Sosyal Medya

Bitcoin: nedir, ne değildir? Balon mu, değil mi? Patlar mı yoksa yükselir mi?

27 Aralık 2017

Vatandaşlarımız Bitcoin ya da diğer kripto paraların farkına belki biraz geç vardılar. Geç olsun da güç olmasın kabilinden bir kez farkına varınca oldukça da çabuk adapte oldular. Ekranlarda da görünen bir ekonomi yorumcusu olarak neredeyse her gün “Bitcoin almalı mı?”, “Yoksa çok mu geç kaldık; alırsak  ya aniden düşerse?”, “Bitcoin daha çıkar mı; çıkarsa nereye kadar yükselir?” türü sorularla karşılaşıyoruz. Çoğu iktisatçı da birkaç istisna dışında vatandaşlar gibi bu işin farkına nispeten geç vardığı için, yöneltilen bu sorulara cevap verme kaygısıyla acele ediyor; bazen de bu aceleyle “yeni” fenomeni çok da incelemeden bildik refleksler, genel doğrular üzerinden bir cevap üretmeye çalışıyorlar.

**

Genellikle konu iki büyük eksende tartışılıyor. 1. Bitcoin ve benzeri kripto paralar gerçekten para mı yoksa “varlık” mı? (Burada varlık dediğimiz zaman bilançoda sol tarafta bulunan ve işletmenin kaynaklarını nereye yatırdığını gösteren, eskiden “aktif” denen, İngilizcesi “asset” olan şeyleri kast ediyoruz. Bunların arasında da özellikle hisse senedi, tahvil, altın veya sair emtia türü, fiyatları organize borsa veya tezgah üstü piyasalarda hızlıca artıp azalabilen daha spekülatif varlıklar kast ediliyor. 2. Eğer bunların aslında para değil de birer “varlık” olduğu zımnen veya açıkça kabul edildiyse bu kez bu varlığın fiyatının (spekülatif biçimde) aşırı şişmiş olup olmadığı tartışılıyor. Yani Bitcoin’in fiyatının şimdiki seviyesinin balon olup olmadığı… (Bundan sonra kolaylık olsun diye, özelen tersi gerekmedikçe, Bitcoin dediğimizde bütün “kripto para”ları kast edeceğiz)  Eğer fiyatı bir “balon” ise; bütün balonlar gibi ortadan kalkarken yavaşça mı söneceği, ya da (çoğunlukla daha muhtemel bir senaryo olarak görülen sekilde) patlayıp patlamayacağı konuşuluyor. Tabi yavaş veya hızlı sönüş ya da ani bir patlama olacaksa bile bu ne zaman, daha doğrusu hangi fiyat seviyesinde gerçekleşecek; en çok tartışılan konulardan birinin de bu olduğunu söylemeye gerek yok. Peki bu soruya “eğer Bitcoin bir varlık ise” varlıkların değerlemesine ilişkin finans teorisinde zaten elde olan yöntem ve aletleri kullanarak bir cevap veremez miyiz? İşte bu da bir başka can alıcı soru. Örneğin bir hisse senedinin aşırı değerli olup olmadığını, fiyatının balon olup olmadığını bulmakta kullanılan –ve her zaman güvenilir oldukları çok şüpheli olsa da- bazı araçlar var. Bunların bazılarına temel (fundamental) yöntemler veya analizler, diğer bazılarına da teknik analiz yöntemleri diyoruz. Elbette başkaları da var. Peki Bitcoin ve benzerlerinin fiyatının ne zaman şişik veya çökmeye yakın olduğunu bu yöntemlerle iyi, kötü bulamaz mıyız?

Son olarak evet, Bitcoin’in varlık değil, kendi iddia ettiği gibi  gerçekten de yeni çağın yeni parası olduğunu öne sürenler için bu soruların büyük bölümünün bir anlamı yok. Yine de Bitcoin iddia ettiği gibi bir “para” olsa bile, para da mesela altın veya merkez bankası parası veya (banka mevduatlarından oluşan) banka parası gibi bir “değer” taşımak zorunda değil mi? (Onlar gerçekten bir değer taşıyor mu ya da Bitcoin taşımak zorunda mı?) Eğer öyleyse Bitcoin’in taşıdığı değer ne? Velhasıl, Bitcoin ve benzerleri için alelacele verilecek cevapların dışında  bizzat para ve finans literatürü açısından epey tartışılacak hayli ilginç sorular ve cevaplar önümüzde duruyor. Gelin bu işin hem pratiğine hem de teorisine; hem genel hem de daha özel bir bakış açısıyla biraz daha yakından bakmaya çalışalım

BİR “LALE SOĞANI” BENZETMESİDİR GİDİYOR!

Bütün bu tartışmaların temelinde şüphesiz Bitcoin fiyatının baş döndürücü yükselişi yatıyor. Aşağıda Bitcoin’in ABD Doları’na karşı fiyat grafiğine bir göz atmak yeterli.

Paranın tarihine bakınca, parayı çıkaran, var eden devlettir. Pratik gelmiyor bana. Blockcain’ler olacaksa bankaların devletle beraber bir Merkez Bankası tesis ederek yapacağı bir şey olacak. Onun dışında egzotik bir servet tutma biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Kullanışlı değil, ödeme sistemi inanılmaz pahalı ve hırsızlığa inanılmaz müsait. Bitcoin’e yatırdığın parayı altına yatır, çalınma ihtimali bitcoin’e göre trilyonda bir” (https://www.bloomberght.com/konuk/video/asaf-savas-akat-bitcoin-almadim-memnunum/58983/)

Akat Bitcoin’i 17. yy. Hollanda’sındaki  “Lale Çılgınlığı”na benzeten ilk kişi değil. Örneğin   Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük bankası J.P Morgan Chase & Co.’nun CEO’su Jamie Dimon Reuters’ın haberine göre daha 21 Eylül’de bakın neler demiş:

“Bu para işlemeyecek. Birilerinin havadan, hiçbir şeyden para yarattıkları yerde iş yapamazsınız. Bunu alan insanların da sahiden akıllı olduklarını da düşünemezsiniz. Bu iş lale soğanından da kötü. Sonu iyi bitmeyecek.” (https://www.reuters.com/article/legal-us-usa-banks-conference-jpmorgan/jpmorgans-dimon-says-bitcoin-is-a-fraud-idUSKCN1BN2PN)

İKTİSATÇILAR BİTCOİN HAKKINDANE DİYOR?

J.P Morgan CEO’su daha da ileri giderek bunun bir mali sahtekarlık (fraud) olduğunu; kendi bankasında Bitcoin ile işlem yapan bir trader olursa hemen işten atacağını; çünkü bunun hem kurallara karşı geldiğini, hem de aptal olduğunu göstereceğini ve bu ikisinin birlikte tehlikeli olduğunu söylüyor. Yani Bitcoin’in aleyhine neredeyse söylenebilecek ne varsa söylüyor. Yine de o tarihte 3.600 dolar civarında olan Bitcoin Dimon nedeniyle çok kısa bir süre ufak bir tökezleme geçirse de gördüğünüz gibi baş döndürücü yükselişine kaldığı yerden devam etmişti. Aslında sonraki yükselişin J.P Morgan CEO’sunu haksız çıkardığını da söyleyemeyiz. Dimon aynı konuşmada bundan sonra Bitcoin’in 20 bin dolara kadar bile yükselebileceğini ama sonun yine de kötü olacağını da eklemişti. Bu arada Bitcoin’in son dönemdeki en ciddi tökezlemesinin 20 bin eşiğinde gerçekleştiğini de hatırlatalım.

