Sosyal Medya

Güldem Atabay

Güldem Atabay yazdı:  Siyasetin neresindeyiz?

Güldem Atabay Trump zirvesi AKP-CHP savaşında ne noktalarda olduğumuzu anlattı

Güldem Atabay yazdı:  Siyasetin neresindeyiz?

Geçen hafta Özgür Özel’in ifşa ettiği Erdoğan – Trump junior gizli İstanbul görüşmesinin hemen arkasından Erdoğan’ın Trump’la Washington randevusu olduğu netleşti. Tam da Trump’ın egosunu okşayacak, ABD basınına büyük anlaşmalar yapan Başkan olarak ilan edileceği şekilde Türkiye bu randevuya önemli hazırlıklar yaparak ekonomik jestlerle gidiyor.

Basına yansıdığı kadarıyla THY Boeing’den 250 uçak alacak, F-16 siparişleri artacak, F-35’te yeniden uzlaşma zemini aranacak ancak S-400 tabi halen sorun. Eğer Kongre’de belirli lobilerin reddi de kaldırılabilirse Türkiye ABD’den hem silah alacak hem de yaptığı LNG ithalatını artıracak. Bunlar çok yüksek maliyetler, Türkiye’den ABD’ye 20-30 milyar dolarlık taze yatırım anlamına geliyor.

Dün gece yarısından sonra da Resmî Gazete ile atılan adımlar da Erdoğan’ın Trump görüşmesi öncesinde öncü ve minik jestler kategorisinde. Türkiye binek arabalar, alkollü içki ve makyaj malzemeleri dahil ABD menşeili bazı ürünlerin ithalatında 2018’de koyduğu ek tarifeleri kaldırdı. Aynı anda da AB ve Serbest Ticaret Anlaşmaları kapsamı dışındaki ülkelerden tüm ithal araçlara 25-30% arasında veya minimum 6000- 8500 dolar ek vergi getirdi. Hedef tabi ki Çin’den gelen ithalatı yavaşlatmak. Hem iç pazarda Çin penetrasyonunun düşürmek hem de Çin’e dolaylı konan vergi ile Trump’a bir jest daha yapmak.

 

S-400 / F-35 programına dönüş tarafında bir karar bu toplantıdan çıkacak gibi görünmüyor. Basına yansıdığı şekliyle S-400’ün Türkiye’de tutulduğu yerde kontrolü NATO subayına vermek bir seçenek. Suriye’ye yollamak bir başka seçenek. Bir de Rusya tarafından doğrulanmasa da Putin’in S-400’ü geri almak istediği yazılanlar arasında. Bunların hiçbiri siyaseten şimdilik gerçekçi görünmüyor.

Gazze konusundaysa Trump’tan Erdoğan’ı kızdıracak, tüm bu çabayı boşa çıkaracak bir tartışma yaratacak “sürpriz” bir açıklama gelmesi toplantının en önemli riski. Trump’ın oğlu ile sürdürülen “diplomasi” pazarlıkları Erdoğan’ın bu görüşmeye ne kadar çaba harcadığını yansıtıyor zaten. Toplantıda Gazze kısmı “anlaşmamak üzere anlaşılmış” bir konu olarak da gündemde yer alabilir ve her iki tarafı da o açıdan “rahatlatabilir.”

Trump’ın hızla Ekim 2025’te iade-i ziyaret yapması ise ABD-Türkiye ilişkilerinde Trump-Erdoğan döneminde ilişkilerdeki uzların eridiğinin ispatı olacak.

Erdoğan’ın bu ekonomik adımları Türkiye-ABD ilişkilerindeki toparlanmanın ne kadar acil bir ihtiyaç haline geldiğinin bir kanıtı niteliğinde. Bu aciliyeti gerektiren ana konu Suriye’deki gelişmeler. Yan konu da tabi anketlerde gerilemeye devam eden AKP oyları karşısında Terörsüz Türkiye projesinde yol alabilme, seçime giderken PKK’yı bitiren lider olarak ilerleyebilme arzusu.

