Çetin Ünsalan Yazdı: ‘İntikam tasarrufu ve arz fazlası…’
8 Ekim 2025Pandemideki kapanma ve o dönem dağıtılan kaynakların da etkisiyle dünyada alışveriş hızını arttıran tüketici, ekonomideki gelişmeler, yükselen enflasyon ve risklerin artmasıyla birlikte tavır değiştirdi.
Uzmanlar ve araştırmalar yeni trendi intikam tasarrufu olduğundan söz ediyor. Bilinçli bir tüketimden kaçınma davranışından söz ediyoruz. Tespitler ekonomik belirsizliğin, tepkisel tutumun ve tüketim yorgunluğunun bunda etkili olduğunu söylüyor.
Elbette meseleyi bizim durumumuzla karıştırmamak lazım. Satın alma gücü düşen, gelirleri sıfır noktasının altına inen, borçlu ve kişi başına düşen geliri şişirilmiş bir ekonomiyle, tüketicisinin cebinde para olan, 50 bin dolar ortalama kişi başı gelire sahip, inisiyatif alarak tüketim yapmaya insanları ayırmak lazım.
Bu ekonomilerin ihtiyaçlarını da aynı pencereden okuyabilmek ciddi bir hata olur ve büyük sapmalara yol açar. Nitekim bizim ekonomi yönetiminin de bizi ABD vatandaşı, kendilerini de FED Başkanı ve ABD Hazine Bakanı zannetmekten bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. Yoksa yolun sonu hoş değil.
Fakat dünya ekonomisi açısından bu fotoğraf, bizi şu yanıyla ilgilendiriyor. Zaten markalaşamamış, fiyat faktörüyle pazar bulan, içerideki pazarı tıkanmış üreticilerin, dolayısıyla ihracatçıların önünde dış pazarlar açısından da büyük bir sorun var anlamına gelir.
Zorlu bu süreci sadece yükselen trend ile birlikte okumamız da hatalı bir yaklaşım olur. Dönüp 2 binli yılları hatırlamak lazım. Parasal genişlemenin zehirlediği ekonomi ne yazık ki bugün başka bir gerçekle karşı karşıya…
Daha önceki yıllarda önce talep yaratan ve talebe uygun üretim planlamaları yapan anlayıştan, dünyada tüketim ekonomisinin talep yaratmak ve kredi ile beslemek üzerine kurgulanmış eksenine geçmesiyle, firmalar iştahlandı.
Dışarıda da bizde de ‘nasılsa tüketilir’ anlayışla gereksiz ve zorlayıcı kapasite yatırımları yapıldı. 2008 kriziyle birlikte iniş çıkışlarla eksilen, sonrasında da tamamen kısıtlanan, pandemide tekrar dağıtılmak zorunda kalınan paralarla bu noktaya kadar gelen arz fazlası problemi dünyada yeterince etkisini hissettirmedi.
Ama 2025 yılına girerken fotoğraf netleşmişti. Nitekim ben de 2024 senesinin sonuna doğru ‘yaratıcı yıkım’ yılı diyerek bir yanda daralan, diğer tarafta dönüşen ekonominin, fazlalarını atıp, yeniden yapılacağını yazmıştım.
Gözüken o ki, 2026 yılı da yaratıcı yıkım eyleminin devamına sahne olacak bir özellik sergileyecek. Üstüne bir de intikam tasarrufu ile birlikte meseleyi okuduğunuzda, fazla kapasite ile verimsiz hale gelmiş, marka olamamış, olsa da yeni ekonominin değerlerine uyum sağlayamamış firmaların uyanlara satıldığı ya da kapandığı bir dönemin kapısını araladığımız görülüyor.
Türk firmalarının işi zor mu, zor. Ancak değişimi okuyan, verimlilik esasına dayanan ve en önemlisi alın terine, akıl teri katan firmaların ayakta kalacağı, diğerlerinin eleneceği, günün sonunda sağlıklı firmalardan oluşan piyasaların oluşacağı bir döneme giriyoruz.
Yani eğer hazırlıklarınızı yaptıysanız yeni ekonomiye ‘hoş geldiniz’. Yok halen eski anlayışla devam ediyor, firmalarınızın, ekonominizin gerçeğiyle yüzleşmiyorsanız da ‘güle güle’ deyip vedalaşacağımız dönemin eşiğindeyiz.