Dev bankanın yöneticisi Bitcoin’i meşhur Lale Çılgınlığı’na benzetmekte yalnız da değil. 27 milyar dolarlık varlığı yöneten Citadel adlı ünlü Hedge Fon’un yöneticisi Ken Griffin de çok değil Dimon’dan 1 ay kadar sonra bakın neler dedi:

“Bitcoin tam şu anda, yüzyıllar önce Hollanda’da şahit olduğumuz Lale Soğanı Çılgınlığı olayından bir çok unsur taşıyor. Korkarım Bitcoin alan insanlar neye dahil olduklarının farkında bile değil.” (https://www.cnbc.com/2017/11/27/citadels-griffin-says-bitcoin-has-elements-of-the-tulip-bulb-mania.html )

IMF Başkanı Christine Lagarde ekim ayında Bitcoin hakkında “Büyük çöküşler görmeye yakın olduğumuzu düşünüyorum” dedi. Gerçi Lagarde kripto paralar hakkında LP Morgan ya da Citadel yöneticileri kadar sert değil. Dimon’un “sahtekarlık” ve Lale Çılgınlığı sözleri sorulduğunda yorumu şöyle olmuştu:

“Bence dijital para birimleri ile ilgili konuları saadet zinciri benzetmeleri ile etiketlemekten kaçınmalıyız. O (dijital para birimi) bundan çok daha fazlası” (https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201710131030575226-imf-baskani-sanal-para-buyuk-cokus/)

Ve daha da yakın bir zamanda aralık ayının hemen başında Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz tartışmaya daha da sert bir giriş yaptı:

“Devletin öncelikli görevlerinin başında bir para birimi oluşturmak gelir. Bitcoin ise aynı benzerleri gibi sadece bir balon. Ayrıca sosyal bakımdan da herhangi bir anlam taşımıyor. Bu nedenle de hemen yasaklanmalı”  (http://www.haberturk.com/ekonomist-joseph-stiglitz-den-bitcoin-cikisi-1736685-ekonomi)

Daha pek çok ünlü iktisatçıdan bu cins ”balon patlayacak” uyarısı vermek mümkün; gereksiz yer israfına lüzum yok. İngiltere’de finans sektörünü düzenleyen ve denetleyen Finansal Hizmetler İdaresi’nin (FSA) Genel Müdürü Andrew Bailey, Bitcoin’e yatırım yapanlara “tüm paralarını kaybetmeye hazır olma” uyarısı yaptığını söyleyerek hiç değilse dünyadan işin olumsuz kısmını kapayalım.

Türkiye’de Cumhuriyet’in ve oradan ödünç alarak T24’ün, böyle bir yazıda olmadığı halde nedense  tüm bir Marksist iktisadı temsil edermiş gibi verdiği “Marksistler Bitcoin için ne diyor?” başlıklı röportajda  Erkin Özalp “balon tezi”nin yanı sıra Bitcoin üretimindeki “aşırı” elektrik üretimine atıfla kripto paraları şöyle niteliyor:

 “İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük savurganlıklardan biriyle karşı karşıyayız” (http://t24.com.tr/haber/marksistler-bitcoin-icin-ne-diyor,519621)

Bitcoin eleştirilerinin en kapsamlılarından birini de bir “bilgisayar bilimcisi” yazdı. Yazı Bitcoin hakkında derli toplu kısa bir bilgi almak bakımından Bilgi Üniversitesi eski öğretim üyesi Chris Stephenson’un aşağıdaki eleştirilerine katılmasanız bile faydalı.

“Yeni kripto paralarının bir şekilde kapitalist sisteme meydan okuduğu ya da alternatif oluşturduğu iddiaları var ortada (…) Öte yandan bir başka kesim ise “özgür yazılım” ve “açık teknoloji” argümanlarını kullanarak Bitcoin ve diğer kripto paraların devlet karşıtı niteliklerine vurgu yapıyor. Kripto paraların kapitalist sistemi yıkmadan ona alternatif olacak yeni bir piyasa yarattığı öne sürülüyor…” (http://t24.com.tr/yazarlar/chris-stephenson/bilgisayar-bilimcisi-gozuyle-kripto-para-ve-yatirimciya-tavsiyeler,18768)

Stephenson yazısında bütün bu savların tümüyle boş iddialar olduğunu ima ediyor. Kripto paraların aslında para da olmadığını savlayan yazar bunların kullanımı yaygınlaştıkça büyük bir çevre felaketine de sebep olacaklarını öne sürüyor:

“…borsa, emlak ve saire balonları büyük krizlerin habercisidir. Kripto para balonları da (…) Bitcoin madenlerinde on binlerce, yüzbinlerce özel yapım madencilik bilgisayarları kullanılıyor. Bunlar inanılmaz miktarda elektrik tüketiyorlar. Şu anda sadece Bitcoin üretimde kullanılan elektrik olan İrlanda Cumhuriyeti’nin toplam elektrik tüketimden fazla. Aslında 159 ülke Bitcoin üretiminden daha az elektrik tüketiyor. Bitcoin fiyatı arttıkça daha güçlü daha büyük madenler kurulacak. Bitcoin algoritması gereği madencilik için kullanılan bilgisayarın gücü arttıkça, bir Bitcoin üretmek için (ya da bir transfer gerçekleştirmek için) kullanılan elektrik miktarı giderek artıyor. Aynı tempoyla bu işlere devam edilirse bir kaç sene sonra dünyanın elektrik üretimin hepsi Bitcoin madencilikte kullanılacak. Yani Bitcoin bir çevre felaketidir. Bu inanılmaz enerji israfı Bitcoin altında yatan birbirine güvenmeyen eşit oyuncular mantığına bağlı. Bize “İyi, Kötü, Çirkin” filminin son sahnesini hatırlatıyor. Oyuncular birbirine vurmaya çalışıyorlar ama ellerindekiler tabanca değil, termik santral. Güvensizlik esastır ve geliştirilen teknolojinin esas niteliği bu güvensizlikten kaynaklanıyor. (…) Kripto paralarının devletin gücüne ya da altın gibi somut bir kullanım değerine bağlı olmadıkları için sadece ve sadece bir “Ponzi” Scheme’in hisseleri gibi. Türkçe’de “saadet zinciri” deniyor. Bir Ponzi Scheme’de eski yatırımcıların kârları yeni yatırımcıların paralarıyla sağlanıyor. Scheme büyümeye devam ettikçe herkes kârlı çıkıyor. Büyümenin hızı bile düşerse felaket oluyor. Bebeği ellerinde son tutanlar, yani en son giren yatırımcılar her şeylerini kaybediyorlar. 1980’lerin yarattığı bankerzedeler gibi.”