 

Buradan iki sonuç çıkarmak mümkün:

  1. Suriye: Bir süredir GADT’lerde yazdığımız nedenlerle Suriye’de HTŞ etrafındaki gelişmeler Ankara’nın istediği gibi ilerlemiyor. İsrail güneyden, Suriyeli Kürtler kuzeyden merkezi Şam hükümetini bölünmeye engel olamayan başarısız liderlik konumu ile tehdit ediyor. Herkesin bildiği de Eş Şara’nın arkasında Türkiye’nin olduğu. Erdoğan ABD’den ya Barrack’ın tanımıyla Kürtlere “federatimsi” bir yapıya razı olarak ayrılacak, ya da bir süredir masada tehdit olarak duran askeri harekât planına destek alarak Ankara’ya dönecek. Askeri harekat ise ya Terörsüz Türkiye sürecinin sonu anlamına gelecek, ya da Suriye Kürtlerinin geri adımı ile sonuçlanarak Erdoğan’ın “PPK’yı bitiren lider” olarak gücünü perçinleyecek. Askeri harekat olasılığı içinde İsrail’in Kürtlere verebileceği askeri destek ise hem Türkiye hem de bölge adına önemli ve atlanamayacak bir risk.
  2. Herkesin dilinde 2026 erken seçimi: Ekonomi tarafında olası popülist seçim ekonomisi politikalarının maliyeti bu sefer yüksek olacak. Zorluklarla doğal sınırına çekilme yolundaki enflasyon yeniden azacak, TL’de oynaklık artacak. Reel ücret artışı verememek, kredi politikalarıyla ekonomik büyümeyi hızlandıramamak demek ücretli kesim üzerindeki birikimli yüklerin de 2027’da artması demek olacak. Bunu engellemenin yolu, enflasyonda düşüşün hissedileceği ancak cebe yansımayacağı dönemde erken seçimleri tamamlamak. Seçim hikayesi olarak da PKK’nın bitmesi kartı ile kampanya yürütmek. AKP’li 8 il başkanının istifa ettirilerek değiştirilmesi de 2026 erken seçimi tezi destekleyen işaretler arasında.

CHP bir saldırıyı güçlenerek savurdu, yenisine hazır

Mutlak butlan savaşı CHP için mutlu sonla sonuçlandı. CHP’nin “Darbeye, kayyıma hayır” sloganıyla yaptığı 22. Olağanüstü Kurultayı’nda PM ve YDK seçimleri “blok liste” olarak yapıldı, Özel’in listesi geçti ve Özgür Özel, kullanılan 917 oyun geçerli 835 oyun tamamını alarak yeniden CHP Genel Başkanı seçildi.

Şimdi sırada Kasım ayında yapılacak CHP Olağan Kurul toplantısı var. Bu turda da CHP’nin PM’de yapacağı değişikliklerle partiyi bir sonraki seçime hangi kadroların taşıyacağını görmüş olacağız.

YSK’nın cuma günü CHP olağanüstü Kurultay’ına yaktığı yeşil ışığın ardından şimdi mahkemelerdeki mutlak butlan davaları hukuki terimle “konusuz kalarak” sona ermiş olacak. Bu tabi CHP üzerindeki baskının azalacağı anlamına gelmiyor. Ülke çapında, en küçük yerleşim birimlerinde dahi iktidar CHP üzerindeki baskıyı yükseltmeye, kurumsal olarak çalışmasını engelleme çabasına devam edecek.

Yine geçen Cuma İmamoğlu’nun ahmak davası sonucu istinafta bekleyen cezasının onanması ve İmamoğlu’na siyasi yasak gelmesi de bu karşı atak adımları arasında. Bu kadar bekletilen istinaf kararının neden “şimdi” alındığı hakkında birçok iddia var. Erdoğan açısından en mantıklısı bu kararı “alabildiği zaman almış” olması. Yani yargı içinde bir kesimi daha kendisine hizaya sokabildiğinin göstergesi. İmamoğlu açısından bu kararın çok bir anlamı yok. Saymakta zorlandığımız kadar dava ile zaten hapisten çıkması için siyasi ortamda akan suların yön değiştirmesine ihtiyaç var.

Kılıçdaroğlu’nun kayyımlığı tartışmaları boyunca CHP’nin anketlerden yükseldiği eğilimde Erdoğan açısından ilerleyen günlerde hedefe İmamoğlu yanına Mansur Yavaş ve Özgür Özel’in konup konmayacağı kritik bir soru.

 

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz? Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir. Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler