Sosyal Medya

Döviz

Mahfi  Eğilmez:  Doların Tahtı Sarsılıyor mu?

Bretton Woods sisteminin çökmesinden önce birçok yorumcu doların artık dünya parası olarak kalamayacağını, tahtının sarsılacağını öne sürmüşlerdi. Belçikalı iktisatçı Robert…

Mahfi  Eğilmez:  Doların Tahtı Sarsılıyor mu?

Bretton Woods sisteminin çökmesinden önce birçok yorumcu doların artık dünya parası olarak kalamayacağını, tahtının sarsılacağını öne sürmüşlerdi. Belçikalı iktisatçı Robert Triffin, 1960 yılında Bretton Woods sisteminin sonunda gelip bir açmaza dayanacağını ileri sürdü. O yıllarda altın karşılığı basıldığı için rezerv para konumundaki dolara, ABD içinden olduğu kadar dış dünyadan da talep vardı. Triffin’e göre cari açık veren ABD, bu açığı kapatmak için dolar basıp dünyaya dağıtmaya devam ettikçe insanlar, ABD hazine kasalarındaki altının bu kadar doların karşılığını vermeye yetmeyeceğini düşünecek ve dolara güven azalacaktı. Cari açığı kapatmak üzere dolar basmakla dolara güven sağlamak arasında oluşan çelişki Triffin Çelişkisi (Paradoksu) adıyla anılır oldu. Triffin’in öngörüsü 1971’de gerçekleşti ve Bretton Woods sistemi çöktü, dolar da diğer paralar gibi karşılıksız kalmış oldu. Ne var ki bu gelişme doların dünya parası olarak devam etmesine engel olmadı.

 

2008 Küresel Finans Kriziyle birlikte Triffin’in öngördüğü aşırı dolar basılması gündeme geldi ve ABD Merkez Bankası Fed’in bilanço büyüklüğü bu dönemde on kat arttı. Bu büyük bolluk bollaşan her şeyin değerinin düşmesinde olduğu gibi doların da değerini düşürdü ve güven sarsılmasına uğramasına yol açtı. Bu dönemde bir yandan Çin Yuan’ının IMF tarafından rezerv para olarak kabul edilmesi ve SDR sepetine dâhil edilmesi, bir yandan ülkelerin birbiriyle karşılıklı ticaret ilişkilerini kendi paralarıyla kurmaya çalışmaları doları devirmese de sallamaya başladı.

 

Dolara son darbe Rusya’dan geldi. Ukrayna savaşı nedeniyle kendisine ambargo uygulanan Rusya, kendisine cephe alan ülkelere yapacağı doğalgaz satışını dolar ya da euroyla değil rubleyle yapacağını açıkladı. Rusya, bu hamleyle savaş nedeniyle değeri hızla düşmüş olan rubleye değer kazandırmayı hedefliyor. İlk ağızda Rusya Merkez Bankası faizi yüzde 10’dan 20’ye çıkararak rubledeki değer düşüşünü frenlemeye yöneldi. Bu adım, Rus vatandaşlarının rubleden dolara dönmesini (dolarizasyon) önlemek için atılmıştı. Ardından da bu önlem geldi. Bu durumda Rusya’dan doğal gaz alan ülkeler ellerindeki dolar veya euroları rubleye çevirecekler. Bu da rubleye olan talebi artırarak rublenin değer kazanmasını sağlayacak.

 

Bunlara ek olarak dünyada hızla artan bir kripto para piyasası var. Kripto para piyasasında işlem gören paraların toplam değeri bugün itibarıyla 2 trilyon doların üzerinde bulunuyor. Her ne kadar bunlar bu aşamada para gibi satın almalara aracılık edemese de ileride bu konuma geçmeyeceklerini söyleyemeyiz. Dolayısıyla kripto paralardan doların tahtına gelen ve giderek artacak olan darbeyi de göz önünde bulundurmak gerekiyor.

 

Öte yandan dolara dayalı bir takım ödeme sistemlerinin yerine yerel paralara ve özellikle Çin Yuan’ına dayalı bazı sistemlere geçiş için çalışmalar yürütülüyor. Çin’in, dünyanın en büyük ticaret hacmine sahip ülkesi konumunda olduğu dikkate alınırsa Asya’dan başlayarak dünyaya yayılan bir siteme liderlik etmesi sürpriz olmaz.

 

Son olarak ABD’de enflasyonun giderek hızlanması dolara olan güveni sarsacak önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkacaktır. Yıllık yüzde 2 hedefine karşılık enflasyonun yüzde 8’e gelip dayanmış olması doların güçlü konumunu yıpratıcı bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor.

 

Bunlara karşılık doların tahtını hemen terk etmesini beklemek doğru olmaz. Bunun birkaç nedeni var: (1) Böyle bir paranın herkesçe kabul edilmiş bir dünya parası işlevi görmesi alış verişlerde ve değer ölçümünde önemli bir kolaylık sağlıyor. İki ülkenin karşılıklı kendi paralarıyla ticarete girmesi kur meselesi ve değer ölçme meselesi açısından çeşitli sorunlar yaratabilir. Bir para biriminin dünya parası konumuna geçebilmesi için dolar kadar tanınmış ve kabul edilmiş olması gerekiyor. Mesela euro bu konuma erişemedi. (2) Çok sayıda ülkenin merkez bankalarının rezervlerinde ciddi tutarda dolar ve dolara bağlı ABD Hazine kâğıdı bulunuyor. Bu ülkeler arasında Japonya (1,3 trilyon dolar), Çin (1,1 trilyon dolar) ve İngiltere (609 milyar dolar) ilk üç sırada bulunuyor. Bu ülkeler doların başına bir iş gelmesini, en azından rezerv yapıları değişmeden, desteklemezler. (3) ABD’nin küresel finans sistemi üzerindeki etkisi devam ettiği sürece doların bu darbelerden etkilenmekle birlikte yıkılmasının zor olduğunu da belirtmemiz gerekir.

 

Sonuç ve Öngörü

 

Siyaset bilimi jargonuyla ifade etmek gerekirse ABD, küresel sistemin ‘hegemon’ gücü konumunda bulunuyor. 20’inci yüzyılın başlarında, birinci dünya savaşı sonrasında, İngiltere’den devraldığı bu konumunu ikinci dünya savaşı sonrasında iyice pekiştirdi. Soğuk savaş döneminde iki kutuplu hale gelen dünyanın batı tarafında ABD’nin hegemon durumu devam etti. Karşısında Rusya vardı ve Çin o dönemde yeni yeni güçleniyordu. Küreselleşmeyle başlayan gelişmeler ve Çin’in giderek güç kazanması dünyadaki dengeleri de değiştirmeye başladı. ABD, halen dünyanın en güçlü ekonomisi ve dolar da halen dünya parası konumunda bulunuyor. Ne var ki bunun sonsuza kadar böyle gitmesi mümkün değil. Çin, bir süre sonra gücünü parasına da ilişkilerine de yansıtacak.

 

 

SADECE ALINTIDIR, tamamını okumak için tıklayın

 

Avrupa Birliği Rus petrol ithalatına ambargo hazırlanıyor

 

Prof Dr Binhan Elif YILMAZ: Küresel iyileşme göstergeleri savaş ile birlikte hızla bozuluyor

 

 

Küresel tahvil fonlarından büyük kaçış: Satış haftalık 1,5 milyar dolardan 14,5 milyar dolara fırladı

BAKMADAN GEÇME

  • Luxera GYO Yeni Dönemi Başlatıyor: NEW ERA 2030 Vizyonuyla İstanbul’da Dört Yeni Projeye İmza Atıyor

    2024 yılında gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüşüm sürecini tamamlayan Luxera GYO, kurumsal yapılanmasını güçlendirerek yeni bir büyüme fazına geçti. Şirket, dönüşüm odaklı stratejisi doğrultusunda 2026 itibarıyla İstanbul’da ikisi Anadolu Yakası’nda, ikisi Avrupa Yakası’nda olmak üzere toplam dört yeni projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor.

  • Neden Online İngilizce Platformları Artık Bir Adım Önde?

    Klasik kursların yerini artık online İngilizce platformları alıyor, hem de haklı sebeplerle. Çünkü insanlar artık zamana değil, zaman onlara uysun istiyor. Online platformlar da tam bunu sağlıyor: Esneklik, erişilebilirlik ve kişisel tempo. Sadece bilgisayar ya da telefonla, istediğin yerde, istediğin saatte derslere katılabiliyorsun. Üstelik canlı oturumlar, interaktif içerikler ve anında geri bildirimlerle öğrenme deneyimi hiç olmadığı kadar kişisel hale geliyor. Bu yazıda, online İngilizce platformlarının neden bir adım önde olduğunu yakından inceleyeceğiz.

  • Merkez Bankası Rezervleri Yükseliş Gösterdi

    Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri, 12 Aralık haftasında önemli bir artış kaydetti. Bir önceki haftaya kıyasla 4 milyar…

  • FT: Yapay zekâ veri merkezleri uzaya taşınırsa ne olur?

    Google’ın uzayda, güneş enerjisiyle çalışan bir yapay zekâ veri merkezi kurma fikri, AI patlamasının enerji ve altyapı sınırlarını zorladığını gösteriyor. Karada enerji, su ve arazi engelleriyle karşılaşan teknoloji devleri, çözümü yörüngede ararken; uzay çöplüğü, çarpışma riski ve yönetişim eksikliği gibi yeni ve çok daha büyük sorunlar gündeme geliyor. Uzay veri merkezleri, AI’nin “sınırsız ölçeklenebilirliği” anlatısına güçlü ama tartışmalı bir metafor sunuyor.

  • İngiltere Merkez Bankası’ndan Faiz İndirimi

    İngiltere Merkez Bankası (BoE), 2025’in son para politikası toplantısında politika faizini 25 baz puan indirerek %3,75’e çekti. Karar, zayıflayan ekonomik veriler, yumuşayan iş gücü piyasası ve beklenenden hızlı gerileyen enflasyonun etkisiyle alındı. Faiz indirimi, özellikle mortgage borcu olan haneler ve kredi kullanan şirketler için kısa vadeli bir rahatlama sağlarken, tasarruf sahipleri açısından getirilerin düşmesi anlamına geliyor.

