Sosyal Medya

FÖŞ: 2026’da Küresel Ekonomi: Direnç, Geçiş mi, Yoksa Bozulma mı?

15 Kasım 2025

José Ramón Díez | Türkçe’ye FÖŞ yorumlarıyla birlikte çevrilmiştir


FÖŞ’ten Ön Söz

Her sene yaptığım gibi, 2026 tahminlerimi hazırlıyorum. Dünya ekonomisi literatürünü tarayıp, kafama en uygun ya da tamamen zıt düşünen analizleri seçiyorum. Aşağıda ChatGPT’ye tercüme ettirdiğim makale, en beğendiklerimden biri. CaixaBank ekonomisti José Ramón Díez tarafından kaleme alınan yazı, yaşadığımız süreci “Eski Düzen”den “Yeni Düzen”e geçiş olarak betimliyor.

Bu süreçte ciddi çıktı kayıpları olabilir, ancak birçok büyük ekonomi ABD–Çin dualizmini kabul etmeyip kendi aralarında yeni ticaret kanalları açarak kayıplarını telafi ediyor. Şirketler, umduğumuzdan çok daha atak çıkarak sürekli değişen jeopolitik topografya ve Tarife Savaşları’na uyum sağladılar. Dünya ekonomisi için en büyük artı ise tüm şoklara rağmen ABD ekonomisini ayakta tutan, GSYH’nin %10’una yaklaşan Yapay Zekâ kaynaklı sabit sermaye yatırımları.

Bu yatırımlar büyümeyi rayında tutarken, finansal piyasalarda da hatırı sayılır bir balon yarattı. Makale, ne yazık ki finansal piyasalarla reel ekonomi arasındaki negatif geri besleme mekanizmalarına değinmiyor. 2026 tahminlerine büyük ölçüde katılmama rağmen, kısa süreli de olsa finansal bir paniğin aşağı yönlü risk oluşturduğunu düşünüyorum. Bu senaryoyu da makalenin sonuna ekledim.

İşte CaixaBank’ın 2026 öngörüleri:


Belirsizlik Ortamında Sürpriz Dayanıklılık

2026’ya yaklaşırken küresel ekonomi bir kez daha beklenenden yüksek bir direnç gösteriyor. Büyüme, yaklaşık %3 civarında seyrediyor, ancak bölgeler arası farklar sürüyor: Avrupa’da %1,3, ABD’de %1,8 ve Asya’da %4,5.

Donald Trump’ın ikinci döneminin ilk aylarında yaşanan politik gürültüye rağmen, ekonomik etkiler beklenenden daha sınırlı kaldı. Kapsamlı bir ticaret savaşının önlenmesi, şirketlerin değişen tarife düzenlerine hızla uyum sağlaması ve elverişli finansal koşullar, küresel büyümeye destek olmaya devam etti.


Eski Düzenin Çatlaması, Yeni Güç Dengeleri

Küresel ekonomi hâlâ “Pax Americana” olarak bilinen düzenin kalıntıları üzerinde dönüyor — ABD’nin güvenlik, finansal istikrar ve açık pazarlar sağlayarak küresel ekonomiye yön verdiği dönem. Ancak bu düzenin yerini giderek Çin’in daha iddialı dış ekonomik diplomasisi alıyor.

ABD, bu süreçte müttefiklerinden sağladığı güvenliğin bedelini daha açık biçimde talep ediyor: tarifeler, savunma harcamaları hedefleri ve yatırım kotaları. Bu da bir paradoks yaratıyor: Küresel istikrarın garantörü olan ülke, artık belirsizliğin en büyük kaynağı haline geldi.

En büyük etkiyi ise ABD’nin geleneksel müttefikleri — Avrupa, Japonya, Kanada ve Güney Kore — hissediyor.


Parçalanma ve Yapay Zekâ Dalgası

2026’da jeoekonomi, küresel gündemin merkezinde olmaya devam edecek. ABD’nin ortalama gümrük tarifeleri %15–16 bandında istikrar kazandı. Buna karşılık, AB, ASEAN, Kanada ve Avustralya arasında güçlenen ticaret bağları ABD’nin azalan açıklığını kısmen telafi edebilir.

Ancak küresel büyümenin yönü, ABD–Çin rekabetinde dengeyi belirleyecek iki stratejik alan — nadir toprak elementleri ve mikroçipler — arasındaki ilişkilere bağlı.

