ortadan bölünmüş dünya fikrine sıcak bakıyor. Bir yanda Çin-Rusya ve müttefikleri öte yanda Batı İttifakı. Böyle bir bölünmenin ekonomik izdüşümü korkutucu.  Çokuluslu şirketler ve Afrika, Latin Amerika ortada kalacak. Doğrudan sermaye akımları yön değiştirecek. Gelişmekte Olan Ülkeler’in kalkınıp Batı’yı yakalaması için şart olan teknoloji transferi artık şarta bağlanacak.

İkinci Medeniyetler Savaşı, yani İslam ve diğer dinler arasındaki değerler çatışması henüz ulusların arasını açmadı. Ama, yakında Batı ve Asya dinleri Müslümanlığa karşı açıkça ekonomik tutum da alacak. Batı ve Asya dinleri açısından Müslümanlık Çin’den daha büyük bir tehlike arzediyor. Fransa ve Avusturya’da çok Çinli yok, fakat bol miktarda Türk ve Müslüman var.  Türk basınında çıkmadı ama, Avrupa harıl harıl Türk casusları avlamakla meşgul.  En büyük kaygılarından biri de, Türkiye ve  AB arasındaki ihtilaflarda Erdoğan’ın  Avrupa’da yaşayan Müslümanları manivela  olarak kullanması.

Batı, Müslümanlığı kendi kafasına göre ehlileştirmek için bireysel çabalardan, toplu çabalara geçebilir 2021 yılında. Hristiyanlık ve Asya dinlerinin hakim olduğu ülkelerde yaşayan Müslümanlar ikinci sınıf vatandaş ya da “malum şüpheli” kategorisine indirgenebilirler. Bazı hakları kısıtlanabilir.  Çin/Rusya ve Batı Medeniyet Çatışması’na paralel, Müslüman ülkelere teknoloji ve sermaye transferi de resmen veya el altından yavaşlatılabilir.

Bence bir çok Sünni Arap  ülkesinin İsrail’i tanıması, yalnız Türkiye’ye  husumetlerinden değil.  Bu Medeniyetler Savaşı’nda taraf olmaktan kaçınmaları da etkili olabilir.

Bu kavgada aslında Türkiye’ye düşen çok önemli bir rol var. Dinler arası köprü görevi yapmak. Seküler kimliğimiz ve Müslümanlığımızı aynı potada eritip özgün bir kültür ve tüm dünyayla barışık bir politik sistem üretebildiğimizi göstermek. Ama, Erdoğan’ın bütün diplomasi hamlelerinde muhakkak bir Sünni liderlik açısı gözetmesi bu rolü oynamamızı engelliyor. Aksine, dünya bizi radikal Sünni Müslümanlığı yayma peşinde, Politik İslam’ın son kalesi olarak görmeye başladı.

 

Bu algı sürerse, yakında turizmin en çok olumsuz etkilenecek sektör olacağı kaygısındayım. Eğer dışardan yatırım gelseydi, onun kesilmesinden de korkardım, ama neyse ki gelmiyor.

 

2021’de dünya rahata ermeyecek. Eğer şansımız varsa, 2020’ye nazaran daha az hastalık ve sefalet yaşayabiliriz. Yok, şansımız yaver gitmezse, pandemi yanına bir de jeo-politik sürtüşmelerin ekonomiyi sektelemesi eklenebilir.

 

 

FÖŞ

 

Sizin için websitemdeki en güzel sayfayı seçtim

 

Sami Altınkaya’yla bu söyleşimi doyurucu bulacağınızı düşünüyorum (Seyredince espriyi anlarsınız)

 

https://twitter.com/AtillaYesilada1

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları