Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Yeni yıla zengin giriyoruz…’
30 Aralık 2025Hadi tüm dertlerimizin sonuna geldik. Bu zor seneyi yoksulluğu geride bırakarak aşıyoruz. Hayır, piyangodan büyük ikramiyenin çıkmasından söz etmiyorum. Asıl ikramiye TÜİK tarafından yılın sonuna doğru verildi ve medyada da müjde gibi yansıtıldı.
TÜİK’in yoksulluk verilerine göre, oranımız yüzde 13 ile 2005 senesinden beri en düşük yoksulluk seviyesine sahip dönemimizdeyiz. Hatta bir önceki yıla göre yüzde 0,6’lık bir gerileme ile zenginleşmemiz artmış bile…
İnsanın böyle veriler açıklayan kurumları, bunu da bu kadar üç maymunu oynayarak açıklayan bir medyası varken, başka bir soruna ihtiyacı var mıdır bilinmez ama veri yüzyılında yaşadığımız bu gariplik artık kontrolden çıktı.
Elbette sorunlarımız yok değil. Mesela borç yükü ve temel harcamalarda kırılganlıklarımızın devam ettiği de söyleniyor. Borcunu milli hasılasına dahil edip, kur faktörünü göz ardı ederek büyüklük açıklayan bir bakış açısından başka bir tavır da zaten beklenemezdi.
Düşünsenize dünyada parasal genişlemenin etkin olduğu, 2 binli yılların ortasında bile bu günkünden daha yoksul durumdaymışız. İnsanın Yeşilçam klasiğindeki gibi ‘Ziya’ diye seslenesi geliyor.
Temel harcamalar denilen şey, bugün üç başlığa inmiş vaziyette. Gıda, ulaştırma ve konut. Geliri kirasına yetmeyen insanların yoksulluktan nasıl kurtulduğunu anlamak, izaha muhtaç bir durum oluştururken, 25 milyona ulaşmış icra dosyası sayısı, 5 trilyon TL’ye koşan tüketici borcuyla yoksullaşmanın batışa doğru sürüklenmesi de işin cabası.
İnsanın yoksul olmasından daha kötü olan şey nedir biliyor musunuz? Hem yoksul, hem de borçlu olması. Çünkü sadece yoksul iseniz kapınızı kapatır, yaşamaya çalışırsınız. Ama borçluysanız aybaşında alacaklılar kapıyı çalar.
İşsizi işsiz saymayan, geliri olmayandan sağlık sigortası primi isteyen, ödenmeyince müjde diye affeden, borcu gelir zanneden, yaşamsal harcamayı tüketim yerine koyan, yoksulu da elbette yoksul saymaz.
Aslına bakarsanız meseleyi doğru değil de tersten okursanız TÜİK’i haklı bulabilirsiniz. Çünkü Türkiye’de gerçekten yoksul olamama sorunu var. İki kişiden birinin asgari ücret aldığı, ortalama ücretin 35 bin TL sınırında dolaştığı, emeklilerin açlık sınırının yarısında maaş aldığı, işsizlerin zaten gelirinin olmadığı, yevmiyeli çalışanların asgari ücret dilimlerini bile bulamadığı bir ortamda yoksulluk azalır mı?
Elbette azalır. Zira bu fotoğraf ülkenin neredeyse yüzde 80’ine karşılık geliyor. Yoksulluk sınırının 100 bin TL, açlık sınırının 30 bin TL olduğu, yeni asgari ücretin 28 bin 75 TL olarak açıklandığı bir ülkede yoksul bulmak bile problem.
Ülkenin temel sıkıntısı yoksul olamamak. Çünkü hangi haneye ayda 100 bin TL giriyor diye bakarsanız, ülkenin genelinin zaten aç olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Doğal olarak nüfusun tamamına yakını aç ise, yüzde 13 yoksulluk da normal kalıyor. Yoksulluğunuzun ya da açlığınızın sağlamasını yılbaşı sofranızdan yapın ve zenginliğinizin tadını çıkarın. İyi seneler.