Bu sırada, Yapay Zekâ yatırımları büyümenin en güçlü itici gücü haline geldi. 2025’in ilk yarısında ABD büyümesinin %90’ı, donanım, yazılım ve veri merkezi yatırımlarından kaynaklandı. Büyük teknoloji şirketleri, 2030’a kadar 3 trilyon dolarlık AI yatırımı planlıyor — bu, ABD GSYH’sinin yaklaşık %10’una denk geliyor.

Bu devasa yatırımlar kısa vadede büyümeyi destekliyor, fakat aynı zamanda varlık fiyatlarında balon ve şirketler arası finansal bağımlılık zincirleri oluşturuyor. Getiriler beklentilerin altında kalırsa, bu zincirler finansal kırılganlığı artırabilir.


AI Büyüme Motoru Olabilir mi?

2026 için asıl soru şu: Yapay Zekâ kaynaklı verimlilik artışı, demografik daralma ve ticaretin parçalanmasından doğan potansiyel büyüme kaybını telafi edebilir mi?

Eğer ederse, üretim yapısında sermayenin payı artacak, emeğin payı azalacak. Bu durum, mali konsolidasyon çabalarını zorlaştırır; çünkü sermaye, iş gücüne göre çok daha hareketli ve vergilendirilmesi güçtür.

Ayrıca, bu dönüşüm sürecinde ortaya çıkacak kaybedenlerin — işsiz kalan çalışanların ve rekabet gücünü yitiren küçük işletmelerin — sosyal olarak desteklenmesi gerekecek. Ancak OECD ülkelerinin çoğunda bütçe alanı daralmış durumda. Aynı anda hem enerji dönüşümünü, hem savunma harcamalarını, hem de yaşlanan nüfusun maliyetini karşılamak kolay olmayacak.


Avrupa’da Mali Sarsıntılar

ABD’nin kamu borcu 2030’a kadar GSYH’nin %143’üne ulaşacak olsa da, 2026’da dikkatler Fransa’ya çevrilecek. Siyasi istikrarsızlık ve kronik bütçe açığı, ülkenin risk primini İtalya’ya yaklaştırıyor.

Fransa, GSYH’sinin %50’sinden fazlasını vergi olarak toplamasına rağmen, %3’ün üzerinde birincil açık veriyor. Bu tablo, kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkenin not görünümünü zayıflatmasına yol açtı. Avrupa’nın geçmiş kriz mekanizmaları (ESM gibi) yeniden test edilebilir.


İki Düzen Arasında

2026, ne tamamen eski ne de tam anlamıyla yeni bir dünya düzeninin yılı olacak.
Risk, yaşanan dönüşümün derinliğini küçümsemekte ve eski statükoya dönüş beklentisinde yatıyor. Fransız düşünür Joseph de Maistre’in sözleriyle:

“Fransız Devrimi’ni yaşadık ve bundan memnunduk.
Bu bir olay değil, bir çağdı.”


FÖŞ’ün Kapanış Yorumu

Dünya ekonomisi için en büyük tehlike, Çin ekonomisinin çökmesi, ama bunu başka bir makaleme bıraktım.
İkincil risk ise gölge bankacılıkta giderek belirginleşen çatlaklarda. Financial Times editörleri bu konuda şu uyarıyı yaptı:

“Küresel özel kredi sektörü büyürken, finansal sistem için ‘zaman ayarlı bomba’ olarak anılmaya başladı. 3 trilyon dolarlık bu pazarın şeffaf olmaması ve sigorta şirketlerinin artan yatırımları, yanlış bir adımda poliçe sahiplerini riske atabilir.”

Gerçek ekonominin gölge bankacılığa maruziyeti hâlâ sınırlı olsa da, bireysel yatırımcılara açılan yeni kanallar kırılganlığı artırıyor. Veri merkezleri finansmanında özel kredilerin artışı ise bu piyasayı Yapay Zekâ balonuna daha da bağımlı hale getiriyor.

Eğer Fed 2026 yılında faiz indirimlerine ara verirse, gölge bankacılık likidite sıkıntısına girebilir ve bankalar bu piyasayı fonlamaktan kaçınabilir. Bu durumda, birkaç büyük finansal kuruluşun temerrüde düşmesi olası hale gelir.

Özetle: 2026, 2025’e kıyasla daha sakin bir yıl olacak — daha doğrusu, yiyeceğimiz şoklara alıştık, artık canımız yanmıyor. Ama finansal piyasalarda ciddi bir arıza olasılığını asla göz ardı etmemek gerekiyor.

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz?
Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir.
Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları