Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Zarar yazan gelir…’
3 Ekim 202532 yılı aşmış ekonomi ihtisaslı gazetecilik hayatım boyunca ben anlatmaktan yoruldum; siyasiler dış ticarette popülizm yapmaktan bıkmadı. Hükümetler değişiyor, bakanlar değişiyor; sorun da aynı, çözümler de belli ama yapıyı değiştirmek kimsenin aklına gelmiyor.
Aklına mı gelmiyor, işine mi gelmiyor artık şüpheliyim ama özellikle AKP iktidarı döneminde mesele daha da çizgisinden çıktı, artık sadece ihracat gelirleriyle övünen, dış ticarette yarım ağız ‘ithalat da var’ diyerek durumu geçiştiren bir hale büründü.
Ekonomik yapımız nedeniyle dış ticaret açığının cari açık finansman sorunu olarak önümüze geldiğini biliyoruz. Bunu da enerji ithalatına bağlıyorlar. Fakat yenilenebilir enerji memleketinde halen fosil yakıt aramaya, yalıtımsızlık gerçeğine göz ardı etmeye devam ediyorlar.
Herkes vicdanına dönüp sorsun. Az ya da çok bir geliriniz var. Siz bu geliri ev kirası, doğalgaz ya da elektrik faturası, gıda masrafı veya çocuğun eğitim giderleri gibi gider kaleminizi yok sayarak yorumlayabilir misiniz?
Sürekli gelire bakıp, gideri ve gideri oluşturan nedenleri görmezlikten gelmek, sadece sizi kredi ve kredi kartı borcuna batırır ve sonuçta işin içinden çıkamazsınız. Çıkamadıkça etrafınıza tavizler vermeyi başlarsınız.
Bu kadar basit bir mantığı biz ülkede ekonomi yönetimlerine bir türlü anlatamadık. Esas olanın planlı ekonomi olduğu, bu doğrultuda iç tedarik stratejilerinin hayati rolü olduğunu, dış ticaretin de ihracat ve ithalatı beraber değerlendirmek gereken bir alan olduğunu anlatırken dilimizde tüy bitti; ama yok.
Şimdi son ihracat verileri açıklandı. Eylül itibariyle ihracatımızın rekor kırmasından, ilk 8 ayda yüzde 4,1 artışla 8 milyar dolar yükselmesinden bahsedildi. Ben burada medyanın ekonomi yönetimini bile aştığını düşünüyorum. Çünkü gerçekle yüzleşmek yerine, mutlaka iyiyi gösterip, sıkıntılı kısmı gizlemek alanında mahir haline geldi.
Oysa yılın ilk 9 ayında yıllıklandırılmış ihracatımız 270 milyar dolara yaklaştı, ama dış ticaret açığı da 60 milyar dolardan 67 milyar dolara çıktı. 500 milyar dolar ihracat hedefi konulduğu dönemlerde bir yazı kaleme almıştım.
Dedim ki ‘aman olmasın’. Niye? Çünkü AB raporları üzerinden yaptığım bir hesaba göre, sistemi değiştirmezsek 500 milyar dolar ihracat için, 750 milyar dolar ithalat yapacağımız gözüküyordu. Bu da 250 milyar dolar dış ticaret açığı ve yaklaşım 200 milyar dolarlık finanse edilmesi gereken cari açık anlamına geliyordu.
Artık belki de herkesi sıkan, ama benim yazmaktan bıkmayacağım envanterler, buna uygun üretim planlaması, hedef ve vizyoner sektörler üzerinden yatırımların doğru yönlendirilmesi gibi hususları hatırlatmaya devam edeceğim.
Üretimi, bağlantılı olarak da ihracatı yüzde 70’lerde ithalata bağlı bir ekonominiz varken, sattığınız her 10 dolar, size en az 7 dolar ithalat anlamına gelir. TL maliyetlerinin kurdan da fazla yükseldiğini düşünürseniz, batarsınız.
Tüm bunları tartışmadan Cevdet Yılmaz şimdi 300 milyar doları geçeceğimizden bahsediyor. 300 milyar dolar ihracat. Peki sistemi, yapıyı değiştirmeden bu rakama ulaşırsak sonuç ne olacak biliyor musunuz? Yaklaşık 75 milyar dolar dış ticaret açığı ve 60 milyar doların üzerinde cari açık finansmanı ihtiyacı.
Bu kadar yıl, finansmanı doğru kullanıp, Türkiye’nin üretici gücünü planlasaydık, şimdiye kadar artı veren dış ticaret dengesine bile ulaşabilirdik. Ama halen ve ısrarla sadece gelire bakıyoruz. Zarar yazan gelirle de ilginç bir şekilde övünüyoruz. Sizce bu işte bir finansman okuryazarlığına dair eksiklik yok mu?