Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Sanayiciden icraat talebi…’
24 Eylül 2025Hani atalarımız demiş ya, ‘Lafla peynir gemisi yürümez’ diye, işte içinde bulunduğumuz günler bunun en güzel örneklerini yaşadığımız bir özellik sergiliyor. Türkiye’de istihdam yaratacak ortamı vatandaşın sağlayacağını zanneden bir Çalışma Bakanı’nın gölgesinde, aldığı yetkinin sorumluluğu bilmeyen bir ekonomi yönetimi ne yazık ki, temennileri üzerine kurgu yapmaya devam ediyor.
Ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı, Birleşmiş Millet toplantısı için gittiği ABD’de yabancı yatırımcılara Türkiye ekonomisini anlatıp, yatırım beklentilerini içte kimsenin ikna olmadığı rakamlar üzerinden anlatırken, kral çıplak noktası ülkenin yerli sanayicisinden geliyor.
Enflasyondan faize, kurdan maliyetlere kadar oluşturulan kurgunun gerçekleri yansıtmaması, vatandaşın cebinin delikliğini de üreticinin gücünün kırılmasını da değiştirmiyor. Siz yabancı yatırım kovalarken, içteki güçleri kaybettiğimizi de mi görmüyorsunuz?
İki örnek vereyim. Siz yurtdışında hayal satarken İstanbul Sanayi Odası Başkan Yardımcısı İrfan Özhamaratlı, sanayicinin en önemli sorununun önünü görememek olduğunu anlatıyor. Hatta diyor ki: “Pek çok taahhüt içeren OVP’nin kararlılıkla uygulandığını görmeye en çok bugün ihtiyacımız var.”
Bu çok açık bir mesaj. Ortaya konulan verilerin de, temennilerin de ışığında, gerçekçi ve uygulamaya dönük bir ekonomi programı olmadığını söylemenin en kibar hali olarak nitelendirilecek bir açıklama.
Yine aynı gün içinde bir başka ses Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Yusuf Hacısüleyman’dan geliyor. Faiz tartışmalarının finansçı tadında yapıldığı bir ortamda, enflasyon gerçek olmazsa faizin de anlamsız olacağını kanıtlayan bir çığlık.
Diyor ki Hacısüleyman; “Erişemediğimiz finansın faiz oranı değişse ne olur:” Ne kadar haklı bir soru değil mi? İşte buradan faiz oranına değil, ülkedeki paranın maliyetiyle, o parayı talep edenlerin bilanço sağlığına bakılması gerekiyor.
Fakat her ikisi de yüzleşme gerektireceğinden kimse başını buraya çevirmiyor. Onun yerine daha çok vergi toplamaya çalışan, bunu hem reel sektörden, hem de satın alma gücünü çökerttiğiniz vatandaş alma uğraşısı da sadece kayıt dışını ve merdiven altı üretimle gelen haksız rekabeti besliyor.
Sonra Bakan Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Karahan, gidip yatırımcılara, Türkiye’nin nasıl bir potansiyeli olduğunu anlatsın dursun. Zaten herkes bunların farkında. Hatta dışarıdakilerin içeridekilerden daha çok farkında olduğunu söylemek bile mümkün.
Ne yazık ki tüm bu eleştirilerin, çığlıkların içinde, ekonomi yönetimi kendi sesine aşık olmuş, başka hiç kimsenin sesini duymadan, sadece kâğıt üzerinde bir şeyleri düzelterek sonuç alabileceğin zannediyor.
Daha fenası alınamayan her sonuç da, daha ağırlaşmış bir fatura olarak yine önümüze geliyor.
Tüm Yazarlar
