Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Vatandaşın refahı ve yıpranması…’
18 Haziran 2025Cumhurbaşkanı Erdoğan enflasyonda yol aldıkça, insanların da refah seviyesini artacağını söyledi. Meseleye diğer koşullar bölümünü göz ardı ederek yaklaşırsanız elbette doğruluk payı olduğundan bahsedebilirsiniz.
Fakat çok uzun zamandır Türkiye’de diğer koşullar, meselenin özündeki sorunun ötesine geçip, ana sorunu çözümsüz hale dönüştürdü. Bunun da başında gerçek olmayan ya da sahadaki gerçekle ilgisi kopan veriler var.
Konu burada da bitmiyor. Bu verileri bile aratacak cinsten hedef enflasyon adı altında sunulan maaş artışları işi içinden çıkmaz bir noktaya getirdi. Bir taraftan da yapılan yüksek zamlarla beslenmiş yaşam maliyetleri, makasın açılmasına neden oldu ve satın alma gücünü eritmedi, bildiğiniz yok etti.
Bir an için enflasyonun artış hızındaki yavaşlamanın görece rahatlama yaratacağını düşünsek bile, ortada o kadar büyük bir gelir yıpranması oluştu ve bu açığın kapatılması için de kredi veya benzeri yollarla borçlanan bir vatandaş ya da şirket yapısı ortaya çıktı ki, Erdoğan’ın söylediği gibi toplu bir refah artışından bahsetmemiz mümkün değil.
Şayet insanların yıllar içerisindeki yıpranması, doğru maliyetlerle hesaplanır, ardından bu maliyetleri karşılayacak ölçüde maddi destek verilirse, o zaman sıra açıklanacak yeni enflasyon artış hızının doğru olup olmadığı zeminine geliyor.
Yani bırakın bir refah artışını, yıpranma ile ortaya çıkan ekonomik hasarı gidermenin bile çok ötesindeyiz. Üstelik kesim ayırt etmeden bir fotoğraf var karşımızda. Yani emeklisi de, çalışanı da, işvereni de çiftçisine de, memuru da işsizi da eşit derece bu ülkede yıprandı ve artık gemiyi yüzdürme şansı kalmadı.
Ya da daha sinematografik bir dille Titanic dikildi ve batışa geçti. Bu nedenle işi hamasetten veya insanları oyalamaktan çıkarıp, daha gerçekçi tespitlerle ve çözüm önerileriyle tartışmak durumundayız.
Ayrıca enflasyonun düşeceği tezi de tartışmalı. Tüm dünyada son jeopolitik risklerin de getirdiği maliyetlerle birlikte bir tarafta kur riski, diğer tarafta enflasyonist ortamın yukarı yönlü baskı içinde olması, Şimşek’in söylediği gibi bir dezenflasyonist ortamdan bizi uzaklaştırıyor.
Aksine bu gerçeği görmezden geldiğimiz sürece açığı büyüyen bütçeleri, yükselen faiz ödemelerini, bunu gidermek için vergi ve diğer başlıklara yapılacak zamları tartışacağımız bir sürece girdik.
Dünya ile bağlantımız kopmuş gibi davranmaktan vazgeçmediğimiz, bu kadar bağımlı bir ekonominin risk algısının arttığını görmemekte ısrar ettiğimiz ve her seferinde vatandaşın karşısına çıkıp oyalamaya devam ettiğimiz sürece karşımıza çıkacak tek gerçek, ağırlaşan bir faturadır.