Çetin Ünsalan Yazdı: Mücadele mi; baskılama mı?
26 Eylül 2025Vatandaşın beklenti düştü dediği bir yıl sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 53 iken, dünyada enflasyonla baş etmiş ülkeler dahi risklerden söz ederken, dezenflasyon söylemini doğru okumamız gereken bir süreçte olduğumuz çok açık gözüküyor.
Bu arada hanehalkının sadece yüzde 27,4’ünün bu kanaatte, yani düşüş öngördüğüne de dikkatinizi çekerim. Yani ülkede büyük bir çoğunluğu, halen enflasyonun düşeceğine ikna etmiş bir görüntü yok.
Nitekim mesele New York’ta konuşan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın da gündemiydi. Her ne kadar Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, dezenflasyon sürecinde olduğumuzu iddia etse de, teşbihte hata olmazmış, insanın sağlıklı zayıflaması ile kanser olup erimesi arasındaki farkı göz ardı ediyor.
Karahan ise, enflasyonun artış hızının düşüşünden söz ediyor, ama bir yandan da gerek iç, gerekse de dış koşullar nedeniyle risklerin halen yüksek seviyede olduğunu dile getiriyor. Hiç olmazsa daha gerçekçi bir tavır.
Fakat tavrın Şimşek’e oranla görece daha gerçekçi olması, enflasyondaki gerilemeyi yaratan sağlıksız yapı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Daha önemlisi ise bu risklere paralel olarak, şartlar gerektirdiğinde sıkılaşma yaklaşımlarını sürdüreceklerinden söz ediyor.
Bu ifadeyi de normal şartlar altında son derece doğru buluyorum. Yani enflasyonla mücadele aşamasında böylesi eğilimlerin teorik olarak doğru olduğu şüphesiz. Fakat tüm bu uygulamaları koşullardan bağımsız, ezberci bir yaklaşımda ele alırsanız, kaş yapayım derken göz çıkartırsınız.
Türkiye’de gerek bireylerin, gerek hanelerin, gerekse de reel sektörün daha fazla sıkılaşmayı kaldıracak ne güçleri, ne finansmanı kaldı. Şayet bu gerçeği görmeden hareket ederseniz, işsizlikten kayıt dışının beslenmesine, ödemeler zincirinin kırılmasından sağlık harcamalarındaki patlamaya, bütçe açıklarından gelir çöküşlerine kadar, bu ve benzeri bir dizi sorunu önünüzde bulursunuz.
Ülke ekonomisinde hızla vatandaşı ve üretim ekonomisini öncelikleyen, ama bunu da Nebati dönemi gibi hesapsız kitapsız popülizm kokan ve bilim dışı yaklaşımlarla yapmayan, gerçeğiyle yüzleşip, anlamlı bir ekonomi programı oluşturan, zihni açık bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Ekonomi yönetimi belki farkında, belki değil, ama ortaya koydukları performans ‘her şeye rağmen rakam elde etme’ ilkesini önceliklediği için, enflasyonla mücadeleden çıkmış, rakama, kura, faize, satın alma gücüne ve maliyetlere baskı uygulayan ve baskıladıkça patlamaya hazır bir ekonomi bombası imalatına dönmüştür.
Siz FED ya da Avrupa Merkez Bankası Başkanı ya da bu ülkelerin bakanı değilsiniz. Vatandaşınız da 86 bin doların üzerinde geliri olan insanlardan oluşmuyor. Aksine gününü geçirebilme kaygısı içine düşmüş insanların üzerinden toplanan dolaylı vergilerle daha da eziliyor. Gerçekleri yok sayarak kitaptan ekonomi okumayın. Çünkü bu nedenle fatura sürekli kabarıyor.