Elbette  her zaman bu kadar çok sayıda ve her zaman önemli  isimler olmasa da dünyada Bitcoin ve kripto paraları destekleyen ekonomistler de yok değil. Türkiye’de ise bir zamanlar Federal Reserve’de (ABD merkez bankası) önemli görevlerde bulunmuş bir iktisatçı Erkin Şahinöz kripto paralara en olumlu bakanlar arasında yer alıyor:

23 Ekim tarihindeki Demokratik Para (?) Bitcoin başlıklı yazısı bir soru işareti taşısa da kripto paralar hakkında oldukça olumlu ifadeler taşıyor:

“Mevcudun, huzursuzluk ve yoksulluktan başka bir şey vadedemediğini görenlerin başlattığı bir dalga üzerinde büyüdü kripto para Bitcoin. Aracılara (bankalar gibi) ihtiyaç duymayan, mikro ölçekte para transferlerini yapılabilir hale getiren, arkasında devlet-hükümet-merkez bankası-bürokrasi olmayan, denetleyici ve düzenleyici kurumları devre dışı bırakan, işlem maliyetlerini asgari düzeye indiren, taşınabilir ve bölünebilir özelliklere sahip, taklit edilemeyecek şifreleme üzerine kurulu, değer saklama imkanı veren, ödeme aracı olarak kullanılabilen, kimlik bilgisi gerektirmeyen dijital bir parayı konuşuyoruz.” (https://www.takvim.com.tr/yazarlar/erkin_sahinoz/2017/10/23/demokratik-para-bitcoin)

Erkin Şahinöz’ün Twitter hesabından attığı Bitcoin tweetleri de pek çok iktisatçıya nazaran çok daha olumlu.

KRİTİK SORU: DEVLETLER KRİPTO PARALARA NE YAPACAK?

Aslında kripto paraların geleceği biraz da devletlerin şimdilik kendi kontrolleri dışında gibi görünen bu oluşuma karşı nasıl davranacaklarına bağlı. Örneğin şimdilik neredeyse hemen hiçbir bütünlüklü yasal düzenlemeye bağlı olmayan bu kripto paralara yasal bir çerçeve ve bunun sonucu belli bir denetim getirilecek mi? Getirilecekse bu nasıl bir denetim olacak ve kripto paraların geleceğini olumlu mu yoksa olumsuz mu etkileyecek? Şimdilik Uzak Doğu’da iki devlet  Japonya ve Çin kripto paralara karşı taban tabana zıt uygulamalara gitti. Japonya 2017’de bir yasa çıkararak Bitcoin’i yasal bir para olarak kabul etti. Bu karar ile zaten diğer her yere göre zaten popüler olan kripto paralar Japonya’da daha da popüler oldu. Öte yandan Çin’de merkez bankası kripto para borsalarını ve kripto para birincil halka arzlarını yasakladı. Çin üstelik bir zamanlar kripto para alım satımının dünyada tek başına neredeyse %90’ını gerçekleştiriyordu. ABD ve AB için ise devlet(ler) ne Japonya gibi beyazı, ne de Çin gibi siyahı seçmiş değil. Fakat eninde sonunda belli bir denetim ve regülasyonun geleceği kesin. Belki bu düzenleme pek çok ülke için, bir süreliğine ne siyah ne beyaz, belki gri bir alanda olacak.  Fakat bu yasal düzenlemenin ölçüsü ve niteliği, gri alanın neresinde olacağı çok önemli. Kimi devlet kurumlarının, hatta merkez bankalarının, Lagarde’ın ilk bakışta olumsuz söylemine rağmen IMF’nin bile kripto para deneyiminden esinlenen kimi uygulamalara girmeleri bekleniyor. Yine de merkez bankalarını kripto paraların dünya para sistemi ve dolayısıyla (olduğu kadarıyla) küresel ekonomik istikrarı tehlikeye atacağı, hatta yeni bir küresel krize sebep olabileceği konusunda uyaranlar da var.  Project-syndicate.org’da 2017’nin ağustos ayında Andrew Sheng ve  Xıao Geng tarafından yayımlanan “Barbarians at the Monetary Gate” makalesinde tam da bu endişeler dile getiriliyor.

“Özel (kişilerce çıkarılmış) kripto paralar konsepti resmî paraya karşı güvensizlikten doğdu. (Satoshi Nakamoto’nun kripto paraların miladı sayılacak ünlü makalesi 2008 ekiminde yayımlandı. Yani küresel mali krizin, yani devlet paralarına güvenin yıkıldığı noktada… Tesadüf mü?- C.A) (…) IMF’in 2016’daki bir çalışma raporunda (working paper), Fon, (dijitalize edilebilen yasal ödeme aracı olan) dijital para ile (yasal olamayan ödeme aracı: non-legal tender) olan sanal para (virtual currency) arasında ayrım yaptı. Bitcoinbir kripto paradır; yada işlemleri hem kamuya açık ama hem de tümüyle anonim (kimliği belirsiz-C.A) tutmak için dağınık (merkezî olmayan-C.A) kebir defterleri (ledger) yani Blockchain ve kriptografi kullanan bir cins sanal para… (…)Başlangıçta merkez bankacılar ve yasa düzenleyiciler Bitcoin ve onun altında yatan Blockchain tarafından temsil edilen inovasyona nispeten destekleyici bir tutum takındılar. Ne de olsa insanların işlemeler (transaction) yapmak için devletin dahil olmadığı özel kişilerce  yaratılmış varlıklar kullanmalarına izin vermemeyi savunmak zordu. Fakat ulusal yetkililer yine de bu varlıkların yasadışı aktivitelerde kullanılma potansiyelinden endişeliydiler. (…) Fakat kripto paraların tehlikeleri, (uyuşturucu kaçakçılığı, kara para aklama vb gibi -C.A) yasadışı faaliyetlerden çok daha öteye gider. Geleneksel, alışıldık paralar gibi kripto paraların bir gerçek/içsel (intrinsic) değeri yoktur. Fakat resmî paranın tersine, karşılığında bir yükümlülükle (liability) desteklenmez; yani onların değerini sürdürmekte çıkarı olan (vested interest) bir merkez bankası gibi bir kurum da yoktur. Bunun yerine kripto paranın işlev görmesi onları işlemlerinde (transaction) kullanan insanların onları “değerli” kabul etmesine dayanır. Böylece değerleri git gide daha fazla insanı işin içine çekmeye bağlı olan kripto paralar bir Ponzi Şeması/Planı niteliğini kazanır. (…) Siyasi belirsizlik veya toplumsal çalkantının yaşandığı ülkeler için kripto paralar sermaye kaçışı için çekici mekanizmalar sağlayarak ülkedeki finansal istikrarı sürdürmenin zorluklarını daha da arttırır. Üstelik, devletin kripto paraların yönetiminde hiç bir rolü yokken, balon patladığında ortalığa saçılan pislikleri temizlemekten yine de o sorumlu olacaktır. Ve balonun (bubble) nerede ve nasıl patladığına bağlı olarak bu pislik hatırı sayılır miktarda olabilir. Rezerv paralara sahip gelişmiş ekonomilerde merkez bankaları bu zararı ortadan kaldırmayı belki başarabilir. Aynı başarı gelişen ekonomiler için gerçekleşmeyebilir.” (https://www.project-syndicate.org/commentary/bitcoin-cryptocurrencies-monetary-risk-by-andrew-sheng-and-xiao-geng-2017-08)

Evet işin püf noktası devletler ve tabi onların merkez bankalarının nasıl bir adım atmayı seçeceği. Zaman içinde farklı devletlerin bu konuda ortak veya hiç olmazsa ortak  denebilecek kadar benzer bir tutum alıp alamayacakları. Alacaklarsa bu tutumun ne olacağı ve bunu başarmalarının ne kadar süreceği… İkinci konu ise devlet ve merkez bankalarının anlaşsalar bile alacakları o ortak benzeri tutumların hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağı… Mevcut veya gelecekte ortaya çıkacak kripto paralar veya yeni teknolojilerin merkez bankalarının olası  hamlelerine karşı ne kadar direneceği… Tüm bunlara verilecek cevaplar, bu yazının başında bahsettiğimiz meraklı vatandaşların almalı mı almamalı mı, Bitcoin’in fiyatı daha nereye kadar çıkar sorularının da en gerçekçi cevabının ne olacağını belirleyecek.

