Çetin Ünsalan Yazdı: ‘G7’nin zor sınavı…’
17 Haziran 2025Dünyanın dikkate değer ekonomilerini bir araya getiren G7 Zirvesi, sanırım tarihindeki en zorlu buluşmalarından birini gerçekleştiriyor. 15 Haziran’dan başlayan ve 17 Haziran akşamı sona erecek olan zirvede, bir tarafta yapay zekâ gibi teknolojik gelişmeler, diğer tarafta İran – İsrail hattında başlayan son riskler ve elbette öncesindeki sıkıntılar ana gündemi oluşturacak.
Ne tarafından bakarsanız bakın, belirsizliklerin öne çıktığı bir dünya ekopolitiğinde, neyi nasıl tartışacaklar bilinmez ama, kulislere yansıyan bilgileri esas aldığınızda tematik mesajlara odaklanan, ortak bir mesaj vermekten uzak bir fotoğrafın ortaya çıkacağı tahmin ediliyor.
Aslında yapıya baktığınızda bundan da daha doğal bir durum yok. Yine açıklamalardaki hedeflemenin birlik ve dayanışma üzerine kurgulanacağı ifade ediliyor. Peki neye göre ve nasıl bir birlikten söz edeceğiz?
G7 ülkeler listesine baktığımızda bile bunun çok güç olduğunu görüyoruz. Kim bunlar, tekrar hatırlatalım. Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD… Tabii bir de 7 içinde sayılmayan Avrupa Birliği var. Şimdi seç seçebilirsen içlerinden ve sonra uzlaşma, birlikte hareket etme ara.
Bugünün ekonomik koşullarında hepsinin birbiriyle çelişkisi olan, ekonomik olarak açmazları bir tarafa koysanız da, Trump tarifeleri nedeniyle sıkıntılı hale gelmiş ilişkilerden söz edebileceğiniz bir yapıdan, nasıl bir uzlaşma ve birliktelik çıkacak?
Bu nedenle zaten ortak bir bildirinin düşük ihtimal olduğunun üzerinde duruluyor ve son derece de haklı bir yaklaşım. Zaten yapılacak bir açıklamanın da samimiyetinin sorgulanmaya açık olacağı malûm.
Sıkıntılı bir dünyanın ortasında azalmayan, aksine artan jeopolitik riskler zaten yeterince problem yaratırken, Trump’ın yaklaşım özürlü davranışlarıyla birlikte iyice açmaza giren ekonomik ortamda problemlerin kaotik bir ortamı da körüklediği gözüküyor.
Zaten uzun zamandır merkez bankalarının rezervlerinde altın miktarlarını arttırması da bunun önemli göstergelerinden biri olarak sayılabilir. Elbette rezerv para ile ilgili dünyanın aklındaki soru işaretlerinin de bunda payı var, ama ağırlıklı olarak öngörülemezliğin körüklenmesinin etkili olduğunu görmek gerekir.
Üstelik bunlar zaten günün sonunda tartışsalar bile anlaşan, ortak çıkarlarda, dünyanın geri kalanını çok da umursamadan hareket eden yapılardı. Şimdi tüm bu risklere, kendi iç anlaşmazlıkları ile, doğuda yükselen ekonomik ve siyasi güçler dengesi de oturunca, öncelikle bir denge unsuru olarak görülen, ama sonrasında da buna çok alışkın olmadıkları için agresifleşen ülkeler topluluğundan söz ediyoruz.
İşin siyasi yanını bir kenara bırakırsak, ekonomik olarak bundan yapacağımız çıkarım ne? Rekabetin artığı, paranın rastgele dolaşmadığı, güvenli limanların ön plana çıktığı ve ‘biz önemliyiz’ diye ortada gezenlerin taviz vermek zorunda kalırken, proje sunup, paylaşım ekonomisinin örneklerini sergileyenlerin kaynak çekeceği bir yapı. Şimdi yapın sağlamanızı… Türkiye bu fotoğrafın neresinde?