  • Zengin ülkelerde güven tavan yapıyor, Türkiye’de dipte: Toplumsal güven neden çöküyor?

    Pew Research Center’ın 25 ülkede gerçekleştirdiği kapsamlı araştırma, toplumsal güvenin ülkeler arasında keskin biçimde ayrıştığını ortaya koyuyor. Yüksek gelirli ve eğitim düzeyi yüksek ülkelerde “insanlara güven” yaygınken, Türkiye bu alanda dünyanın en düşük seviyelerine sahip ülkeler arasında yer alıyor. Araştırma, güvenin kültürel bir özellikten ziyade ekonomik refah, eğitim ve kurumsal yapı ile doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor.

  • Türkiye Özgürlük Endeksinde 165 Ülke Arasında 144cü Sırada

    Cato Enstitüsü’nün Aralık 2024’te yayımlanan Human Freedom Index 2024 (İnsan Özgürlüğü Endeksi), Türkiye’nin hem kişisel hem de ekonomik özgürlükler alanında küresel ölçekte en zayıf ülkeler arasında yer aldığını ortaya koydu. Endekste Türkiye 165 ülke arasında 142’nci sırada yer alırken, 2025 ölçümlerinde bu sıralama 144’e geriledi. Rapora göre Türkiye, 2007’den bu yana özgürlüklerde en sert düşüş yaşayan ülkeler arasında Çin, İran ve Venezuela ile birlikte anılıyor.

  • İktidarın hedefi: “Sadık sermaye” yapılanması mı?

    T24'ten Gökçer Tahincioğlu'na göre, Son aylarda Türkiye’de operasyonların odağı belediyelerden finans, medya ve özel sektör şirketlerine kaymış durumda. İktidara ve iktidar ortağı MHP’ye yakın olduğu düşünülen kişi ve kurumların da hedef alınması, kulislerde farklı senaryoların konuşulmasına yol açıyor. En dikkat çekici iddialardan biri ise iktidarın, siyasi geleceğini garanti altına alacak “kendisine sadık bir sermaye yapısı” oluşturma arayışı.

  • Küresel Jeopolitik Görünüm: Ateşkes Arayışları, Bölgesel Gerilimler ve Kırılgan Denge

    2025 sonuna yaklaşılırken küresel jeopolitik tablo, diplomatik temasların hız kazandığı ancak kalıcı çözümlerin hâlâ zor olduğu bir dengeye işaret ediyor. Rusya-Ukrayna savaşından Orta Doğu’daki kırılgan ateşkeslere, ABD-Çin rekabetinden enerji ve ticaret hatlarının yeniden şekillenmesine kadar birçok başlıkta riskler yüksek seyrediyor. Küresel sistem, çatışmaların yayılmasını sınırlamaya çalışırken, yapısal belirsizlikler ve bölgesel krizler kırılganlığı artırıyor.

  • Goldman Sachs: Gelişen piyasalar 2025’te sürpriz yaptı, 2026 için beklenti korunuyor

    Goldman Sachs’a göre gelişen piyasa hisseleri 2025’te beklentilerin de ötesinde güçlü bir performans sergilerken, bu ivmenin 2026’da da sürmesi bekleniyor. Zayıflayan dolar, düşen emtia fiyatları, Çin’in ihracat gücü ve küresel faiz indirim döngüsü; gelişen piyasaları, ABD’de yapay zekâ ve teknoloji hisselerinde yoğunlaşmanın yarattığı oynaklığa karşı portföylerde dengeleyici bir unsur haline getiriyor.

  • Ernst & Young: 2026 küresel ekonomik görünüm

    Ernst & Young (EY) Parthenon’un küresel görünüm raporuna göre dünya ekonomisi 2026’da ılımlı bir yavaşlama sürecine giriyor. Küresel büyümenin %3,1’e gerilemesi beklenirken, ticaret gerilimleri, demografik baskılar ve jeopolitik riskler aşağı yönlü riskleri artırıyor. Buna karşın yapay zekâ yatırımları, orta vadede verimlilik ve büyüme açısından önemli bir fırsat alanı olarak öne çıkıyor.

  • Ticaret Bakanlığı’ndan Yeni Düzenleme: Elektronik Defter Dönemi Başlıyor

    Ticaret Bakanlığı, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren kurulacak tüm şirketler için Elektronik Ticari Defter Sistemi’nin (ETDS) zorunlu hale getirileceğini duyurdu.

  • 🏆 Saxo Bank’tan Dev Altın Analizi: “Sadece Bir Yatırım Değil, Sistemin Yeni Köşe Taşı!”

    Küresel piyasaların dev ismi Saxo Bank, altının son iki yıldaki %110’luk rallisini analiz ederek 2026 sonu için 5.000 dolar hedefini yineledi. Rapora göre altın, artık geçici bir korunma aracı olmaktan çıkıp küresel finans sisteminin stratejik merkezine yerleşti.

Benzer Haberler