Önemli bir iktisatçının, 2008 krizinin en yakıcı dönemlerinde çok ses getiren “Bu Defa Farklı:  Mali Çılgınlıkların Sekiz Yüzyılı” kitabının yazarı Kenneth Rogoff’un yine Project Syndicate’de yayımladığı “Cripto Fool’s Gold?” adlı yazıya bir göz atmak yerinde olacak. Bilindiği gibi motomot çevirisi “Aptal Altını” olan Fool’s Gold İngilizce’de  “Çok başarılı ve hoşa gidecek bir şey sanılan ama aslında olmayan” anlamında bir deyimdir. Yazının başlığı belli bir kuşkuyu dile getiriyor ama içinde yukarıda belirttiğimiz meseleyi en açık gündeme getiren makalelerden biri.

“Silikon Vadisi’nde ağzının suyu akan şirket yöneticileri, hem Bitcoin’e yatırım yapmakta hem de onun rakiplerine para dökmekteler. (…) Uzmanların çoğu, sanal paraların ardında yatan yaratıcı teknolojinin (Blockchain -C.A) siber güvenlik alanında geniş uygulamalarının olabileceği konusunda hemfikir; aynı zamanda bu, şimdi, küresel mali sisteme en büyük meydan okumalardan birini ortaya koyuyor. Bir çok geliştirici için, daha ucuz ve daha güvenli bir ödeme mekanizması hedefine ulaşmak, Bitcoin’in doların yerini alma ihtirasının üstünde.” (https://www.project-syndicate.org/commentary/bitcoin-long-term-price-collapse-by-kenneth-rogoff-2017-10)

Hemen herkes gibi kripto paralar ile arkasında yatan teknolojinin ayrı şeyler olduğu vurgulanıyor bu yazıda da… Fakat Rogoff, bu zamana kadar alışıldık “Blockchain yani teknoloji iyi ama Bitcoin yani bunun paraya uygulanması kötü” tezinin bir adım ötesine geçiyor. Ve ileride savunacağımız bizim tezimize bir ölçüde yaklaşıyor.

“Bitcoin şimdi sağladığı neredeyse anonimlik özelliğini kaybetse, şimdiki (yüksek -C.A) fiyatını haklı kılmak çok zor olurdu. Belki de Bitcoin spekülatörleri daima bazı haydut devletlerin (rogue state) Bitcoin’in anonim kalmasına izin vereceklerine oynuyor; veya Kuzey Kore gibi devletlerin hatta bunu istismar edeceğine de… Bitcoin’in fiyatı, eğer hükümetler işlemleri tam anlamıyla gözlemleyebilir olursa, sıfıra kadar düşer mi? Belki de hayır. Her ne kadar Bitcoin işlemleri aşırı bir elektrik tüketimine sebep oluyorsa da, bazı geliştireler yapılarak, Bitcoin hâlâ büyük bankaların kredi ve banka kartlarına koydukları %2’lik masraflardan daha ucuz kalabilir. Nihai olarak ise merkez bankaları, kendi dijital paralarını yaratmaktan ve oyunu kazanana kadar oyun sahasını ellerindeki yasal düzenlemeler vasıtasıyla kendi lehlerine eğip bükmekten ne alıkoyabilir; bunu söylemek zor. Paranın uzun tarihi bize özel sektörün icat ettiği şeyi, devletin eninde sonunda yasal olarak düzenleyerek mülküne geçirdiğini anlatıyor. Bitcoin’in fiyatının önümüzdeki bir kaç yılda ne olacağı hakkında hiç bir fikrim yok. Fakat sanal paranın da (yukarıda belirtilen -C.A) benzer bir kaderden kaçınabileceğini ummak için bir sebep yok”  (Age.)

Özetle Bitcoin ve benzerlerinin fiyatı aslında bir kısmını yazının başında zikrettiğimiz sorulara, bir kısmını da yukarıdaki iktisatçıların sorduğu soruların cevaplarına bağlı. Yani Bitcoin bir para mı yoksa varlık mı? Varlıksa ne cins bir varlık ve fiyatı balon mu yoksa normal mi? Bitcoin ve benzerlerinin bir  gerçek değeri var mı? Varsa bu değeri hesaplamak için halühazırda bir analiz yöntemi mevcut mu? Bitcoin’in mevcut fiyat yükselişlerinin ardında hangi neden(ler) yatıyor? Varsa bu neden(ler) o yükselişi nereye kadar taşıyabilir? Devletler ve merkez bankalarının gelecekte sanal paralara karşı tutumu bu fiyatı nasıl etkiler?

Analist olarak büyük ün yapmış ve bir zamanlar dünyanın en büyük tahvil fonu olan PIMCOyu yönetmiş, şimdilerde ise Alman sigorta şirketi Allianz’ın baş ekonomi danışmanı Muhammed El Erian’ın Bitcoin yorumları yardımcı olabilir. El Erian Bitcoin hakkında pek çok kez konuştu. Eylül ayında Bitcoin fiyatının aşırı değerli olduğunu iddia etmişti. (Bkz. https://www.cnbc.com/2017/09/13/mohamed-el-erian-warns-bitcoin-should-be-worth-about-half-current-values.html)  Ve o zamandan bu zamana fiyat düşeceği yerde katlanarak yükselmeye devam etti. Bir çok iktisatçı ve analist gibi üstelik bu durum El Erian’a da “Acaba yanıldım mı?” sorusunu sordurtmuyor. El Erian’a göre bu yüksek fiyat Bitcoin’in “para” olduğunu ve zaman içinde bu şekilde para olarak büyük yaygınlık kazanacağı varsayımına dayanıyor. El Erian’a göre  “para” değer saklama aracı olarak işlev görür ama değişim aracı olarak öngörülebilir ve istikrarlı olması gerekir. Bitcoin ve benzerleri ise henüz böyle değiller; hâlâ o istikrarı kazanmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla onlar bir paradan çok emtiadır (commodities). Böylece kripto paraların sadece varlık değil varlıkların özel bir cinsi olan emtia olduklarını vurgulayan bir analistle karşı karşıyayız. (https://www.coindesk.com/allianz-chief-economic-advisor-says-bitcoin-is-a-commodity/) Bu da aslında çok yadırganmamalı Çünkü tam o sıralarda Bitcoin’in uluslararası vadeli emtia piyasalarında işlem göreceği konuşuluyordu. (En önemli iki vadeli borsada CBOT ve CME’de, aralık ayında işlem görmeye başladı.)

El Erian kripto paraların fiyatlarının çok şişik yani bir anlamda balonlaşmış olduğunu söylemesine rağmen -ki kendisiyle hafifçe dalga geçerek “Ben fiyat bunun yarısındayken de böyle söylemiştim” diyor- J.P Morgan CEO’su Dimon ve benzerlerinin tersine Bitcoin’in bir mali sahtekarlık (fraud) olduğunu düşünmüyor.

“Bunun bir sahtekarlık olduğunu sanmıyorum. Asıl soru ise şu: Bunun bir para haline geleceğine inanıyor musunuz? Bitcoinlerin taraftarları bunun bir para halini alacağını farz ediyor. Bir şeyin para olması demek çok yaygın olarak kullanılması/kabul edilmesi (adapted) anlamına geliyor. İşte bu kısım bana problemli geliyor. Bugünkü fiyatının içinde zımni olarak bu kabulü var ve ben bu kabul/yaygınlık seviyesine ulaşacağını düşünmüyorum.” (https://www.cnbc.com/2017/12/01/el-erian-bitcoin-isnt-a-fraud-but-not-for-long-term-investors.html)

Özetle  El Erian şöyle düşünüyor: Bitcoin’in bu fiyatının ardındaki neden onun para olarak yaygınlık kazanacağı ve bir anlamda ya merkez bankaları ve devletler bunu benimseyecek ya da bir şekilde kabul etmek zorunda kalacak inancı… Fakat bunun olacağına pek ihtimal vermiyor. O nedenle fiyatı yükselse bile “uzun vadeli yatırımcılar” için asla önermiyor.

El Erian Bitcoin’le ilgili son değerlendirmesini ise 26 Aralık’ta Bitcoin için muhteşem bir yılın (ama aynı zamanda önemli bir fiyat düşüşünün/”düzeltme”sinin yaşandığı günlerin) hemen sonunda yaptı. Bu kez bir gıdım bile olsa iyimserliğe adım attığını görmek mümkün:

“Bitcoin’in değerinin geçen hafta birkaç gün içinde üçte bir düşmesinin ve işlem gördüğü piyasaların tüm yatırımcı faaliyetleri ile başa çıkmakta güçlük çekmesinin ardından, piyasa kendini önemli bir kavşakta buldu. Ya bu sert fiyat düzeltmesi, şimdiye dek bu piyasada oldukça kısıtlı kalan kurumsal yatırımların artması için bir katalizör görevi görecek ya da kayda değer ve tarihi bir varlık balonunun sönmesinde bir safha olacak. (…) Diğer taraftan, eksik olan bir şey de, ABD Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu’nun son verilerinin gösterdiği üzere, yatırım tabanında görülen kayda değer bölünmüşlükte önemli bir aşınmanın meydana gelmemesi. “Uzun pozisyonlar” yani ya yatırım ya da ticaret için bitcoin satın alanları büyük ölçüde bireysel (perakende) yatırımcılar oluştururken, “kısa pozisyonlar” yani daha düşük fiyattan karlı bir şekilde pozisyonlarını kapatacakları beklentisi ile satanları ise piyasa katılımcılarının daha profesyonel kısmı oluşturuyor. Bunun yanında, büyük kurumsal yatırımcılar (geleneksel yatırım fonları, Wall Street bankaları ve yerleşik hedge fonlar gibi), piyasada yer almaları bitcoin’in sürdürülebilirliği açısından kilit öneme sahip olmasına karşın, genellikle beklemede kalmakta. (…) Bu düzeltmenin sağlıklı olması, aşırıya kaçan irrasyonel coşkuyu giderecek, kurumsal yatırımcıların girişini sağlayacak, piyasayı derinleştirici ürünlerin geliştirilmesini cesaretlendirecek ve yatırımcı tabanı ve ürün arzını genişletecek ve dengeleyecektir. Bunların gerçekleşmesi, bitcoin ve aynı zamanda diğer kripto paraların genişleyen evreninin yapısal anlamda daha derine kök salmasına, regülasyon alanında daha sıkı tepki olasılığının azalmasına ve fiyatlarda çöküş tehdidinin düşmesine yardımcı olacaktır. Bunlar olmazsa, gerçek inananların güçlü sadakatı dahi, tarihteki en büyük yatırım balonları ile rekabet edebilecek bu fiyat artışı ve çöküşü deneyimini sonlandıracak bireysel perakende yatırımcının korunması için yeterli olmayacaktır.”

(http://www.bloomberght.com/haberler/haber/2081610-el-erian-bitcoin-in-kader-ani-gelmis-olabilir)

Demek ki Bitcoingillerin fiyatında iki önemli etki var. Ya gelecek sene çok daha yaygınlaşarak bir “para” olarak rüştünü ispatlayacak. Ya da bir emtia olarak kabul edilerek şişkin bir fiyatı olduğu kanısı yerleşecek. Hangisi olacağı ise bir ölçüde kripto para camiasının eylemlerine bağlıysa da belki daha da çok, ileride  devletler ve merkez bankalarının kripto paraya müdahale edip etmeyeceklerine; ederlerse de nasıl edeceklerine bağlı.

Demek ki söz konusu iki temel etkenden biri kripto paraların dünya para sistemi içindeki yaygınlığı. Yani Bitcoin ve benzerleri ancak dolar, avro, Yen gibi önemli paralar ya da altın gibi para olarak da kabul edilebilen metaların (emtia) kullanım yaygınlığına erişirse şimdiki değerini koruyabilir, hâttâ daha fazla da yükselebilir. (El Erian’ın ve başkalarının bu akıl yürütmesinde teorik iktisat açısından ciddi bir problem -ya da isterseniz hata deyin- vardır; ki onu da yeri gelince inceleyeceğiz.) Madem öyle o zaman gelin kripto paraların yaygınlığına ve dünya “para sistemi” içindeki ağırlıklarına bir göz atalım.

KRİPTO PARALAR GERÇEKTEN DE “PARA” MI?

Dünyadaki bütün kripto paraların piyasa değeri bugün onların yaygınlığının bir ölçüsü olarak kullanılıyor. Bu cetvelin –durmadan şişen fiyatlar sonucu piyasa değerinin durduk yerde artması nedeniyle- ne kadar doğru ölçtüğü tartışılır olmakla beraber şimdiki amacımız açısından bir mukayese için yeterince elverişli.  Coinmarket.com’da yer alan listeye göre 100 adet kripto paranın toplam piyasa fiyatı 27 Aralık 2017 itibarı ile 609.796.272.005 ABD Doları. Yani yaklaşık 610 milyar dolar. Buna mukabil dünyadaki madeni para ve banknot toplamı aynı kaynağa göre kabaca 7,6 trilyon dolar. Yani tüm kripto paralar henüz klasik paraların %7’sine ancak ulaşmış. Aynı tarihte bu yüz çeşit “para”dan en yaşayabilir gibi düşünülen Bitcoin’in piyasa değerinin 274 milyar dolar olduğunu düşünürsek  durum daha da umutsuz görünebilir.  Dünya altın stokunun da yaklaşık 7,7 trilyon dolar olduğunu düşünürsek Bitcoin’in altına oranla yaygınlığı da pek cılız kalıyor. Paranın sadece madeni para ve banknotlardan ibaret olmadığını asıl para kitlesinin banka hesaplarındaki kaydî para olduğunu ve bunun da “dar para” ve “geniş para”  (M1, M2, M3, vb) gibi tanımları olduğunu düşünecek olursak asıl kıyası bu toplam para hacmi ile yapmak gerekeceği meydana çıkar. Aynı kaynağa göre dünyadaki dar tanımlı para miktarı 36,8 trilyon ve geniş tanımlı para miktarı 90,4 trilyon dolar. (http://money.visualcapitalist.com/worlds-money-markets-one-visualization-2017/)  Kripto paraları bu ikisiyle kıyaslayacak olursak toplam para arzının yüzde 1’ine bile ulaşmaktan uzak. Yani dolarları, avroları, yenleri tahtından indirmek için nerdeyse bin fırın ekmek yemesi gerekiyor bizim kriptoların.

BİR KEZ DAHA: DEVLETLER VE FİYATLAR

Bitcoin ve benzerlerinin fiyatı üzerinde ikinci önemli etkinin devletler ve merkez bankalarının tavrı olacağını söylemiştik. Peki o cephe ne durumda? Daha önce de belirttiğimiz gibi tutumu şimdilik belirgin olan sadece Japonya ve Çin merkez bankaları. Çin yasakladı, Japonya destekledi. Bitcoin camiasının büyük kısmı Uzak Doğu’da olduğundan, hele de Bitcoin “çılgınlığı”nın adeta merkezi olduğundan Güney Kore’yi de hesaba katmalıyız. Şu sıralarda Güney Kore’nin kripto paralarla ilgili en büyük derdi  Youbit adlı kripto para borsasının 20 Aralık Salı günü hacker’lar tarafından saldırıya uğraması ve bunun sonucu varlıklarının %17’sinin çalınması, ardından da iflas etmek zorunda kalışı. Bu arada  Venezuela devleti ise kendi kripto parasını çıkarmaya karar verdiğini açıkladı. ABD ambargoları ile uğraşan Venezuela’nın bu deneyi anlaşılabilir elbette. Benzer kaygılarla ABD Dolarının uluslararası para sistemindeki büyük hakimiyetinden rahatsızlık duyan başka ülkeler de var. Mesela Rusya da adı belli olmayan ama şimdiden haberlerde KriptoRuble diye geçmeye başlayan kendine ait bir kripto para çıkaracağı söylenmekte. Medyada yer alan haberlere göre Konu hakkında açıklama yapan Rusya Haberleşme Bakanı Nikolay Nikiforov şunları söylemiş:

“CryptoRuble’yi tek ve basit bir nedenle üretmeye karar verdik: Eğer yapmazsak, 2 ay içinde  Avrupa Ekonomi Topluluğu’ndaki (EurAsEC) komşularımız yapacaklar.” (http://www.webtekno.com/rusya-kendi-kripto-parasini-uretecek-cyrptoruble-geliyor-h35040.html)

Henüz böyle şeylerin çoğu pek güvenilir haberler sayılmaz ama Rusya’nın ve daha pek çok devletin kripto para deneylerine girişmeye fazlasıyla hevesli oldukları görünüyor.

Avrupa’ya gelince… Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkan Yardımcısı Vítor Constâncio, Bitcoin’e klasik Lale Çılgınlığı suçlamasını ilk yöneltenlerden biriydi. Buna karşılık aynı ECB kripto paralara yönelik üç koldan harekete geçmeye hazırlanıyor. Banka yetkililerinin demeçlerine bakılırsa, ECB bir yandan yasal sınırlamalar koyma tehdidini  hazırda tutuyor; diğer yandan henüz kapsamlı bir yasal düzenlemeyle bir anlamda kripto paraları resmen tanımak için bu paraların yeterince “olgun” olmadıklarını vurguluyor; fakat bunlarla mesafeli duruşunu korumaya çalışırken diğer taraftan üyesi bankalara anında ödemelerde Bitcoin’le rekabet edebilecek bir dijital para (cash) yaratmak için çağrıda bulunuyor. (https://news.bitcoin.com/ecb-wants-digital-cash-banks-keep-bitcoin/)

Durum öyle görünüyor ki devletler ve merkez bankaları bugünde yarına kesin bir aksiyon almakta tereddüt içindeler. Fakat ya Bitcoin ve benzerleri yaygınlaşacak ve bunlar ve elbette büyük özel bankalar bu piyasada kendileri de faaliyet göstermeye, rakip ürünler çıkarmaya, ardından da bu piyasayı yasa ve para gücüyle kontrol etmeye çalışacaklar. Elbette ani bir kripto para çöküşü de bu eylemlerini mecburen hızlandırabilir. Yine de herkesin pek dile getirmeden kendine sorduğu şey belki de kaçınılmaz olan bu devlet müdahalesinin ne zaman ve nasıl olacağı.

Her nasıl olacak olursa olsun kripto para camiası merkez bankaları ve devletlerin kripto parayı ciddiye aldığını gösteren her haberi coşkuyla karşılıyor ve derhal fiyatlara olumlu anlamda yansıtıyor. Mevcut coşku içinde devletlerin olumsuz bir eylem ihtimalini ise mümkün olduğu kadar görmezden geliyor. Tabi, gerçek bir eylemin soğukluğuyla yüz yüze kalacak olursa kripto para piyasası için görmezden gelemeyeceği bir şok fiyatlara da olumsuz yansıyacaktır.

AYRILMAZ İKİLİ BİTCOİN FİYATI VE BİTCOİN YATIRIMCISI

Yaygınlık/adaptasyon ve devletler dışında fiyatları etkileyeceği söylenen üçüncü faktöre… Yani kripto para camiasının kendisi… Kripto paralara yatırım yapanlara… Yukarıdaki alıntılarda, kısmen ilgilenseler bile henüz kurumsal yatırımcılar, büyük fonlar Bitcoin piyasasında asıl büyük güç olmaktan çok uzak. Bu durumu iyiye mi, kötüye mi yormak gerektiği nereden baktığınıza bağlı. Fakat piyasanın derinliği ve yaygınlığı meselesini olumsuz anlamda etkilediği kesin. Fakat tek sorun bireysel yatırımcıların kurumsallara kıyasla baskınlığı da değil. Bireysel yatırımcıların niteliği daha doğrusu tipi dediğer piyasalara göre kripto para piyasasında çok farklı. Öncelikle Uzak Doğulu yatırımcılar çok önemli bir pay sahibiler. Bu anlamda küresel olarak en azından şimdilik, dengesiz bir yatırımcı profili var. Ayrıca kripto paralara ilgi duyan yatırımcı tipi hem Uzakdoğu, hem de Batı da diğer alanlardaki yatırımcılardan nitelik ya da cins olarak da farklı. The Wall Street Journal’da yayımlanan “The Force Behind Bitcoin’s Meteoric Rise: Millions of Asian Investors” makalesinde Bitcoin’in muhteşem yükselişinin gerisindeki güç milyonlarca Asyalı bireysel (retail) yatırımcıdır deniyordu. Fakat bunlar sadece  bireysel yatırımcı olmakla kalmıyor. Çoğu çok genç ve bu yatırıma biraz da havalı ve moda bir şey olarak gördüklerinden giriyorlar.

Bitcoin’den sonra ikinci büyük kripto para Etherium’un yaratıcısı Vitalik Buterin, geçenlerde Seul’de verdiği bir söyleşide  şöyle demişti:

“Asya genel olarak kripto paralara büyük ilgi duyuyor. Oradaki gençler için bunlar “cool” yeni şeyler.” (https://www.wsj.com/articles/the-force-behind-bitcoins-meteoric-rise-millions-of-asian-investors-1513074750)

Üstelik bu bireysel yatırımcı tipinin klasik borsa yatırımcı ortalamasından bir farkı da genellikle piyasalar hakkında çok fazla bir şey bilmiyor oluşları. (Dolayısıyla kolay gaza getirilebilir bir kitle olduğunu varsaymak mantıksız olmayabilir)

“’Çok sayıda insan temel bilgilere sahip olmadan bu yatırımlara atlıyor.’ diyor, eski bir öğretmen olan ve şimdilerde Seul’de Bitcoin hakkında özel dersler vermekle meşgul olan Josephin Jung. Sonra da ekliyor, ‘Ve bu süreçte pek çoğu da kandırılıyor.’” (Age.)

Kripto paraların yatırımcı tipi Batıda da genel yatırımcı tipinden hayli farklı. ABD’de bunlar “Millenial” tabir edilen nüfus. (Tam tarih tanımları farklı olmakla beraber genellikle ilk gençlik dönemlerine 2000’li yıllarda erişen kuşak: En yaygın kanaat 1980 ile 2000 arası doğanlar) Bu kuşakta Liberter (Devletin neredeyse en temel işlerden bile elini çekmesini savunan bir cins ‘kapitalist anarşizm(!)’) fikirler ve devlete karşı güvensizlik, özel  inisiyatiflere inanç daha yaygın. Bitcoin işte devletin para sistemine özel/bireysel ve ‘özgür’ bir alternatif olarak görüldüğünden bu kuşağı daha çok etkiliyor. Forbes’a bakılacak olursa bu nesil Bitcoin için adeta çıldırıyor. (https://www.forbes.com/sites/realspin/2013/12/22/libertarians-and-millennials-are-going-crazy-over-bitcoin-what-are-they/#39afd76926e7) Bunun neticesinde evet çabuk heyecanlanan, borsacıların en ‘yapma’ dediği şeyi, yatırımına aşık olmaya aday özel bir bireysel yatırımcı kitlesi Doğu’da ve Batı’da Bitcoin’in fiyatını göklere yükseltiyor

“’Bu bankerlerin olmadığı ilk balon’ diye yazıyor kendi blogunda, New York’taki yatırım danışmanlık firması Ritholtz Wealth Management’ın yöneticisi Joshua Brown. ‘Genel olarak halkın ‘büyük para’ya baskın çıktığı böyle bir olguya daha önce hiç rastlanmadı. Önümüzde tam manasıyla olmuş bir çılgınlık (mania) var ve Wall Street daha işin en başında’”  (WSJ. age.)

Bitcoin’in fiyatını bu kadar hızlı ve adeta limitsiz yükselten bu yatırımcı kitlesinin anlattığımız nitelikleri denecek olursa bir diğer özel türü, yani “Balinalar”ı atlamış ve meseleyi eksik değerlendirmiş oluruz.

“Elinde büyük miktarlarda Bitcoin bulunduranlar balinalar olarak biliniyor. Balinalar diğer yatırımcılar için bir endişe konusu. Ellerindeki portföyün küçük bir kısmını  Bitcoin fiyatını yere çakabilirler. (…) Bitcoin’in cari fiyatlarla yaklaşık % 40’ı belki de 1000 kişi tarafından kontrol ediliyor. ‘Ben bir kaç yüz kişinin olduğunu düşünüyorum’ diyor Kripto paralar üzerine uzmanlaşmış bir Hedge Fon olan Multicoin Capital’in yönetici ortağı Kyle Samani, ‘Bunlar belki de bir biriyle haberleşme olanağına sahip; ve muhtemelen de haberleşiyorlar. (…) Bir başka kripto hedge fon olan Tetras Capital kurucusu Alex Sunnarborg’a göre en büyük 100 Bitcoin adresi tüm dolaşımdaki Bitcoin’in % 17,3’ünü kontrol ediyor.” (https://www.bloomberg.com/news/articles/2017-12-08/the-bitcoin-whales-1-000-people-who-own-40-percent-of-the-market)

Devasa gibi görülen bir piyasayı kolayca manipüle etmek için ideal bir yatırımcı/piyasa yapısının resmi böylece tamamlanmış oluyor; elbette kripto paraların resmî olarak “varlık” (hisse senedi emtia vadelisi vb) sayılmadığından mesela SEC veya başka devlet kurumları tarafından manipülasyon vb gibi faaliyetler için denetlenmediği gerçeğini de eklememiz şartıyla.

Özetle, denetlenmeyen bir piyasa, genellikle sürü  içgüdülerine çabuk kapılabilen tecrübesiz, genç ve heyecanlı milyonlarca bireysel yatırımcı ve aslında piyasadaki “mal”ların büyük bölümünü kontrol eden organize ve küçük bir zengin grup! Böyle bir piyasayı verin, sahildeki çakılların fiyatını bile altının seviyesine getirmek çok da imkansız değil!

Bu noktada “devletlerin kontrolünde değil” diye maddi, manevi prim yapan; ama aslında kimin kurduğu bile belli olmayan bir piyasanın taşıdığı ayrı güven sorunlarına hiç girmiyorum bile!

BİR DAHA SORALIM: BİTCOİN FİYATI NE OLACAK?

Ve şimdi yazının başındaki konumuza Bitcoin fiyatının geleceği ile ilgili sorulara gelelim.  Bitcoin 20 bin dolar sınırına dayandığında 17 Aralık’tan itibaren düşmeye başladı ve sadece 1 hafta içinde 25 Aralık’a kadar değerinin neredeyse üçte birini kaybetti. Daha sonra fiyat bir miktar toparlandı ve bu yazı yazıldığında 15 bin dolar civarında dalgalanıyordu. Bundan sonra ne olacağı hakkında fikirler farklı. Kimine göre “gerçek bir değeri” olmadığı için fiyatı sıfır dolara düşebilir. (Zaten hemen hemen oradan başlamıştı!) Kimine göre ise Bitcoin 100.000 dolar olacak.  İsterseniz Bitcoin’in kısa sürede  100.000 olacağını savunanların aslında ne kadar akıl ve analize, ne kadar da -tabirleri mazur görün- dolduruşa ve gaz vermeye dayandığını, daha kısa süre önce bu konuda aynı işi analiz adı altında yapan “aşırı iyimser” profesyonellerin “aşırı iyimser”  tahminlerini hatırlatarak ele alalım.

Daha geçen Mayıs’ta  cnbc.com’da yer alan haberde 100 bin hedefi için 10 yıl öngörülüyordu: “Bitcoin could hit $100,000 in 10 years, says the analyst who correctly called its $2,000 price”  Yani 2000 dolar olacağını bilen analist –eh 2.000’i bildi ya demek ki 100 bini de bilir!!- 100 bin hedefi için 10 yıla ihtiyaç duyuyordu. Bugünlerde ise  100 bincilerin en kötümseri  sadece 1 yıla ihtiyaç duyuyor.

Bir de hem ultra iyimser hem de aynı anda bir felaket tellalı olan cins var. Bu ikisi bir arada aynı kişide nasıl olabilir diyorsanız işte cevabı:

“Bitcoin 2018’de 60 bin dolara çıkacak sonra çakılacak!” (http://www.bloomberght.com/haberler/haber/2081670-bitcoin-2018-de-60-bin-dolara-cikacak-sonra-cakilacak)

Eğer Bitcoin bir balonsa borsa balonlarında işin sonuna doğru fiyat artış hızının daha da arttığı sık görülen bir şeydir. Öyle ki borsa balonlarında bir giren bir de girmeyen pişmandır! En büyük kazançlar toplamı  uzun zamandır o spekülasyonun içinde sabreden değil, sinir bozucu o son anlarda hâlâ orada kalanların cebine girer. Ama son anda trenden aşağı atlayamayıp trenle birlikte uçuruma yuvarlananların çoğu da doğal olarak yine onlardan çıkar.

Yazının en başındaki grafiğe baktığımızda asıl balonun 2017 başından başladığı hissine kapılırız. Bir yönüyle doğruda olsa aslında bunda grafiğin aldatmacasının da payı vardır.  İstendiği kadar logaritmik/yarı logaritmik grafik yöntemleri kullanılsın sonuçta fiyat yani dikey aksis arttıkça ister istemez geçmiş yıllardaki fiyat artışları grafik üzerinde neredeyse yok mertebesine iner. Halbuki “balon” daha o zamandan da hızla şişiyor olabilir. Örneğin 2017 içinde 1 senede neredeyse 15-20 kat bir yükseliş gözümüze çok yüksek bir balonlaşma hızı gibi gelebilir. Fakat ya 2013 7 Ocak’ında 14 doların altında olan Bitcoin’in daha yıl sonu gelmeden  25 Kasım’da  980 dolara dayanmasına ne dersiniz? Yaklaşık 70 katlık bir yükselişin yanında 20 kat nedir ki? Değil mi?  Bu arada Mayıs 2010 gibi 1 Bitcoin’in sadece 1 cent kadar olduğunu, aynı yılın haziranında 5 gün içinde 9 misline çıktığını, 2011’in Şubat’ı gibi dolarla parite değerine (1 BTC=1$) olduğunu hatırlatalım. Ve daha o zamandan beri de Bitcoin fiyatındaki artışın balon olduğunun ve her an patlayacak olduğunun iddia edildiğini de… O zamanlar bu hesabı yapıp Bitcoin’den çıkan “mantıklı bir yatırımcı”nın neler kaybettiğini de artık siz hesaplayın.

Aynı şey  fiyat düşüşleri için de söylenebilir. Bu yılın o meşum haftasında Bitcoin 20 bin eşiğinden bir anda 13binlere düştüğünde balonun patladığını bunun gerisinin geleceğini söyleyenler çok oldu. İşin esası “balon”un bu ilk “patlayış”ı değil. 2013 nisanında fiyatı 266 dolar olan Bitcoin çok değil 2 ay sonra haziranda 70 dolara gerilemişti. Yani değil fiyatın üçte biri yaklaşık dörtte üçü buharlaşıvermişti. Üstelik Bitcoin’in kısa tarihinde bu çeşit çakılmaların tek örneği de değildi.

ANALİZE GİRİŞTEN ÖNCE GEÇİCİ BİR “SON SÖZ”

Buraya kadar anlattıklarımızdan Bitcoin ve benzeri paraların hem “varlık” hem de “para” özellikleri taşıdığını ama gerçek anlamda ikisinin özelliklerine de tam erişemediğini… Fiyatları analiz edecek bir gerçek değer hesabı yapmanın mümkün olmadığını ama bu durumun şimdiki mevcut para sistemimizdeki paralar için bile bir ölçüde geçerli olduğunu… Bitcoin’in fiyatının bu nedenle 1 cente düşmesinin de 50 bine çıkmasının da aynı derecede mümkün olduğunu… Fiyatın özellikle devlet ve merkez bankalarının Bitcoin ile kararlarına ve bir de (bu yazıda şimdilik pek işlemedik ama) sistemdeki teknolojik gelişme ya da aksiliklere duyarlı olduğunu… Yatırımcı profilinin şimdiki halinin fiyatın aşırı oynaklığının ve hızlı çıkışının önemli bir sebebini teşkil ettiğini… Ve birkaç farklı şey daha anlattık. Fazladan Bitcoin yaygınlaştığında ve para özellikleri varlık özelliklerine baskın çıkmaya başladığında bu kez bir taraftan kurumsal yatırımcılar, büyük finans kuruluşları ve devletler bu piyasaya çok daha fazla müdahil olacak ve bu da fiyat davranışını değiştirecektir. Dahası para özelliğin varlık özelliğine baskın çıktıkça Bitcoin’i moda kılan fiyatının artış özelliği bizzat onun mahvına sebep olabilecektir. Niye diye soracaksanız. Son  küresel kriz sonrası hariç tutulacak olursa çoğumuz enflasyonlu yıllarda doğup büyüdüğümüz için deflasyonun tehlikesini anlamamız zor olabilir. Para değer kaybettiğinde malların değeri paraya karşı artıyor demektir. Yani fiyatlar genel seviyesi artıyor, enflasyon oluyor demektir. Peki ya paranın değeri tıpkı Bitcoin’inki gibi mesela kısa sürede 10 kat artsa… Bu durumda malların fiyatları hızla düşer; ekonomi korkunç bir durgunluğa ve işsizliğe sürüklenir. Enflasyonlu günleri mumla arayacağımız korkunç bir krize sürükleniriz. Denebilir ki kripto paraların yaygınlığı arttıkça fiyatlardaki bu oynaklık azalacak ve fiyat stabilize olacaktır. Genel olarak doğru! Genel olarak doğru olan bir başka şey ise ne yazık ki gerçek dünyada bu ayarlamaların o kadar harmoni içinde, o kadar dengeli gerçekleşmedikleri… Finans tarihinin bize öğrettiği ise gerçek dünyada bu adaptasyonlar -o da gerçekleşmeyi başarırlarsa- sıklıkla, küçük veya büyük sürtünmeler, parçalanmalar, krizlerle gerçekleşiyor.

Şu ana kadar Bitcoin fiyatlarındaki eğilimleri öngörmek için hangi gelişme ve değişmeleri takip etmek gerektiğini, neyin olumlu, neyin olumsuz etkilediğini bir dereceye kadar anlattık. Ancak Bitcoin ve benzerlerinin geleceği hakkında daha derli toplu bir analiz için biraz daha derinlere dalmak Bitcoin ve benzerlerinin niye doğduğunu, nasıl bir işlev gördüğünü, gelecekte bu işlevi görmeyi başarabilip başaramayacakları üzerine biraz daha kafa yormak gerekiyor. Bu noktada bir dahaki yazıda hem Bitcoin ve benzerlerinin teknik özelliklerine, yetenek ve kusurlarına daha yakından bakacağız hem de yakın ve uzak finans tarihinden örneklerle şimdi gözümüzün önünde olan tarihî bir değişimi daha iyi kavramaya çalışacağız.

Şimdilik: 1. Bölümün sonu!

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları